TÜRKİYE, ASKERLERİNİN RUSLAR TARAFINDAN KATLEDİLMESİNE NASIL CEVAP VERECEK?
TÜRKİYE tarafından desteklenen Suriye askeri muhalefetinin stratejik önemde olan Serakib ve Nayrab’ın almasından kısa bir süre sonra Erdoğan, idlib’de (ve tabi Libya’da) durumun Türkiye lehine değişeceğini açıklamıştı. Rusya ve Suriye rejimi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir konvoyuna hava saldırılarıyla karşılık verdi. Türk askerleri al Bara’daki binalarda siper almaya çalıştıklarında topçu tarafından kovalandı. Olay En az 33 Türk askerinin öldürülmesi ve onlarcasının yaralanmasıyla gerçek bir katliamla sonuçlandı. Türk ordusu, 1990’dan bu yana karşılaşmadığı büyük bir darbeyle yüz yüze kaldı. Rusya Savunma Bakanlığı gerçekleşen olayı “terörist gruplar arasında kalan Türk askeri personelinin Suriye ordusu tarafından bombalanması” olarak nitelendirdi. Savunma Bakanı Hulusi Akar, hava saldırılarının “yerdeki Rus yetkililerle koordinasyona rağmen” meydana geldiğini söyleyerek bu açıklamaya yanıt verdi.
Son gelişmeler Türk ve Rus yetkililer için askeri ve siyasi bakımdan büyük bir sınav. Rusya, teröristlerin varlığını kabul etmeyeceğini ilan etti. Bu tutum, Suriye rejiminin İdlib’in ve Halep’in kırsal kesimindeki muhalefet bölgelerini işgal etmesiyle uygulamaya dönüştü. Ölümden ve tutuklamadan korktuğu için şimdiye kadar bir milyondan fazla kişi Türkiye sınırına yığıldı. Bu senaryo Türkiye için varoluşsal bir tehdidi temsil etmektedir, çünkü bu büyük nüfusu korumaktan siyasi ve insani olarak sorumludur. İran ve Rusya’yla ılımlı muhalefeti teröristten ayırmak için anlaştıysa da rejimin İdlib’i tekrar kontrol etmesi, kontrol noktalarının hedef alınması ve İdlib sakinlerinin yerlerinden edilerek bombalara maruz kalması konusunda kesinlikle anlaşmadı.
Suriye içindeki askeri dengelerde Moskova, hava sahasını kullanma avantajına sahip. Ayrıca sahada rejimin ordusu ve İran’a bağlı milis müttefikleri var. Siyasi olarak Suriye rejiminin uluslararası sistemde “meşruiyet” belgesine de sahip.
Ankara’ya gelince, kendi güçlerinin ve istihbarat servislerinin yanı sıra büyük bir ateş gücüne sahip. Suriye Milli Ordusu aracılığıyla sahada bir varlığı mevcut. Ayrıca sınır kapılarını açarak mültecilerin Avrupa’ya gitmesi tehdidinin kozu mevcut.
Ankara henüz ABD, Avrupa ve en önemli üyelerinden birisi olduğu NATo’dan Patriot bataryalarını kullanmak gibi en ufak desteği bile almayı başaramadı. NATO tüzüğünün 5. maddesine bağlı olarak Suriye’de ortaya çıkan gelişmeler çerçevesinde diğer ittifak üyelerinin dayanışma içinde olması gerekir.
Batı, Türkiye’nin askeri ve insani olarak maruz kaldığı baskıyı kasten görmezden gelerek NATO’YU ve tüm Avrupa sistemini tehlikeye atıyor. Bu sistem Suriye’deki insani felaketi hissetmiyor ve Atlantik Paktındaki ortağını da savunmak istemiyor. Demokrasilerinin Rusya tarafından saldırıya uğradığını görmemeleri imkansız. Dünya büyük bir volkanın kraterinde ve etkileri her yere yayılacağı için nerede patladığı önemli değil.