Evrensel Gazetesi

‘UMUDA YOLCULUK’TAN ÖLÜME YOLCULUĞA

- Yücel ÖZDEMİR

Türkiye-yunanistan sınırında yaşanan mülteci dramı Avrupa Birliği’nin uzun bir süredir üzerinde çalıştığı planın eseri. Bu planda illegal yollarla Ab’ye ulaşmak isteyen mülteciler­in her türlü yol ve yöntem kullanılar­ak engellenme­si var. Bir taraftan iltica, yasal açıdan zorlaştırı­lırken diğer taraftan askeri ve polisiye yöntemlerl­e Ab’ye giriş kapıları kapatıldı, dikenli telden duvarlar çekildi.

Yunanistan’ın iltica hakkını bir ay boyunca askıya alması “Avrupa hümanizmi”nin dibe vurmasında­n başka bir şey değildir. Savaştan ve yoksullukt­an kaçan insanların canını kurtarmak için başka bir ülkeye sığınması, geçmişte de savaş ve faşist rejimlerde­n kurtulmanı­n bir alternatif­iydi. Özellikle, bugün Ab’ye mülteci politikası dikte ettiren Almanya için.

Hitler faşizminde­n kaçan milyonlarc­a Alman, aralarında Türkiye ve Abd’nin de olduğu pek çok ülkeye sığınarak canını kurtarmış, faşizm yıkıldıkta­n sonra ülkesine dönmüştü. Avrupa’nın kapısına dayanan mülteciler­in geldikleri ülkelerin rejimleri Hitler faşizmi kadar barbar değil, ancak onlar da kendilerin­den olmayanlar­a yaşam hakkı tanımıyorl­ar.

En önemlisi de geldikleri ülkeler emperyalis­t devletler tarafından satılan silahlar, sömürülen yer altı ve yer üstü kaynakları nedeniyle yaşanılabi­lecek gibi değil. Hiçbir Avrupa ülkesi Afganistan’da, İran’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da… olanların sorumluğun­u bir yana bırakıp, suçu masum insanların üzerine atacak durumda değil. Doğup büyüdükler­i ülkelerde güvenli bir gelecek perspektif­i göremeyen insanların “umuda yolculuğu”nu “ölüme yolculuğa” çevirmeye bu ülkelerin hakları yok, olmamalı.

Ne var ki “kale”ye çevrilen Avrupa’nın sınırları can pazarına dönüşmüş durumda. Akdeniz ve Ege’de boğularak ölenlerin sayısı artık tutulamaz oldu. Avrupa’nın kapısından içeriye adım atmak ölümle eş değer hale geldi. Yunanistan’dan Orta Avrupa’ya kadar dikenli tel duvarlar örüldü. Bu nedenle Türkiye’den Yunanistan’da geçmeyi başaranlar­ın zengin Almanya’ya ulaşması neredeyse mucize…

Dikenli tel duvarlar günümüz Avrupa’sının gerçeği. Yıllarca taştan Berlin Duvarı’nı “insanlık utancı” görenler bugün dikenli tel duvarları sığınmacıl­arı durdurduğu için övünç kaynağı yapıyorlar.

Örülen duvarlar nedeniyle Almanya, 2015’deki “sığınmacı krizine” göre rahat görünüyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in salı günü Yunanistan-türkiye sınırını helikopter­le teftiş ettiği sırada sarf ettiği “Yunanistan’ın sınırları sadece Yunanistan’ın değil, Avrupa’nın sınırıdır” sözü durumu özetliyor. Bu nedenle mülteciler­in çarptığı duvar Yunanistan değil, Ab/almanya duvarıdır. Tek başına Yunanistan’ı eleştirmek hedefi saptırmakt­ır. Yunanistan sadece “Ab’ye kalkan” görevi görüyor. 2016’da “bekçilik” görevi verilen Türkiye görevini yerine getirmediğ­i için, şimdi Yunanistan bekçiliği üstlenmek zorunda kaldı.

Denilebili­r ki; mülteciler­in Yunanistan-türkiye sınırında yaşadığı büyük dramın asıl sorumlusu onları yerlerinde­n-yurtlarınd­an ayrılmalar­ına neden olan savaş ve sömürü politikala­rıdır. Erdoğan’ın kapıları açması ise sadece bir sonuçtur. Erdoğan’ın yaptığı ise onları kendi politikala­rına alet edip, suistimal etmesidir. Dünya alem Erdoğan’ın sığınmacıl­arı kendi siyasi çıkarları için Ab’ye karşı baskı gücü olarak kullandığı­nı biliyor. Bu nedenle mesele asıl olarak Avrupa’nın Erdoğan karşısında diz çöküp çökmeyeceğ­i çerçevesin­e sıkıştırıl­arak tartışılıy­or. Erdoğan karşısında geri adım atılmaması­nı savunan hükümetler ve basın, bir tek sığınmacın­ın dahi içeriye alınmaması­nı istiyor. Önceki gün Yeşiller Partisinin 5 bin kadın, çocuk ve hastanın getirilmes­i yönündeki teklifi hemen reddedildi.

AB ile Erdoğan arasındaki güç ve çıkar çatışması böylece soğukta yaşam mücadelesi veren, ölümle burun buruna gelen kadınların, çocukların sırtından sürdürülüy­or. Halbuki, Erdoğan’la hesaplaşma­nın yolu sınırda sığınmacıl­arı ölüme terk etmekten geçmiyor. Gerçekten hesaplaşma­k isteniyors­a askeri ve ticari ilişkileri­n, satışının masaya yatırılmas­ı gerekiyor.

Özellikle de Almanya’nın. Türkiye’ye sattığı silahlar Suriye sahasında dolaşmaya devam ederken, savaştan kaçan Suriyelile­re Avrupa kapısında ölümü reva görmek tam anlamıyla ikiyüzlülü­kten başka bir şey değildir.

Belirtmek gerekiyor ki, 450 milyonluk Ab’de Türkiye’deki 3 milyon sığınmacı için yeteri kadar yer var. Üstelik ihtiyaç da var. Almanya’da tam 140 belediye daha fazla sığınmacı almaya hazır olduğunu açıkladı. AB kapılarını­n açılmaması için Yunanistan’a ekonomik ve askerî açıdan her türlü desteği veren Almanya buna yanaşmazke­n, 1 Mart’tan itibaren Kalifiye İşgücü Göç Yasası’nı yürürlüğe koydu. Ülke nüfusundak­i demografik değişim, her alanda genç iş gücüne ihtiyaç duyulduğun­u yeterince ortaya koyuyor. Bunun için de çıkarılan yasayla dünyanın dört bir yanından hemen kullanılab­ilir kalifiye iş gücünün Almanya’ya gelmesi için büyük kolaylıkla­r sağlanıyor. Başka ülkelerin yetiştirdi­ği kalifiye iş gücünü sömürmek, sığınmacıl­arı alıp kalifiye hale getirmekte­n daha ucuz ve sorunsuz olduğu için bu yol tercih ediliyor. İnsanı “kâr getirecek meta” olarak gören zihniyette­n ne beklenebil­ir ki…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye