‘HAYATIMDA DERİN ETKİLERİ OLAN KİŞİDİR ZEZE’
SULTAN Karataş’ı sizin cümlelerinizle nasıl anlatırsınız? Çocukluğu, gençliği, yazın dünyasına girişini, nasıl başladığını öğrenmek istiyorum.
Çocukluğum, İstanbul’un kenar bir gecekondu mahallesinde geçti. Tüm yoksunluklarına rağmen yaşamımın renkli yılları olarak anımsarım. Babam nakliyeciydi, o dönemdeki çevreye kıyasla ekonomik anlamda ciddi bir yoksulluk yaşamadık. Babam iki evliydi... Bu konuyu biraz genişleteceğim zira hayatıma etkisi büyük... Anam, ikinci eş yani, on dört yaşında babamın ilk eşi Zeze’nin üstüne kuma olarak gelir. Hayatımda derin etkileri olan kişidir Zeze. Zeze, Türkçeyi yarım yamalak konuşurdu. Onun bu eksik görülen yanı bende bir artıydı.
Okuma yazmayı öğrendiğim andan itibaren kalem- kağıda sarıldım, Kürtçe öğrenip Zeze’ye tercüman olmak istedim hep. Dilini konuşamadığım bir ülkeye gittiğimde hep Zeze’yle empati kurdum ve içim hep acıdı. Yaşamdan haz almaya çalışan çocuklardan yalnızca biriydim. Mahallenin yaramazları arasında sayılırdım ama kavgacı değildim. Duyarlı bir çocuk oldum aynı zamanda. Bu yüzdendir sanırım, hiç sinik, silik bir kişilik olmadım.
Yazma konusuna gelince; ‘Şiir, matematik gibi kolaydan başlanılıp öğrenilmez. Kolaylık, bir beğeni olarak yerleşiverir insanın kişiliğine, sonra da kolay değiştirilemez’ der Turgut Uyar... Yazmanın özellikle şiir yazmanın ciddi bir iş ve duyarlılık olduğunun bilincinde davranmaya çalışıyorum. Eğitim hayatım boyunca, okumak ve yazmak hayatımın bir parçası idi. Yaşamımda, okuma ve yazmamın ikinci plana düştüğü zamanlar oldu ancak şimdilerde, yaşamımın merkezi haline geldi.