‘DAYANIŞMA ELLERİN ELLERE YÜREKLERİN YÜREKLERE DEĞMESİDİR’
BÜYÜKLÜ küçüklü tam 22 Afgan mülteciye barınma imkanı sağlayan dayanışma gönüllüsü, adının ve resminin yayımlanmasını istemiyor. Zira bu dayanışma eylemini sadece insan olmanın bir gereği olarak yaptığını ifade ediyor. Duygu ve düşüncelerini anlatmasını istiyoruz. İçinde çağrı ve mesajlar da içeren yorumu şu şekilde:
“Çaresizlik içinde her yerden, her renkten göçerler geldi ekrana. Sadece ekranlara değil meydanlarımıza, yollarımıza. Nankör bunlar diye başladı çevremizde kimi insanlar. Sanki bu insanlar en ağır işlerde en az paralara sömürülmemişler gibi! Karşı yakanın ırkçıları ile bu yakanın ırkçıları da yarıştı kimi zaman. Ama sınır boylarında, zor şartlarda yardıma arabasının bagajındaki malzemeyle koşanlar da vardı. Bir battaniye, bir çorap, bir ekmek, bir kutu süt ve çocuklara sakız. Ve hengamede ayakkabısını kaybetmiş, yerine poşet bağlamış insana bir ayakkabı. Büyük şeydi şimdi hepsi. 1.5 liralık suyun 10 liraya,1 simidin 2.5 liraya satıldığı sınır boylarında onur, vicdan da promosyon olmuştu çünkü. Ama dayanışma, o biraz ‘pahalı’ işte! On değil, yüz değil, binlerce çaresiz hayata çare düşünmek zor iş. Ama zaten zor iştir insan olmak da. Dayanışma sadece entelektüel tahlillerde bulunmak değil ki. Ellerin ellere, yüreklerin yüreklere değmesi.
Pompalanan bunca göçmen düşmanlığına nasıl karşı koyabiliriz? Dayanışmayla elbette. Olanakların az ya da çok olmasına bakmadan, daha sıkı sarılmalıyız birbirimize. Bir çocuğun ıslak ayaklarına, bir kadının titreyen ellerine, bir babanın kahredici çaresizliğine ortak olmadan kuracağımız yeni dünya hayallerinin boş olduğunu bilerek. Hemen şimdi, birilerine değil bizzat kendimize pay çıkartarak taşın altına elimizi koymalıyız.”