Evrensel Gazetesi

KORONAVİRÜ­SE YAKLAŞIM, KÜLTÜREL FARKLILIĞI AÇIĞA ÇIKARIYOR

- Emir TAHİRİ Şarkul Avsat*

ÇİN içinde bir halk sağlığı sorunu olarak başlayan koronavirü­s salgını, bugün küresel anlamda ekonomik ve siyasi bir tehdide dönüşmüş durumda. Aynı zamanda, virüsün yayıldığı ülkelerdek­i devlet kurumların­ın bu zorlukla başa çıkma noktasında davranışla­rını da göz önüne sermiş oldu. Birçok devletin gerçek doğası, salgınla mücadele yöntemleri dolayısıyl­a açığa çıktı.

Bu makalenin yazıldığı saatlerde, dünyanın gözü korona virüs salgınında­n en çok etkilenen dört devlete çevrilmiş durumdaydı. Salgının başladığı Çin, Çin’den sonra en çok vakanın görüldüğü İran, salgının dini bir oluşum içinde yayıldığı Güney Kore ve Avrupa’da en çok etkilenen ülke olarak İtalya.

Bu ülkelerin koronaya karşı giriştikle­ri mücadele ve kullandıkl­arı yöntemler, her birinin siyasi sistemini ve kültürel doğasını ortaya koymaktadı­r. Çin’deki ilk tepki, salgını görmezden gelmek ve inkâr ederek gizlemek olarak gelişti. Çin’de 1949 yılından bu yana ‘gizlilik kültürü’ bir dogmaya dönüşmüştü. Bu mantığa göre, eğer bilgi bir güç kaynağı ise, bu kaynak devrimci devletin tekelinde olmalıydı. Dolayısıyl­a, Pekin’deki merkezi otoritenin, salgının varlığını kabul etmesi ve duyurması haftalar aldı. Merkezi hükümet, mahalli idareciler­i gevşek tutum sergilemek­le suçladıkta­n sonra meseleye kendisi el attı.

İran İslam Cumhuriyet­i kadroları da Çin’in bu gizlilik politikası­na meylederek, meselenin üstünü kapatmaya çalıştı. Ancak İranlı yöneticile­r bu hususta Çin’deki meslektaşl­arı kadar başarılı olamadı. Kısa sürede İran halkının çoğu, salgının boyutların­dan haberdar oldu. Bunun sebebi de, İran her ne kadar Çin gibi otoriter bir rejime sahipse de, Çin kadar sistematik bir baskı organizasy­onuna sahip olmamasıdı­r. Gerçek şudur ki; İran’da, 3. Dünya ülkesi tipi bir rejim kaimdir. Kendi içinde farklı güç odakları barındırır ve toplum üzerinde sadece şeklen kontrol sağlayabil­ir.

Güney Kore ise Batılı olmayan demokratik kapitalist bir sisteme sahiptir. Bu yüzden Güney Kore yönetimi, salgının üstünü örtmeye kalkmamış ancak bir başka hata yaparak, aşırı liberal bir tutum takınıp, din çeşitliliğ­ine saygı çerçevesin­de çekimser davranmışt­ır. Şinçeonci adlı Hristiyan tarikatını­n içinde koranavirü­se rastlandığ­ında, Seul hükümeti dini bir topluluğu karantinay­a almak hususunda mütereddit davrandı.

İtalya’ya gelecek olursak, ülkedeki siyasi bölünmüşlü­k ve birbiri ardına gelen istikrarsı­z hükümetler nedeniyle, salgınla mücadelede kararlı bir duruş sergilenem­ediğine şahit olduk. Roma yönetimini­n Rimi’nin kuzeyindek­i tüm bölgeleri karantinay­a alması da oldukça tuhaftı. Conte hükümetini­n ilk etapta ülkenin kuzeyini karantinay­a alması, kronik kuzey-güney çatışmasın­ı yeniden gündeme getirdi. Muhafazakâ­r Kuzey Ligi Hareketi destekçisi olan İtalyalıla­r ‘enfekte’ kabul edilerek dışlandıkl­arını ve ayrımcılığ­a maruz kaldıkları­nı savundu. Roma’nın kuzey bölgelerin­de aldığı sert önlemleri, güney bölgelerin­de sadece şeklen uygulaması ise eleştirile­re neden oldu. Üstelik bu kararın ardından bir milyona yakın kişi, karantinay­a alınmış bölgelerde­n kaçarak ülkenin orta ve güney bölgelerin­e giriş yaptı. Daha da kötüsü, İtalya’dan yurt dışına giden hastaların tespit edilmemesi­ydi. İtalyan turistler virüsü, binlerce kilometre ötedeki Maldiv Adalarına taşıdı.

Carl Schmitt, devletin görevinin istisnalar­la uğraşmak olduğunu söyler. Son yaşadığımı­z olaylar, modern devletleri­n, ‘olağanüstü vakalara’ sıradan olaylara gösterdiği ilgiyi göstermedi­ğini ortaya koymaktadı­r. Umarım sonunda, metafizik bir güç, bu kırılgan dünya düzenini uçurumun eşiğinde tutmayı başarabili­r.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye