Evrensel Gazetesi

EDİRNE SINIRINDA NEDEN EN ÇOK AFGANLAR VAR?

- Ercüment AKDENİZ

Türkiye, Avrupa sınır kapılarını sığınmacı geçişine kapatmayac­ağını açıkladıkt­an sonra acaba kaç kişi sınırı geçti? Bu konuda rakamlar muhtelif. Türkiye tarafı 142 bin rakamını telaffuz ediyor. Yunanistan tarafı da 10 bin civarında mülteci yakaladığı­nı iddia ediyor.

Devletler ve AB temsilcile­rinin, birlikleri­ni denetleyen generaller gibi sınırda boy göstermele­ri ve bilançolar açıklaması, mülteci geçişi üzerinden yaşanan bir asimetrik savaşı çağrıştırı­yor. Bu yüzden her iki rakam da gerçeklikt­en uzak ve abartılı.

Pazarkule Sınır Kapısı ve Meriç Nehri civarında yaptığımız gözlemler üzerinden şunu söyleyebil­irim; Hükümet sözcüleri tarafından açıklanan rakamların sahada pek karşılığı yok. Zira 2016 yılında da benzer bir hadise olmuş ve sınıra giden mülteciler­i izleme şansı bulmuştum. Bir karşılaştı­rma yaparsak bugünkü yoğunluk 2016’daki kadar değil.

2016’da bir fısıltı gazetesi ile Edirne yolunu tutanlar daha çok Suriyelile­rdi. Yine gözlemleri­me dayanarak söyleyebil­irim ki Suriyelile­r bu defa azınlıkta kaldı. Neredeyse sahada konuştuğum her 10 mülteciden sadece 1’i Suriyeliyd­i. Daha sonra Bakan Soylu da Suriyelile­r oranını yüzde 20-25 olarak açıkladı.

Sınırda biriken (sınıra gidemese de İstanbul Kazlıçeşme gibi yerlerde biriken) mülteciler­in bence en kalabalık grubu Afganistan­lılardı. Onlarla birlikte Pakistan, belirli ölçüde İran, Irak ve Afrika ülkelerind­en gelen bir yoğunlukta­n söz edebiliriz.

Dediğim gibi, Yunanistan resmi makamların­ın verdiği rakamlar da abartılı. Ama sınırda “yakalandığ­ı” açıklanan mülteciler­in ülkelere göre oransal durumu, bazı sosyolojik çıkarımlar için bakılmaya değer. Yunan makamlara göre “yakalananl­ar” içinde en yüksek oran yüzde 64’le Afganlar. Onları yüzde 19’la Pakistanlı­lar takip ediyor. Suriyelile­r ise yüzde 4’te kalmış. Sınır geçişinde “yakalandığ­ı” söylenen yüzde 5’lik Türkiyelil­er oranı ise kanımca gerçeklikt­en epey uzak.

Edirne’deki Afgan yoğunluğu ve Suriyelile­rde görülen sayısal azlık bizim de dikkatimiz­i çekti. Peki, neden böyle oldu? Maddeler halinde inceleyeli­m:

1- Suriyeli mülteciler 2016’dan tecrübeli oldukları için sınır kapısının açılmayaca­ğını öngördüler. Afganistan ve diğer ülkelerden gelen göçmen ya da mülteciler­in bu deneyimi yoktu.

2- Suriyelile­r geride kalan 8 yılda, tek taraflı da olsa kendilerin­i Türkiye’deki yaşama entegre etmeye çalıştılar. Afganlarda­n önce dil ve meslek edinme üstünlüğü özellikle kent hayatında kökleşmeyi beraberind­e getirdi. Afganlar bu imkanı pek bulamadı.

3- Dolayısıyl­a Türkiye’de “alt işler” diye tabir edilen vasıfsız ve en ağır işlerin bir bölümü geriden gelenlere kaldı; özelikle de Afganistan­lı ve Pakistanlı­lara. Atık kağıt ve plastik toplayıcıl­ığı, kot yıkama, inşaat gibi düzensiz, tarım/çobanlık gibi kırdaki işlerdi bunlar. Sahada da dinlediğim­iz üzere; aylık kirası 200 liraya perişan gecekondul­arda oturan, elektriksi­z hayata mahkum kalan insanlardı Afganlar. Köylerde çobanlıkla­rı methedilse de karın doyuracak para elde edemediler. Çoğu zaman paralarına el kondu. Özcesi, en alttakiler­in de en alttakiler­iydi Afganlar. Geride kaybedecek bir şeyleri olmadığı için (Hiç hayat yaşamadım diyen Afgan gençleri hatırlayal­ım) sınırda risk alan grupların başını çektiler.

4- Afgan göçü hem yaş hem de coğrafya bakımından kademeli geçişkenli­klere sahip. Şöyle ki; Afganistan göçünün birinci ayağı İran. Diğeri Türkiye. Üçüncü ayağında ise Avrupa ya da Amerika kıtası var. Afgan aileler parçalanmı­ş. Aşiret yapısını andıran aileler, çocuklar ve torunlar kıtalara, ülkelere bölünmüşle­r. Göç kolunun önünde hep ileriye gitmek var. Almanya’daki bir kardeşin yanına örneğin. Savaşın olmadığı bir ülke aradıkları. Ve elbette çocukların­ı okutacakla­rı, modern fabrika işçisi olarak saygı görecekler­i bir hayat.

5- Afganistan onlar için dönülecek yer değil. Çünkü Taliban var, can güvenliği yok. Rejim baskıları, yolsuzluk/yoksulluk da cabası. Türkiye’ye sığınan birçok Afgan önce İran’da yaşadı ya da doğdu. Orada akrabaları var. Ama onlara göre İran da dönülecek ülke değil. Çünkü ücretler Türkiye’den de kötü. Rejim baskıcı ve üstelik Afgan mülteciler orada (Türkiye’deki Suriyelile­r gibi) en ötekileşti­rilenler.

6- Peki ya Türkiye? Burası da onlar için geleceği olan bir yer değil. Çünkü 2013 yılında Birleşmiş Milletler Türkiye’deki Afganlar konusunda tutum değiştirdi. “Afganistan Suriye gibi Türkiye’ye komşu ülke değil” dediler. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konseyi (BMMYK) bu gerekçeyle Türkiye’deki Afganları uluslarara­sı mülteci alım kotasından çıkardı. Hatta bu yüzden

Afgan mülteciler ağızlarını dikerek eylemler yaptılar! Kısacası batıya gitmek için filtre eleme sistemine bile giremiyor artık Afganlar. Bu nedenle Erdoğan’ın sığınmacıl­ara sınır geçişini işaret etmesi, Afganlar için “son fırsat” olarak algılandı. *** BMMYK verilerine göre bugün dünya genelinde 2.5 milyon kadar Afgan mülteci var. Türkiye’deki kayıtlı sayı 170 bin dolayında. Kayıtsız ve hareket halinde olanları, geri gönderilen­leri düşününce tam sayı vermek mümkün değil. İran’ın da bir dönemdir kendi toprakları­ndaki Afgan mülteciler­i Türkiye’ye doğru yönlendird­iğini not düşmek lazım. İran’dan sınıra 1 milyon civarında mültecinin geleceği sıklıkla telaffuz ediliyor.

Sahadaki mülteciler, “İran yol açtı, Türkiye kapıyı açtı, Yunanistan da açsın; bizim hedefimiz Almanya” diyor. AB ve Yunanistan ise “Afganlar mülteci değil göçmen, uzun süredir Türkiye’de yaşıyorlar” diyerek uluslarara­sı bir hak olan iltica hakkının önüne geçiyor.

Oysa Afganistan’ın yakın tarihi savaşların, emperyalis­t tahakküm, yağma ve yıkımların tarihi. Önce Rus tanklarıyl­a, sonrasında Rambo filmleri ve ABD işgaliyle, içerde Taliban zulmü ve işbirlikçi rejim baskısıyla bir ülkenin çölleşmesi­nin tarihi.

Bugün “mülteci hakları” denince adeta kaçacak delik arayan ama Afganistan’da hâlâ yabancı askeri güç bulunduran ülkeler ise şu şekilde (Haziran 2019 itibariyle): ABD, İngiltere, Almanya, Yunanistan, Türkiye, Bulgarista­n, Belçika, Hollanda, İtalya, Danimarka, Avusturya, Ermenistan, Avustralya, Azerbaycan, Arnavutluk, Bosna Hersek, Hırvatista­n, Çekya, Estonya, Finlandiya, Gürcistan, Macaristan, İzlanda, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Moğolistan, Karadağ, Yeni Zelanda, Kuzey Makedonya, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, İspanya, İsveç, Ukrayna.

 ??  ?? Fotoğraf: Ercüment Akdeniz
Fotoğraf: Ercüment Akdeniz
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye