İDLİB İLE İLGİLİ YENİ RUSYA-TÜRKİYE ANLAŞMASI NEDEN ÖNEMLİ?
RUSYA Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan arasında İdlib’deki savaşa son vermek için yeni bir anlaşma, doğrudan bir yüzleşmeyi beklemeye aldı. Son haftalarda Rus-türk ilişkileri bir stres testine sahne oldu ve bu gerginliğin azaltılması için iki cumhurbaşkanının kişisel diplomasi çabalarına ihtiyaç vardı. Yine de Moskova ve Ankara’nın Suriye konusundaki temel anlaşmazlıkları bir çözüme ulaşamadı.
Putin, iki liderin 5 Mart Kremlin buluşmasında yaptığı açılış konuşmasında Erdoğan’a “Suriye’deki İdlib bölgesinde durum o kadar kötüleşti ki, doğrudan ve kişisel bir görüşme yapmamız gerekiyor” dedi.
PUTİN’İN BAŞ SAĞLIĞI
“Öncelikle, Suriye’deki askeri personelinizin ölümü ile ilgili içten başsağlığı dileklerimi ifade etmek istiyorum. Ölüm her zaman büyük bir trajedidir. Ne yazık ki, size telefonda da söylediğim gibi, Suriye ordusu da dahil hiç kimse birliklerinizin konumundan haberdar değildi. Aynı süreçte, Suriyeli askerler içerisinde de kayıplar yaşandı. Suriye ordusu büyük kayıplar bildirdi” diye seslenen Putin, adeta Suriye halkı arasında Moskova’nın müttefikine önem vermediği ve egoist bir şekilde hareket ettiği yönündeki spekülasyonları reddeder gibiydi. Geçen hafta, gerçekleşen hava saldırısında en az 34 Türk askeri yaşamını yitirdi ve Türkiye çok sayıda Suriye kuvvetini öldürerek misilleme yaptı.
Putin, İdlib meselesinin ötesinde, Türkiye ile ikili ilişkilerin önemine vurgu yaparcasına “Öncelikle, yaşananların tekrar etmemesi ve sizin de değer verdiğinizi bildiğim Rus-türk ilişkisine zarar vermemesi açısından her şeyi tartışmalı ve mevcut gelişmeleri analiz etmeliyiz” diyerek Erdoğan’a seslendi.
NE SURİYE’DEN NE DE TÜRKİYE’DEN VAZGEÇMİYOR
Putin’in ses tonu ve verdiği mesajlardan anlaşılıyor ki; Moskova, Türkiye ile ilgili büyük resimle ilgileniyor, ancak Türkiye’nin isteklerini karşılamak pahasına Suriye’yi feda etmeye istekli değil.
Görüşmeler öncesi, Kremlin basın sekreteri Dmitry Peskov, Putin ve Erdoğan’ın, ekiplerinin üzerinde anlaşmaya varamadığı bir dizi kritik sorunu kendilerinin çözmesi gerektiğini öne sürdü.
Peskov 4 Mart’ta gazetecilere verdiği demeçte “İdlib krizini Erdoğan ile görüşmek için planlarımız mevcut. Bu krizin öncüsünün, nedenlerinin, döküntülerinin anlaşılması ve gerekli ortak önlemlere ulaşılması beklentisi içerisindeyiz” şeklinde açıklama yaptı. KRİZİN ADI HTŞ
Rusya’nın açıklamalarından anlaşılıyor ki; Rusya mevcut krizin, Türkiye’nin, Heyet Tahrir el Şam (HTŞ/EL Nusra) terör örgütünü çatışmasızlık bölgesinden uzaklaştırmaya yönelik taahhütlerini yerine getirememesi üzerine patlak verdiği kanısında. Moskova, Ankara’nın HTŞ’YI bölgeden uzaklaştırmak yerine neredeyse pozisyonlarını korumasına yardım etmesinden rahatsız. Yine de Moskova, son birkaç gün içinde yaşananların Erdoğan için politik anlamda acı verici olduğunu ve mülteci akışının insani anlamda Türkiye için bir felaket niteliği taşıdığının bilincinde ve bu sebeple Rusya, gerilimi sonlandırma ve ileriye yönelik adımları atma konusunda yardım etmeye hazır.
Tüm bunlar bir bakıma Rusya’nın Türkiye gibi zor bir muadili ile ilgilenirken izlediği üç prensibi yansıtmakta. Birincisi, Türk güvenliğine dair hassas ve önemli konularda empati göstermek. İkincisi, kendi kırmızıçizgilerini ve bu konularda gelecekteki iş birliği için bir fırsatları açık tutmak. Üçüncüsü, konumu Ankara için önem arz eden diğer tarafların (Amerika Birleşik Devletleri), yaptığı hatalardan yararlanmak ve çelişkileri kendi avantajına kullanmak. M4’TE DEVRİYE
Rusya ve Türkiye arasındaki 5 saat 45 dakikalık müzakereler görünüşte mütevazı çıktılar üretti. Ancak, cumhurbaşkanlarının imzaladıkları ve resmi olarak “İdlib Gerileme Alanındaki Durumun İstikrarına İlişkin Mutabakat Zaptı Ek Protokolü” diye adlandırılan metindeki üç konudan hiçbirinin, özellikle belki de Türk tarafı için, kolay ulaşılmadığı açıktır. Neticede, Putin ve Erdoğan 6 Mart saat 00.01’den itibaren “temas hattı boyunca tüm askeri eylemleri durdurmayı” kabul ettiler. Bu kapsamda M4 karayolundan kuzeyinde ve güneyinde 6 kilometre derinlikte bir güvenlik koridoru oluşturulmasında mutabakat sağlandı. 15 Marttan itibaren, Serakib’in batısına 2 kilometre uzaklıktaki Trumba yerleşiminden Ayn al-hava yerleşimine kadar M4 karayolu boyunca Türk-rus devriyeleri başlatmak hususlarında anlaşmaya varıldı.
M4 karayolu boyunca yapılacak olan güvenlik koridorunun özel hususları 7 gün içerisinde Türk ve Rus askerleri tarafından tartışılacak. M5 GÜNDEME BİLE GELMEDİ
Belki de protokolün bahsetmediği en dikkat çekici şeylerden biri M5 otoyoluydu. Bu, Türkiye’nin mevcut statüsünün farkına varması gerektiğine işaret ediyor olabilir. Eğer öyleyse, bu durum, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ülkenin geri kalanını kontrol altına alıp kuzeye geçişi sağlama alması yönünde önemli bir adım olabilir. Şam için bir kazanım olan uçuşa yasak bölge de tartışmanın dışında kaldı. M4’ün güneyinde yer alan Türk gözlem noktaları da gözlemlemeye değer ilginç bir meseledir ve muhtemelen iki ordu için de yerleşmesi en zor alanlardan biri olacaktır. Mülteciler konusu bu aşamada büyük bir belirsizliktir, fakat Putin, yeni göçmenlerin Avrupa’ya akışını durdurmak için yaptığı kişisel katkısı olarak Avrupalılarla yaptığı görüşmelerde bu konuyu paketleyecek kartlara sahip gibi görünüyor. Yeni anlaşma geçici bir önlem gibi. ANLAŞMA GEÇİCİ BİR ATEŞKES GİBİ
Ateşkesin, en az bir taraf ve ateşkesi kabul etmeyenler de dahil olmak üzere herkes tarafından ihlal edilmesi muhtemeldir. M4’teki güvenlik bölgesinin, militanlar, teröristler ve Suriye güçleri tarafından parçalanması muhtemeldir. Rus-türk devriyelerinin her türlü sorunu olabilir ve bunlar 12 gün boyunca gerçekleşmeyecek bile. Bu süre zarfında her şey olabilir. Yine de yeni anlaşma başlı başına, İdlib’in aksine Rus-türk ilişkilerinde “ateşkes” anlamına geliyordu ve bu anlamda her iki taraf için de göreli bir başarıdır.
Dahası, tarafların hırslarının çok yüksek olması, kamusal söylemlerin oldukça duygusal olması ve gerilimi daha fazla yükseltmeden alanda bir şeyler yapabilme yetilerinin sınırlı olması sebepleriyle, mevcut koşullar altında herhangi bir kalıcı anlaşma imkansızdı. Bu anlamda, bu asgari başarı belki de şu an mümkün olan maksimumdur. Yine de işin gerçeği şu ki, Moskova ve Ankara’nın Suriye üzerinde bir sonraki krizin ne zaman çıkacağına dair yeni bir ölçütü var. (Çeviren: İdil Çağla ERTAŞ)