‘Bize gece pazarı lazım’
İstanbul Kocamustafapaşa’daki salı pazarı saat 19.00 civarında sabah saatlerinden daha kalabalık. Özellikle meyve tezgahlarının önünde kalabalık artıyor. Hem biraz alışveriş yapmak hem de halkın Diyanet İşleri Başkanlığının “Akşam pazarına çıksınlar” açıklamasını sormak üzere pazara gidiyorum.
Bir patates tezgahının önünde beklerken, “E akşam pazarı daha ucuz olur dediler ama ucuz değil sanki” diyorum yanımdaki bir kadına. Nermin Teyze anlatmaya başlıyor. 52 yaşındaymış. Emeklilikte yaşa takılanlardan. “Çocuklara bakmaktan geç başladık çalışmaya, şimdi de emekli yapmıyorlar” diye anlatıyor.
Peki ya pahalılık? Ondan çok dertli: “Eskiden de akşam pazarına giderdik ama böyle değildi. 5 lira 1 lira gibi oldu. Bir çıkıyorsun pazara en az 100 lira. Utanmıyorlar bir de diyorlar ki ‘Akşam çıkın pazara’ Ne akşamı ya, gece pazarı kurulsa ancak ona çıkarız belki”
Bu arada Nermin Teyze alıyor patateslerini 3 kilosu 10 lira.
‘HESAP YAPMAKTAN YORULDUM’
Biber tezgahı da kalabalık tezgahlardan. Biberciyle konuşuyoruz. “Abla ben 1 lira kazanıyorum normalde. Akşam onu bile kazanmıyorum” diyor. Yanımda 40’lı yaşlarındaki kadın “Yine kazanıyorsun işte” diye müdahil oluyor. “Akşam pazarına çıkın dedi Diyanet” diyorum sohbet için. “Çok şükür” diyerek başlıyor konuşmaya: “Aslında geçen sene daha fenaydı. Bu sene fiyatlar iyi. İnsanlar geçiniyorlar işte. Ne olacak sanki. Bu günler de geçer.” diyor.
Ama pazardaki çoğu kişi böyle düşünmüyor. Biraz ileride yeşillik almaya gidiyorum. Bebek arabasındaki çocuğuyla beraber 30’lu yaşlarındaki bir kadınla konuşuyoruz bu sefer. “Çocukla da çok zor oluyor böyle? Bir de akşam pazarına çıkın dediler” diyorum. Sabah da çıkmış aslında pazara. Ama kendi deyişiyle “Öyle bir dolaşmaya”.
“Gündüz nasıldı fiyatlar?” diye soruyorum. “Pahalıydı tabii. Şimdi de öyle ama en azından 1 -2 lira daha ucuz. Her şeyin hesabını yapıyoruz artık. Yoruldum hesap kitap yapmaktan. Çocuk büyüyünce ne yapacağız bilmiyorum” diyor.
‘HARÇLIK VERİRKEN BEŞ KERE DÜŞÜNÜYORUZ’
Biz konuşurken arkadan bir amca atlıyor. “Bu daha iyi günleriniz” diye. “Nasıl yani amca?” diyorum. 68 yaşındaymış İşçi Emeklisi Nuri amca. 47 yaşında emekli olmuş. Bunun erken bir yaş olduğunu ama hakkı olduğu için emekli olduğunu söylüyor. “Şimdi kimse emekli bile olamıyor” diyor.
“Eee emeklilikte geçim daha da zor” diyorum. Başlıyor anlatmaya: “Ben böyle şey görmedim. Hep vardı kriz. Ama bu kadar kötü olmamıştı. Biz ne Demireller, ne Özallar gördük. Ama bu kadar zor değildi o zaman. Torunlara harçlık verirken beş kere düşünüyoruz hanımla.”