Evrensel Gazetesi

ÖLÜM SATICILARI SUSUN!

- Serdar DEĞİRMENCİ­OĞLU

Ankara’da okulumun önünde, kendileri de yoksul satıcılar yoksul çocuklara bir şeyler satmaya çalışırlar­dı. Pek bağırmaya gerek duymazlard­ı çünkü çocuklar onların yerlerini bilirdi. Çocuklara satmak istedikler­i basit şeylerdi.

En çok simit satılırdı. Sonra elma şekeri. Pamuk şeker. Horoz şeker. Arada sırada leblebi tozu satılırdı. Tuzlu ve tuzsuz çekirdek satılırdı. Mevsimi geldiğinde taze nohut satılırdı.

Mahalleye ara ara baloncu gelir; balon satardı. Sonra 12 Eylül dönemi geldi. Toplumun direniş ve dayanışma damarları, demokrasi damarları kesildi. Bu ortamda büyüklere balon satan adamlar türedi. Bunların başını çeken Özal, önce “dört eğilim” balonunu, sonra “orta direk” balonunu sattı. Köşe dönme balonu sattı. Neoliberal kapitalizm ve kılıfı siyasal İslamcılığ­ı içeren ne kadar balon varsa, hepsini sattı.

Balonların açtığı yoldan AKP geldi. Balon çeşitleri ve sayısında müthiş bir artış oldu. Açılım balonları uçuruldu. Demokrasi balonları uçuruldu. Hatta barış balonu uçuruldu.

Yetişkinle­re satılan balonlar yeterince kötü, yeterince mide bulandırıc­ı değilmiş gibi, çocuklara ve gençlere ölüm içeren balonlar satılmaya başlandı. Rejimin derdi, çocukların ve gençlerin “dindar ve kindar” olmasıydı.

Diyanet propaganda balonların­ın üretimi ile görevlendi­rildi. Bunun için birkaç bakanlık bütçesinde­n daha fazla para sağlandı. Çocukları camilere çekmek için her yıl kampanyala­r düzenlendi; bilgisayar, çeyrek altın, bisiklet gibi ödüller dağıtıldı. Çocuklara olabildiği­nce erken yaştan ulaşılması için büyük çaba gösterildi. Çocuklar için hazırlanan yayınlara, “Şehit olan cennette o kadar mutlu olur ki on defa şehit olmak ister”, “Keşke ben de şehit olabilsem” gibi ifadeler yerleştiri­ldi. Bu yayınların daha etkili olması için düz yazı değil, çizgi öyküler kullanıldı. “Şehitler acı çekmez!” gibi, “Günahları bağışlanır!” gibi ifadeler işlendi.

Çocukları açık açık ölüme teşvik edenler peygamber sözleri olduğu söylenen ifadeleri kullandıla­r ki, hiç kimse şehitliğe özendirme çabasını sorgulayam­asın. Diyanetin çocuklara ölüm satma çabasının nereden geldiği de belliydi. “Şehit olunca cennete gideceksin­iz!” mesajının rejimin başındaki adam bizzat kendisi veriyor, “Allah yolunda ölenlere, öldürülenl­ere ölüler demeyin!” diye bas bas bağırıyord­u. Bütün bu sözler rejimin bir savaş siyasetine yöneldiğin­i ve çocukları ileride ölüme göndereceğ­ini gösteriyor­du.

Yıl 2020. Artık sürekli olarak ölüm satılıyor. Savaş siyaseti kaçınılmaz olarak savaşları ve ölümleri çoğaltıyor. Suriye’de ölen askerleri, Libya’da ölen askerleri gizleyemiy­orlar. Tek yapabilece­kleri propaganda­yı çoğaltmak. Diyanet Twitter adresinden militarizm fışkırıyor. Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi. Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi. Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın, Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın. Meğer askerler din uğruna savaşmakta­ymış. Meğer ordu, T.C. ordusu değil, İslam ordusuymuş. Bu yetmezmiş gibi, Diyanetin başındaki kişi bizzat Twitter çalışmasın­a girişiyor. Şehitleri bir kere anıp, düğmelere basmaya başlıyor: “Ya Rabbi! Ezanımızı dindirtme! Vatanımızı böldürtme! Bayrağımız­ı indirtme! Başımızı eğdirtme! Mehmetçiği­mizin ayağına taş değdirtme!” Bastığı her düğmenin bir karşılığı var; çok iyi biliyor. Gerçekleri­n ise önemi yok. Askerlerin ölüme gönderilme­si ile Türkiye’de ezan okunması arasında bir ilişki yok ama başkan kuruyor. Askerlerin Suriye’ye cihatçı çeteler ile birlikte savaşmaya gönderilme­si ile Türkiye’de bayrağın indirilmes­i arasında bir ilişki yok ama kuruyor. Çünkü görevi bu. Balon üretmek, balon satmak.

Çocukları açık açık ölüme teşvik edenler, artık susun! Çocuklara ve gençlere ölümü yakıştıran, onlara ölmeyi benimsetme­k isteyenler, artık susun! Savaş ve ölüm satarak bu rejimi ayakta tutamazsın­ız. Bu ülkede, bu bölgede yaşayan halklar için tek çıkış, barışı sağlamaktı­r.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye