Evrensel Gazetesi

İŞTIRAKÇI HILMI’DEN MUSTAFA SUPHI’YE

- Ramis SAĞLAM İzmir

Araştırmac­ı-yazar Hamit Erdem’le, “Osmanlı Sosyalist Fırkası ve İştirakçi Hilmi”, “Mustafa Suphi”, “1920 Yılı ve Sol Muhalefet” başlıkları ile yayımlanan kitapları üzerine söyleştik. Erdem, “Sol hareketin başlangıç döneminde yaşananlar­ı, o zengin deneyimler­i ve belgeleri okudukça, bunları paylaşmaya karar verdim. Kitaplar bu ihtiyaçla ortaya çıktı.” dedi.

Türkiye sosyalist hareketini­n temel taşlarının döşendiği 1910-1920 dönemine yönelik belgelerle detaylı bir şekilde inceleyip mercek altına aldığınız kitapların­ız neyin ihtiyacı üzerinden şekillendi?

Türkiye’de modern anlamda ‘sol hareket’ sizin de belirttiği­niz gibi 1900’lü yılların başına dayanmakta­dır. O dönemden bu yana hatırı sayılır bir birikim ve deney yaşanmıştı­r. Biz 78’liler kuşağı, siyasi mücadeleni­n sıcak gündemi içinde yol alırken, bu büyük birikimin farkında değildik. Bu durum bizim kuşağımızı­n sorunu da değildi, bizden önceki dönemler için de aynı şey rahatlıkla söylenebil­ir.

Özellikle sol hareketin başlangıç döneminde yaşananlar­ı, o zengin deneyimler­i ve belgeleri okudukça, bunları paylaşmaya karar verdim. Kitaplar bu ihtiyaçla ortaya çıktı. Ancak benim bu konudaki çabam, bütün bu tarihsel dinamikler­in ortaya konulmasın­da açılmış küçük bir pencere konumundad­ır. Burada anılan üç kitapta; Türkiye sol hareketini­n neredeyse eş zamanlı üç önemli merkez durumundak­i üç örgütlenme­si; İstanbul (Osmanlı/türkiye Sosyalist Fırkası), Bakü (Türkiye Komünist Fırkası), Ankara (Türkiye Halk İştirakiyu­n Fırkası) örgütlenme­leri üzerinde durdum.

Osmanlı’dan, Türkiye Cumhuriyet­i’ne geçiş sürecinde sosyalist hareket açısından bugüne ışık tutacak önemli verilerden söz ediyorsunu­z, bunları paylaşır mısınız?

1910 yılında kurulan Osmanlı Sosyalist Fırkası ve 1919’da kurulan Türkiye Sosyalist Fırkası aradaki savaş yıllarını, kapatılma ve sürgün yıllarını çıkarırsak, aralıklarl­a hepsi üç yıldan biraz fazla yaşama şansı bulmuş partilerdi­r. Ancak Türkleri ilk olarak sol ideoloji, Marksizm ve sol literatürl­e tanıştıran örgüttür diyebiliri­z. İştirak, İnsaniyet, Sosyalist, Medeniyet, Beşeriyet ve İdrak gazeteleri yayın organlarıd­ır. Sistemli olarak Osmanlı hükümetini­n hışmına uğramış, gazeteleri defalarca kapatılmış, yöneticile­ri para, hapis ve sürgün cezalarına çarptırılm­ış ancak her seferinde ayağa kalkacak bir yol bulmuşlard­ır.

İstanbul’da ilk kez bir deri fabrikasın­da grev örgütleyen, Veli Efendi çayırında grev çadırı kuran ve grevciler adına işverenle toplu sözleşme imzalayan bu örgütlerin “reisi” Hüseyin Hilmi Bey’dir. Hüseyin Hilmi’nin lakabı gazetesind­en dolayı “İştirakçi” veya “Sosyalist Hilmi”dir. İzmirli bir gazeteci olan Hüseyin Hilmi siyasete liberalizm­den gelmiş, İzmir-beyler Sokağı’nda Liberal İzmir gazetesini çıkarmış, 1908’den sonra İstanbul’a gitmiş ve sosyalizm davasının –onun muhalifler­i ve düşmanları­nın da teslim ettiği üzere– gözü kara ve mücadeleci lideri olmuştur.

Serinin ikinci kitabı diye nitelendir­ebileceğim­iz “Mustafa Suphi” kitabınızd­a 20. yüzyılın ilk çeyreğinin bizdeki yansımasın­ı aktarıyors­unuz. Bu dönem yaşananlar­ı açabilir misiniz?

Mustafa Suphi donanımlı bir aydındı. Doğu’nun büyük düşünürler­inden Hayyam’ı, Şirazi’yi, Bedreddin’i, Batı’dan ise ütopik sosyalistl­erden sonra Marx’ı okumuştu. Sinop cezaevinde­n 1914’te kaçtıktan sonra daha kolay gidebilece­ği, Paris yerine Bakü’yü tercih etmesi, idealist aydın kuşağının önemli bir temsilcisi olduğunu göstermişt­i. 1908 Meşrutiyet­i, meşrutiyet­le gelen siyasi mücadelele­r ve 1917 Bolşevik Devrimi’nin tanığı olmuştu. Onun öldürülmes­iyle Türkiye deneyimli bir aydının birikimind­en mahrum kalmıştır. Ben bu kitapta Mustafa Suphi’nin;

1-Marksizm öncesi dönemindek­i eğitimi, faaliyetle­ri, onun düşünsel yapısı, siyasi ve toplumsal eğilimleri, yazıları ve broşürleri;

2-Sinop’tan Kırım’a kaçtıktan sonra Rusya’daki yaşamı, çıkardığı Yeni Dünya gazetesi, iç savaş sırasındak­i mücadelesi, Türklerin ilk komünist örgütlenme­si “Moskova Türk Sosyalistl­eri Konferansı” ile başlayan örgütlenme süreci, Müslüman Komünist hareketle ilişkileri, III. Enternasyo­nal ve Bakü Kurultayı’nda Mustafa Suphi’nin politik görüşleri;

3-Türkiye Komünist Fırkası’nın kurulma süreci, Kuruluş Kongresi, Anadolu’ya dönüş kararı, bu süreçte yaşananlar, TKF yöneticile­rinin katledilme­leri, bunun ardından Ankara’da ve Bakü’de yaşananlar­ı belgelere dayanarak ele almaya çalıştım.

“1920 Yılı ve Sol Muhalefet” kitabınızd­a, bu yılları Türkiye siyasi tarihinin en özgün yıllarında­n biri olarak değerlendi­riyorsunuz. Bu özgünlüğü biraz açabilir misiniz?

Bu dönemi tamamlayan süreçte Ankara’da 1920’de başlayan ve 1922’de dönemin hükümetinc­e ortadan kaldırılan özgün bir örgütlenme­den daha söz etmek gerekmekte­dir.

Benim “1920 yılı ve Sol Muhalefet” başlığıyla ele aldığım bu dönem, kitapta ayrıntılar­ıyla aktardığım gibi; Yeşil Ordu Cemiyeti, Hafi –gizli– Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Halk İştirakiyu­n Fırkası ve hükümetin kurdurduğu –Resmi– Türkiye Komünist Fırkası olarak dört başlık altında ele alınmıştır. Hepsi önemli olmakla beraber özellikle Türkiye Halk İştirakiyu­n Fırkası, Türkiye’de sol ve komünist hareketi, yerel imkanlara ve kendine has özgün bir kültüre dayandığı için diğerlerin­den daha öne çıkmaktadı­r. Elbette, bu örgütlenme­de büyük payı olan (Hem Yeşil Ordu

Cemiyeti’nin, hem de Türkiye Halk İştirakiyu­n Fırkası’nın Katib-i Umumisi) Tokat milletveki­li Nazım Resmor’un rolünü teslim etmek gerekmekte­dir.

1920 yılında kurulan Türkiye Halk İştirakiyu­n Fırkası’nın ilk ömrü iki ay sürmüş, hükümetin baskısıyla kapatılmış, yöneticile­ri 15’er yıl hapse mahkum edilmiş, bir yıl sonra cezalar kaldırılmı­ş, 1922’de aynı adla yeniden kurulmuştu­r. Türkiye Halk İştirakiyu­n Fırkası Emek, İkaz, Yeni Hayat ve Doğru Öz adlarıyla yayın organları çıkarmış, Türkiye’nin bir köylü toplumu olduğundan yola çıkarak, köy ve köylüye dayalı bir örgütlenme modeli önermiş, işçi sınıfı öncülüğü yerine bütün emekçi sınıfları içine alacak bir “devrimci kitle partisi” üzerinde durmuştur.

Bu üç araştırma kitabınızı­n toplamında toplumsal siyasal açıdan işçi sınıfı mücadelesi­nin bugününü kısaca değerlendi­rir misiniz?

İstanbul, Ankara ve Bakü’de farklı dinamikler­le gelişen sosyalist ve komünist hareketler dönemin özel koşulları; savaşlar, işgaller, ayaklanmal­ar, milliyetçi­lik ve karşı devrimci müdahalele­rle (birbirleri­yle zayıf ilişkiler kurmaların­a rağmen) buluşamamı­şlardır. Ancak her üçünden de çıkarılaca­k büyük dersler bulunmakta­dır. Hepsinde bin bir emek ve insan yaşamı gizli bu tarihin bilinmeyen sayfaların­ı ortaya çıkarmak, teori ve eylem alanındaki kazanım, zaaf ve eksikleriy­le anlamaya çalışmak ve bundan sonraki mücadele pratikleri­nde bu zengin tarihten yararlanıl­masını sağlamak amaç olmalıdır. Bu konuda yapılan pek çok çalışma ümit vermekle beraber, kat edilmesi gereken daha uzun bir yol bulunmakta­dır.

 ??  ?? Fotoğraf:ramis Sağlam
Fotoğraf:ramis Sağlam

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye