İki koca mahallede tek bir kreş yok!
Küçükçekmece’nin İkitelli semtindeyiz. Yoksul işçi ve emekçilerin yoğun yaşadığı Mehmet Akif ve Atatürk Mahallelerinde kadınlarla görüşüyoruz. Şöyle bir dolaştığınızda bile, sokak aralarındaki merdivenaltı tekstil atölyelerinde günlük, yevmiyeli işlerde çalışan, fabrikalara ev eksenli işler yapan kadınlarla karşılaşabilirsiniz bu mahallelerde. Bir de her köşe başına açılmış sıbyan mektepleriyle... Kadınlar, düzensiz de olsa çalışabilmek için çocuklarını bu sıbyan mekteplerine göndermek zorunda kalıyor. Çünkü mahallelerinde çocuklarını gönderebilecekleri tek bir kreş bile yok. Uzak ve özel kreşler ise çözüm değil.
Bir tekstil atölyesinde çalışan Nazife Altuntaş, 5 yaşındaki çocuğunu iki yıldır sıbyan mektebine gönderiyor. Nazife, muhafazakar bir kadın ama çocuğunu sıbyan mektebine göndermek onun için bir tercih değil mecburiyet. “Sıbyan’da Kur’an öğreniyorlar, sayı öğreniyorlar, din öğreniyorlar, bildiğim o... Ama kreş isterdim, ancak pahalı, imkanım olsa sıbyana değil kreşe gönderirdim. Çocuğumu bırakacak yer olmadığı için sıbyana götürüyorum. Aileme daha çok güveniyorum bırakmaya ama bakamıyorlar onlar da, ben de mecbur sıbyana verdim.”
Günlüğü 130 liraya, 10 saati aşkın çalışan Nazife’nin sigortası yok. İki çocuğu var ve kocası da asgari ücretle çalışıyor.
Sonuçta sıbyan mektebi için de ücret ödüyor, üstelik mesai saatlerine de uygun değil. Yine de bir “çare” olarak görüyor sıbyan mektebini. “Ayda 500 lira veriyorum, sabah 8’den akşam 4’e kadar kalıyor. Kreş fiyatları çok, saatleri uygun özel kreşlere çocuk göndermeye de imkan yok” diyor.
‘ÇOCUĞUM KAPANACAĞIM DEMEYE BAŞLADI’
37 yaşındaki Selda da tekstilde, yevmiye ile çalışıyor. Çocuğunu devamlı bırakabileceği bir yer olmadığı için günlük işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Selda, Alevi bir kadın olmasına rağmen, bir dönem kızını sıbyan mektebine göndermeye mecbur kalmış. “Bin pişman oldum” diyen Selda, şunları anlatıyor: “Dini eğitim çok fazla yok demişlerdi, ama öyle olmadığını gördüm, çocuğum ‘kapanacağım’ demeye başladı, namaz kılmak istiyordu. Ben ona bunun bir zorunluluk değil tercih olduğunu, büyüyünce kendisinin karar vermesi gerektiğini anlattım. Tabii ki Kur’an da öğrenmeli ama bu kendi tercihi olmalı. Bir gün kolu morarmış geldi. Sorduğumda öğretmeninin yaptığını söyledi. Kızım merdivenlerden yukarı yavaş çıktığı için kolunu sıkarak morartmış hocası. İspatlayamadım tabii, kamera falan yok çünkü kurumda. Kime hesap soracağım, MEB’E bağlı değil! Mahallemizde hâlâ kreş yok. Geçim sıkıntısı olunca da mecbur kalıyoruz sıbyan mekteplerine...”
ÇOCUKLARA CEZA: KARANLIK ODA
Selin, Selda’nın kız kardeşi. O da oğlunu Selda’nın kızıyla birlikte sıbyan mektebine göndermiş. Oğlunun da şiddet gördüğünü anlatıyor: “Hoca, kız ve erkek çocuklarını ayırınca oğlum da kuzeniyle birlikte olmak istemiş. Kabul etmemişler, öğretmeni kolunu sıkıp morartmış. Çocuğumu hemen geri aldım ben de. Söz dinlemeyen çocukları karanlık oda diye bir yere koyuyorlardı. Aşağıda, yemekhanenin olduğu katta, çocukları tek başına, hiçbir şeyin olmadığı karanlık bir odaya kilitliyorlardı...”
‘ÇOCUKLAR DA AİLELER DE MAĞDUR’
Nilgün de yevmiyeli çalışan bir tekstil işçisi. “Oturduğumuz mahallede sokağın başında bir sıbyan okulu vardı. İki ay kadar oğlumu oraya gönderdim. Çocuğumun o yaşta aklı ermiyordu, ama kesinlikle o okula gitmek istemiyordu. Sürekli ağlıyordu, huysuzluk çıkarıyordu. Ben de oradan aldım. Ama bir arkadaşım vardı, aynı iş yerinde çalıştığımız. Onun çocuğu 5 yaşındaydı sıbyan mektebine gönderdiğinde. Çocuk namaz kılıyordu. Arkadaşıma sordum, ‘Neden hâlâ gönderiyorsun’ diye, ‘İstemiyorum ama mecburum, bakacak kimsem yok’ dedi. Onun adına çok üzülüyordum. Çocuklara çok ağır sorumluluklar yükleniyor. Hayat boyunca taşıyacakları travmalar yaşatılıyor. Çocuklar da aileler de mağdur. Çünkü yaşamımızı sürdürebilmek için çalışmak zorundayız. Tek bir kişi çalışınca geçim olmuyor. Çalışan anne babalar için ne işyerlerinde ne de yaşadıkları mahallelerde kreş var. Bir de yazın Kur’an kursları altında daha çok artıyor sıbyan mektepleri... Böyle yerlere devlet nasıl izin veriyor anlamıyorum!”