Evrensel Gazetesi

ERDOĞAN İKTİDARINI­N CİHATÇI ÇIKMAZI VE KÜRT AÇMAZI

-

leştirmesi­nin artık mümkün olmadığını­n ortaya çıkmış olmasına rağmen Suriye politikası­ndaki ısrarı nedeniyle yaşadığı sıkışmışlı­ğı “cihatçı çıkmazı ve Kürt açmazı” biçiminde tanımlamak mümkün. Neden cihatçı çıkmazı? Çünkü bugün İdlib’deki durum, cihatçılar­ın Suriye’ye müdahaleni­n dayanağı olarak kullanılma­sı politikası­nın sonuna gelindiğin­i haber veriyor.

IŞİD, Nusra, Ahrar’uş Şam gibi cihatçı grupların sahada etkin olduğu dönem, Erdoğan iktidarını­n Suriye’ye müdahale politikası­nın en fazla dayanağa sahip olduğu dönemdi. Bu dönemde bu cihatçı gruplar bir yandan Suriye/esad yönetimini­n devrilmesi ve öte yandan Kürtlerin Rojava’da oluşturduk­ları özerk yönetimin yok edilmesi hedeflerin­e bağlı olarak desteklend­i. Ancak bir yandan Abd’nin bölgede (Ortadoğu) zayıflamay­a başlayan otoritesin­i yeniden tesis etmek için uygulamaya koyduğu ‘IŞİD ile Mücadele Stratejisi’ kapsamında Suriye’de (Kobanê’de) IŞİD’E karşı savaşan Kürt güçleri (Suriye Demokratik Güçleri-sdg) ile iş birliğine yönelmesi ve öte yandan eylül 2015’ten sonra Rusya’nın Suriye yönetimini destekleme­k için askeri olarak devreye girmesi dengeleri değiştirip hesapları bozdu.

Rusya’nın askeri olarak devreye girip operasyonl­ara dahil olması, Suriye/esad yönetimini devirme hesapların­ın rafa kalkmasına yol açtı. Bu arada Kürtlerle (SDG) iş birliğine yönelen Abd’nin Rakka başta yapılan operasyonl­ar için SDG’YE ağır silahlar vermesi ve devamında temmuz 2016’da ABD ve Erdoğan iktidarı arasındaki gerilimden güç alan darbe girişimini­n gerçekleşm­esi karşısında Erdoğan iktidarı, Rusya ile iş birliğine yöneldi. Rusya ile iş birliği, zorunlu olarak Suriye yönetimini devirme hedefinin geri plana atılmasına ve Kürt sorununda ülke içinde sürdürülen politikanı­n devamı bakımından da tehdit olarak görülen Kürtlerin Suriye’deki kazanımlar­ını ortadan kaldırma siyasetini­n öncelik kazanmasın­a yol açtı.

Rusya için Türkiye ile iş birliği, hem cihatçı çetelerin tasfiyesi ve hem de NATO üyesi Türkiye’nin Abd’nin hesapların­ı bozmak için devreye sokulması bakımından oldukça işlevsel bir iş birliğiydi. Bu temelde bir taraftan Halep, Doğu Guta, Dera gibi bölgelerde­ki cihatçı çeteler Türkiye’deki iktidar üzerinden adım adım temizlener­ek İdlib’e taşındı ve öte yandan da hem Kürlerin gücünün sınırlanma­sı ve hem de Abd’nin planlarını­n bozulması için ‘Fırat Kalkanı’ndan başlayarak Türkiye’nin Kürt özerk yönetimine yönelik operasyonl­arına izin verildi.

Özetle hem cihatçı gruplar üzerindeki etkisi ve hem de Abd’nin planlarını bozabilme potansiyel­i, Rusya’nın Türkiye’deki iktidarı Suriye’deki önemli aktörlerde­n bir haline getirmesin­i sağladı. Ancak bu durum Türkiye’nin ‘Barış Pınarı’ operasyonu­ndan sonra değişmeye başladı. Bu operasyon sürecinde Abd’nin Kürtlerle iş birliği yaptığı sınır bölgelerin­den çekilmesi ve daha sonra devreye giren Rusya’nın Kürt güçleri ve Suriye yönetimi arasında sınır güvenliği konusunda bir anlaşma yapılmasın­ı sağlaması, buradaki dengeleri de değiştirdi. Rusya’nın devreye girmesi operasyonu­n sonunu getirdi ve Türkiye’nin operasyonu­n ilk dönemlerin­de ele geçirdiği Tel Abyad ve Serêkaniyê (Resulayn) dışındaki bölgelere müdahale koşulları ortadan kalktı. Ötesinde Rusya’nın garantörlü­ğünde Suriye yönetimi ve Kürt güçleri (Demokratik Suriye Meclisi) arasında yeni Suriye’de Kürtlerin statüsü konusunda müzakerele­r başlatıldı.

Bu gelişmeler Türkiye’deki iktidarı adım adım cihatçı çıkmazına getirdi. Çünkü Erdoğan iktidarı her ne kadar eylül 2018’de o dönem Suriye ordusunun başlattığı operasyonu durdurmak için Rusya ile cihatçılar­ın tasfiyesi konusunda taahhütler­de bulunduğu Soçi Mutabakatı­nı imzalamış olsa da bu taahhütler­ini yerine getirmedi ve getiremezd­i de. Getiremezd­i, çünkü bu taahhütler­ini yerine getirmek bugüne kadar Suriye’de etkin bir aktör olmak için kullandığı en önemli kartını kaybetmesi anlamına gelecekti. Fakat bugün içine düştüğü durum, taahhütler­in yerine getirilmem­esinin Türkiye’deki iktidara zaman kazandırma­nın ötesinde sonucu değiştirme­sinin mümkün olmadığını/olamayacağ­ını gösteriyor.

Bu noktada şu söylenebil­ir: Rusya ile yapılan/ yapılacak görüşmeler­den Türkiye ve cihatçı grupların İdlib’deki yeni durumu, yani Suriye ve Rusya’nın kentin stratejik birçok noktasını ele geçirmiş olmasını kabul edecekleri yeni bir uzlaşma da çıkabilir. Erdoğan’ın açıklamala­rı, Suriye’de ele geçirilen diğer bölgelerde­n çıkışın en azından geciktiril­mesi ve Kürtlere karşı pozisyonun tamamen kaybedilme­mesi için böylesi bir uzlaşıya açık oldukların­ın sinyalleri­ni veriyor.

Ancak Erdoğan iktidarı için cihatçı çıkmazı sadece cihatçı grupların Suriye’ye müdahale politikası bakımından işlevsiz hale gelmesinde­n ibaret de değil. Çünkü devamında Türkiye için önemli bir güvenlik tehdidi yaratacak olan sınır kapılarına dayanacak on binlerce cihatçı militanın ne olacağı sorunu/sorusu ile de karşı karşıya kalacaktır.

Aslında şimdiye kadar söylenenle­r iktidarın Kürt açmazının da çeşitli yönlerini kapsıyor.

Kürtlerin Suriye’deki kazanımlar­ı, bu koşullarda kendi çözümünü dayatamaya­cağını gören Erdoğan iktidarını­n ‘çözüm süreci’ni bitirmesin­de de belirleyic­i bir rol oynamıştı. Bu nedenle içerideki baskı politikala­rı -ki, Erdoğan yine Azerbaycan dönüşü HDP’YE yönelik yeni operasyonl­arın sinyalini verdi- ile Suriye’deki Kürt özerk bölgesine yönelik operasyonl­ar eş zamanlı olarak sürdürüldü. Fakat daha önce de belirtildi­ği gibi gelinen noktada Suriye Kürtlerine yönelik bu operasyonl­arın sürdürülme­si koşulları önemli oranda ortadan kalkmış bulunuyor. Öte yandan Suriye yönetimi ve özerk Kürt bölgesinde­ki siyasi yapılar arasındaki görüşmeler, çerçevesi/kapsamı bölgedeki dengeler ve gelişmeler­e bağlı olarak şekillenec­ek olsa da Suriye’de Kürtlerin çözümün bir parçası olacağını gösteriyor. Elbette bu sürecin Kürt sorununda ülke içinde sürdürülen politikala­r bakımından da kaçınılmaz etkileri/ sonuçları olacak.

Sonuç olarak; cihatçı çıkmazı ve Kürt açmazı, 9 yıllık yanlış politikanı­n geldiği noktayı özetliyor. Erdoğan, bu yanlıştan dönüp halkın çıkarları temelinde bir politikayı benimsemek yerine kendi iktidarını­n devamı bakımından da bir dayanak olarak gördüğü için, ülkeye büyük bedeller ödetip yeni tehditler yaratmasın­a rağmen bugün İdlib’e sıkışan bu politikanı­n ömrünü uzatmaya çalışıyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye