Ağabey İdlib nere?
Gece sabah oldu galiba diye uyanıp sabahın olmadığını, alarmın çalmasına daha 1 saat olduğunu farkederiz de uyanmışken sosyal medyaya girelim deriz ya... Öyle bir gecede hiçbir yere giremeyince kötü bir şey olduğunu düşünmek Gezi ayaklanmasından yadigar kalan bir refleks oldu bizde.
Sabah işyerine giden serviste VPN’I açıp neler oluyor diye baktığımda ise 9 şehit ile başlayan haberlerin çay molasına varıncaya kadar 33’e çıktığına tanık oldum.
Molada askerliğini Hakkari’de hem de üst noktasında yapan ve yeni işbaşı yapan arkadaşım daha atamadığı askerlik psikolojisi ile “Abi İdlib nere, bizim ne işimiz var orada? Şimdi benim alt devrelerim haritada bulamayacakları bir yer için tüm gece kar üstünde hazır kıta bekliyorlar” diye söylenince, beklenen işaret gelmiş gibi herkes hep bir ağızdan konuşmaya başladı. Cümlelerin hepsinin küfürle başlayıp küfürle bittiğinden oraları es geçerek arkadaşlarımın söylediklerine dönmek istiyorum.
Genelde şu sözler söylendi: “Bizim orada ne işimiz var, İdlib neresi”, “Biz neden Suriye’de dolaşıyoruz”, “Kendi ülkemde olsa amenna ama niye Suriye’deyiz”, “Hep Erdoğan’ın yüzünden, ceplerini dolduracaklar ya, geçen de şehitler için bir iki kişi dedi. Sonra gazeteci sorunca da kim dedi diyor. Onlar için hep bir iki kişiyiz biz”, “İnternet neden kapalı ki neyi saklıyorlar. Instagram’a girilmiyor, Facebook yok, Youtube bile kapalı, neyi saklıyorlar diye merak ediyor insan”, “Kimse de kalkıp bir açıklama yapmıyor. Vali çıktı devleti temsilen başka kimseden ses soluk yok. Utanıyorlar diyeceğim ama onlar utanmaz...”
Sonuç olarak 2 yıla yakın çalıştığım fabrikayı bu kadar kritik bir konuda, ilk defa Akp’nin politikasından bu kadar uzak ve bu kadar karşı gördüm.
Herkesin bu savaşa bu bataklık politikasına hayır deme nedeni farklı olsa da birleştiği nokta bu savaşın ve ölümlerin ülkenin çıkarları için değil Akp’nin çıkarları için olduğu gerçeğidir.