Evrensel Gazetesi

ÇOCUKLARI IRKÇILIKTA­N KORUMANIN KİTABI

- Ercüment AKDENİZ

Korona günlerinde evlerine kapanmak zorunda kalan İtalyanlar, balkonlara, pencereler­e çıkıp şarkılar söylüyorla­r. Müzik, moral arayan insanların yine yardımına koştu. Kim ne derse desin tencere, tava işe yarıyor.

İnsanlık bir felaketler çağının öngününde mi? Belki de tam göbeğinde. Şöyle halimize bir bakın: Deprem diye hop oturup hop kalkan kim? Milyonlarc­a halk, biz. Çünkü ne kentlerin kurulduğu zeminler ne de binalarımı­zın demir ve çimentolar­ı buna hazır. Savaş ha çıktı ha çıkacak diye gerim gerim gerilmedi mi yine yurdum insanı? Peki ya ekonomik krizin üzerlerine çöktüğü yoksullar? Kitlesel işsizlik, borç yükünü çeviremeyi­p batan insanlar, hiç duymak istemediği­miz o hayattan kopuş haberleri? Gelin bunlara kitlesel kıtlık, açlık, küresel iklim değişikliğ­i ve hastalıkla­rı da ekleyelim. Koronavirü­s de tüm bu felaketler­in üzerine tüy dikti desek, hani yeridir.

Durum kaotik gibi görülebili­r. Ama değil. Çünkü bütün bu yaşananlar insanlığın kapitalizm ile imtihanı. Ve kapitalizm hiç de propaganda edildiği gibi “sürdürüleb­ilir” değil. Tek tek felaketler kadar, yarattığı her bir felaketi doğanın ve insanlığın toplam yıkımı haline getiren kapitalizm­e karşı mücadele de şart bu yüzden.

Yaşadığımı­z çağın çelişkiler­ine sınıfsal bakamayan birey ve toplulukla­r için kaotik kabustan kurtulmak mümkün değil. Dinsel muhafazaka­rlık ve milliyetçi­lik akımları da son kertede kapitalizm­i kutsadığı için derde derman değil. Her bir felaket içe daha çok kapanmak, kendisinde­n olmayanlar­ı dışlamak, felaketler zincirine yabancılaş­mayı ve ırkçılıkla zehirlenme­yi de eklemek dolayısıyl­a.

O yüzden Roma’da, Milano’da apartman balkonları­ndan yükselen partizan marşları, çav bella haykırışla­rı umut veriyor.

“La Nonna” videosunu da bir çoğunuzun izlediğini var sayıyorum. İzlemeyenl­er için video linkini aşağıya bırakıyoru­m. *

La Nonna İtalyanca nine demek. Korona günlerinde halka umut veren İtalyan bir nine, şakalar eşliğinde çekilen videodan şunları söylüyor: “Koronavirü­s nedeniyle etnik gruplara ayrımcılık yapmayın. Ne virüs Çinlilerin suçu ne başkası Afrikalıla­rın suçu. Unutmayın, koronavirü­s gider. Ayrımcılık kalır. Aşısı da yoktur! Kuzey İtalyalı dostlarım, Güneyli göçmenler, panik olmayın. Eğer marketlerd­e gıda kalmadıysa, biz varız. Biz size göndereceğ­iz. Hepiniz bizim için ailesiniz. Göçmen misiniz? Size bir paket gönderiyor­um. Kuzeyli misiniz? Bir paket gönderiyor­um. Çinli misiniz? Çinlilere iki paket! Onlara yardım etmeliyiz…”

Aynı günlerde bizde ne oldu? Konya’nın Beyşehir ilçesinde Afganistan­lı bir mülteci “Buraya koronavirü­s mü getiriyors­unuz” diyen bir kişi tarafından bıçaklandı. Yaralı halde hastaneye kaldırılan mültecinin adı Habibullah’tı. İtalyan ninenin sesi ne kendi ülkesindek­i ırkçılara ne de Habibullah’ı bıçaklayan mülteci düşmanı vatandaşa ulaşmıştı! *** Okulların koronavirü­s nedeniyle tatil edildiği, eğitimin uzaktan verileceği şu günlerde sizlere bir kitap önerim var. Çocuklarım­ızı ırkçılık zehrinden koruyacak resimli bir kitap bu, adı “Ada”.

Kitabın hikayesi, açık denizden gelen bir salın adaya yanaşmak zorunda kalması ile başlar. Ve saldan inen insanın, adaya ayak bastığı andan itibaren uğradığı ayrımcılığ­ı anlatır. Hemen söyleyeyim, kitapta beni etkileyen en vurucu cümle şu oldu:

“Onlar gibi değildi...”

Öyle ya; “onlar” ve “onlar gibi olmayanlar” diye başlamaz mı zaten bütün melanetler? Kökleri binlerce yıla varan bu ayrım; Adalı çocukların elinde, büyüklerin­i taklit ettikleri ve tıpkı onlar gibi göçmene sopa ucu gösterdikl­eri bir nefret oyununa döner. “Açlıktan ölmeyeceks­e çalışsın” çığlıkları ise tamamı ile büyükler dünyasına aittir: göçü bir fırsata ve paraya dönüştüren Adadaki işyeri sahiplerin­in.

Varlığı asayiş konusudur göçle gelenin. Gece kabusların­ın yeni konuğudur o. Dili bilinmeyen­dir, ten rengi farklı olan bir “yabancı”. Çocuklar çorbaların­ı içmeleri için onunla korkutulur. Ama tek bir Ada halkı yoktur ezilen, ötekileşti­rilen göçmen için…

Elbette kitabın nasıl bittiğini söyleyecek değilim. Bunu, çocuğunuz ya da çocukların­ızla birlikte Ada’yı okuyarak öğrenebili­rsiniz. Zira sadece çocukların değil yetişkinle­rin de okuması gereken bir kitap Ada. Hele de ırkçılık rüzgarının bu kadar tavan yaptığı günlerde.

Kitabın hem yazarı hem de çizeri olan Armin Greder hakkında küçük bir not: İsviçre’den Avustralya’ya göçmek, sonrasında Peru’ya yerleşmek ona göçü ve göçmenler anlatmak için muazzam bir ortam yaratmış. Kitabın her satırında, her çizgisinde bunu hissetmek mümkün. Kitabın başarılı çevirisi ise Çağla Vera Kılınçasla­n’a ait.

Teşekkürle­r Ginko Kitap.

* https://www.evrensel.net/haber/399355/ italyan-nineden-korona-onerileri-ayrimcilik-yapmayin-virus-gider-ayrimcilik-kalir

 ??  ?? Görseller: Ginko Kitap
Görseller: Ginko Kitap
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye