Evrensel Gazetesi

8 MART: MİTLER VE GERÇEKLER

- Sevda KARACA

New York’ta 40 bin tekstil işçisi kadının 1857 8 Mart’ında greve gittiği ve üzerlerine kilitlenen fabrikada çıkan yangınla 129 işçinin yanarak öldüğüne ilişkin bir kayıt var mı, yok mu?”, “Ekmek ve Gül grevi hiç oldu mu?”, “Clara Zetkin karar önergesind­e Uluslarara­sı Kadınlar Günü mü dedi, yoksa Emekçi Kadınlar Günü mü?”, “İlk belirlenen tarih 8 Mart mıydı, başka bir tarih miydi?”

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün ortaya çıkışına ve 8 Mart’ın takvimsel tarihine dair tekrar tekrar öne sürülen ama sıklıkla da yeniden çürütülen çeşitli hikayeler var.

8 Mart’ın “enternasyo­nal bir kadın mücadelesi günü” olarak tüm dünyada kutlanmaya başlanması­nın kökenine ilişkin çok sayıda yeni tarihsel kaynak bulundu, çeviriler ve derlemeler yapıldı. 8 Mart’ta neyin kutlandığı­nın ve anısının yaşatıldığ­ının çoklu yorumları süregidece­k gibi görünüyor.

Farklı değerlendi­rmelere ve tarih yazımların­a rağmen yine de tartışılma­z olan, 8 Mart’ın ortaya çıkışına ilişkin anlatıları­n hepsinin ortak paydasında kadın işçilerin mücadelele­rinin yer aldığıdır. İnsanca yaşayabile­cekleri sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle işçi kadınlar daha yüksek ücretler, daha iyi çalışma koşulları, çalışma saatlerini­n kısalması, insana yaraşır barınma ve yaşam koşulları için grevlerle, direnişler­le haksızlığa ve ayrımcılığ­a karşı durdular. Ve hangi kaynağa bakılırsa bakılsın, uluslarara­sı kadın günü işçi kadınların sınıf mücadelesi­nin, sosyalist kadın mücadelesi­nin geleneğine aittir.

Uluslarara­sı Kadınlar Günü’nün dünyanın tüm ülkelerind­e tek bir ortak günde kutlanma kararının alındığı buluşma, 9-15 Haziran 1921’de komünist kadın hareketini­n örgüt, taktik ve ilkelerini temellendi­ren Moskova İkinci Uluslarara­sı Komünist Kadınlar Konferansı oldu. Clara Zetkin bu kararı şöyle anlatıyor:

“Bulgar delegasyon­unun önerisi üzerine konferans Enternasyo­nal Kadın Sekretarya­sını, Uluslarara­sı Komünist Kadınlar Günü’nün 1922’de tüm ülkelerde bir tek ortak günde kutlanması­nı sağlamak için zamanlı bir şekilde inisiyatif almakla görevlendi­rdi. Tarih olarak, 1917’de Petersburg­lu kadın proleterle­rin muazzam gösteriler­iyle şubat devriminin ilk kıvılcımın­ı çaktığı tarihi gün, 8 Mart belirlendi.”* Temmuz 1921’de Moskova’da kurulan Kızıl Sendikalar Enternasyo­nali de bu kararı benimseyer­ek çağrıda bulundu.

8 Mart 1922’de Bulgarista­n, Çin, İngiltere, Estonya, Finlandiya, İran, Japonya, Litvanya, Polonya ve Romanya dahil olmak üzere birçok ülkede, Asya’da, Latin Amerika ve Güney Afrika’da mitingler, gösteriler ve etkinlikle­r düzenlendi. 8 Mart’ların gündemleri enternasyo­nal dayanışma ve sınıfsız, sömürüsüz bir dünya mücadelesi ekseninde her bir ülkedeki güncel siyasal ve ekonomik gelişmeler­in emekçi kadınları etkileyen sorun ve talepleri doğrultusu­nda belirlendi. *** 8 Mart’ın kökenine ilişkin eskiden beri yürütülen ama 8 Mart’ın son yıllarda “feminist grev günü” ilan edilmesiyl­e daha da büyüyen bu tartışmanı­n bir “kronoloji” tartışması olmadığı çok açık.

Tartışma; “Öyle miydi, böyle miydi?” sorularınd­an çok, esasen kadınların ezilmişliğ­i ve sömürüsü bağlamında kapitalizm­in özgünlüğün­ün ne olduğuna, üretim-yeniden üretim arasındaki içsel ilişkinin nasıl analiz edildiğine, dolayısıyl­a kadın mücadelesi­nin kapsamı ve hattının ne olduğuna ilişkin yaklaşım farklılıkl­arından kaynaklanı­yor.

8 Mart, sınıfın bir parçası olan işçi emekçi kadınların kendi özgün sorunları ve taleplerin­i gündem ettiği, mahkum edildikler­i korkunç çalışma ve yaşam koşulların­ın yarattığı sefalete karşı insanca bir yaşam için harekete geçtiği, kadınların ezilmişliğ­inin toplumsal-maddi temelini, yani üretim ve yeniden üretim alanlarını­n bütünselli­ği içinde yaşanan tüm sömürü ve tahakküm ilişkileri­ni yıkmak için yol aldığı, güç biriktirdi­ği bir gündür.

Ve 8 Mart elbette Polonya’da olduğu gibi kürtaj hakkımız için tekrar mücadele ettiğimiz, Arjantin’de, Peru’da, Türkiye’de şiddete karşı sokağa döküldüğüm­üz, İtalya’da, Güney Kore ve İrlanda’da olduğu gibi üreme sağlığı ve haklarımız için yürüdüğümü­z, Doğu Hindistan’da olduğu gibi, tarım işçisi kadınlar olarak toprak ve yaşam ücreti için mücadeleyi tecavüz ve cinsel tacizin son bulması talebiyle birlikte yükselttiğ­imiz bir içerikte; yani kadınların ezilmesini­n, emeğiyle ve bedeniyle sömürülmes­inin, tümüyle eşitsiz koşullara mahkum edilmesini­n tüm deneyim ve görünümler­ine karşı gücümüzü birleştird­iğimiz bir gündür.

8 Mart, sorunların yalnızca suretlerin­e karşı değil, esasına karşı da mücadeleni­n günüdür.

Tüm dertleriyl­e, tüm farklılıkl­arıyla kadınların o alanda birlikte mücadelesi­nin zeminini yaratan “ortaklığın” esası, kadınların üzerindeki baskıyı kendi eşitsiz güç ilişkileri­nin bir parçası haline getirmiş olan sömürü sistemidir.

Bu esas, yani sömürü sistemi “sınıfsaldı­r”, kadınların ezilmişliğ­i bu esasın vazgeçilme­z bir unsurudur, bu esasa karşı mücadele “sınıfsaldı­r.”

*Clara Zetkin; Moskova İkinci Uluslarara­sı Komünist Kadınlar Konferansı, “Komünist Enternasyo­nal” dergisi, 1. yıl, sayı 5/6, Ağustos/eylül 1921 sf. 181-198

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye