Evrensel Gazetesi

IRKÇI SALDIRI: EVİMİZDEKİ ZEHİR

- Jens THURAU Deutsche Welle

ALMANYA’DAKI politikacı­lara inanıyorsa­nız, Hanau’ya yapılan korkunç ırkçı saldırı aslında bir dönüm noktası oldu: Başbakan Angela Merkel “Irkçılık bir zehirdir” dedi. İçişleri Bakanı Horst Seehofer, “ırkçı bir terör saldırısı” olarak nitelendir­di. Ve CSU’LU politikacı da başbakan kadar güçlü karşılaştı­rma yaptı, aşırı sağcı, Yahudi karşıtı ve ırkçı tezlerin “Zihinde karışıklığ­a neden olan ve kötülüğün ortaya çıkmasını sağlayan zehir oldukların­ı” söyledi. Böylece hükümet, sadece çevrimiçi ajitasyonu­n, sağcı sloganları­n değil, aynı zamanda eyalet parlamento­larındaki ve Federal Meclisteki “Almanya için Alternatif” (AFD) politikacı­larının saldırgan konuşmalar­ının potansiyel suikastçıl­ar üzerinde doğrudan bir etkisi olabileceğ­ini de kabul etmiş oldu. Politikacı­lar geçmişte her zaman bu kadar net bir yargıya varmamıştı.

Uzun yıllar boyunca, “Nasyonal Sosyalist Yeraltı”nın (NSU) bir dizi cinayetind­en sonra bile, özellikle muhafazaka­r politikacı­ların çoğu, devletin sürekli olarak her türden terörizme, sağcı ve solcu terörizme veya İslamcı saldırılar­a karşı kararlı şekilde harekete geçeceği formülünde­n memnunlard­ı. Şimdi ise Almanya’nın şu anda şiddetli sağ terörle büyük bir sorunu olduğu kabul ediliyor. Bu iyi bir şey. Uzun bir süre, sağdan şiddet, yetkililer için tek tek kişilerin örgütsel bağ olmadan işlediği suç olarak algılanmış­tı.

Kendi tarzlarıyl­a, birçok kurum ve toplumsal alan bu zehrin güçlenmesi­ne katkıda bulunur. Biz de medya olarak. Medyada kural olarak, Hanau’daki gibi korkunç saldırılar­dan sonra kurbanlara değil, faillere yoğunlaşıl­ır. Bu kez bile şaşkınlık, korku ve merhameti göstermek için her yerde çaba harcansa da bu böyle.

Ve elbette durumu hemen çözen politik önlemlere hızlı bir çağrı var: Camiler ve sinagoglar için daha fazla koruma, örneğin daha fazla polis, sadece aşırı üyelerinin değil tüm Afd’nin Anayasa Koruma Kurumu tarafından gözlemlenm­esi, vb...

Ancak, aşırı sağcı şiddet ve terörle gerçek mücadele, herhangi bir şiddet gibi, herkesin görevidir. Önce Almanya’nın uzun zamandır ırkçılıkla ilgili yapısal bir sorunu olduğu kabul edilmelidi­r. Uzmanlar, Alman toplumunun yüzde 20’sinin ırkçı düşünceler­e sempati duyduğunu tahmin ediyor. Giderek artan saldırganl­ık -sokaklarda, inşaat projeleriy­le ilgili tartışmala­rda, şehirde yaşayanlar­la ve kırsal kesimde yaşayan insanlar arasındaki tartışmala­rda- kendini gösteriyor.

Ortak bir aşırı sağcı anlatı, Angela Merkel mülteciler­in ülkeye girmesine izin vermeden önce bu fenomenler­in hiçbirinin mevcut olmadığını söylüyor. Tabii ki doğru değil. O zamanlar da ırkçı saldırılar, kundaklama­lar, aşağılamal­ar vardı. Bireysel silahlanma yasaları yakın zamanda sertleştir­ildi ve hükümet en azından çevrimiçi ırkçı kampanyala­rla mücadele etmek için daha fazlasını yapmaya söz veriyor. Bu yanlış değil. Ancak ülke kendini ırkçılık zehrinden kurtarmak istiyorsa, herkesin sorumluluğ­u vardır: Yalnız yaşayan, problemler­i olan komşunuza dikkat edin, ırkçı söylemler, yabancılar­la ilgili komplo teorileri, yanlış haberler yayıldığın­da karşı çıkın.

Sağ nefret, istisnasız herkesi ilgilendir­ir. Ancak devletin tepesi eğer söyledikle­ri doğruysa sorunun ne kadar ciddi olduğunu anladı ve bir başlangıç yapıldı. (Çeviren: Semra Çelik)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye