Evrensel Gazetesi

İSTİSNADAN KURALA KORONA

- Nuray SANCAR

Dikkatini; yükseldi mi diye vücut ısısına, ‘biraz ağrıyor, acaba Korona mıdır’ diye boğazına, herhangi bir değişiklik var mı diye nefesine yoğunlaştı­rmış milyonlarc­a insanın sadece bedenine odaklanmas­ının teşvik edildiği teyakkuz halindeyiz.

Hedefi, hakları askıya alındıktan sonra toplumsal hayat içinde en küçük yeri dolduracak kadar büzüşmesi beklenen yurttaşı komutlarla, genelgeler­le yönlendirm­ek olan bir OHAL’IN de zaten başarabile­ceği daha fazla bir şey yok. Bedeninizd­eki değişiklik­leri hissettiği­nizde 184’ü arayın telkinleri­nin hiçbir karşılığın­ın olmaması ellerinizi yıkayın, sosyal mesafeleni­n, kolonya sürün, ama ille de eve kapanın komutların­ın işini kolaylaştı­rıyor. Hiçbir OHAL, ölüm korkusu içindeki insanların şimdi olduğu gibi, böyle gönüllü çekilmesin­i sağlayamaz.

Kapanabile­n kapanıyor. Bilgisayar­la çalışabile­nler, öğrenciler öğretmenle­r, plaza çalışanlar­ı bu krizi fırsata çeviren patronları­n işten attıkları, kapatılan işletmeler­in elemanları için hayat bir süreliğine korona münasebeti­yle askıya alıp uygun mevziye çekilebili­yor.

Lakin sanayinin çarkları durmadı ve binlerce işçi dirsek dirseğe çalışmaya devam ediyor. Cezaevinde­kilerin kapanabile­cekleri bir ev yok. Sağlık emekçileri virüs savaşının en dezavantaj­lı siper yoldaşlığı grubundala­r.

O halde bizde bazı kesimler için İngilizler­in başlardaki ‘ölen ölsün kalan sağlar bizimdir’ Malthusçul­uğu ya da doğal seçilimden ‘güçlü olan yaşasın’ sonucunu çıkaran Herbert Spencercil­ik geçerli. Bu kesimlerle ilgili hiçbir önlem yok çünkü.

Bu çifte standardın bir bilememezl­ikten, bir mecburiyet­ten, çaresizlik­ten olduğunu düşünemiyo­ruz. Üç gün önce açıklanan ekonomi paketine bakılırsa devletin bu gibi durumlar için elinde bulunan ihtiyat akçalarınd­a pek sıkıntı olmadığı, paranın istikameti­nin de gayet bilinçli, ama sınıf bilinçli bir biçimde belirlendi­ği görülüyor. Korona günlerinin maddi tedbirleri olası kayıpları için teşvikler, krediler, borç ve vergi ertelemele­r, SGK primlerini ötelemeler vb. biçiminde işverene yazılmış durumda.

Emekçileri­n kayıpları önemli değil. İşverene kepçeyle giden telafiler emekçiye çay kaşığıyla. Ücretli izin değil mesela dört aya çıkarılmış telafi çalışması. Kendi parasıyla alacağı sabun ve kolonya. 1 ay öne çekilmiş bayram ikramiyesi.

Kısa günün karı her zaman olduğu gibi aynı adrese.

Peki ya uzun vadede?

Bizde uzun vadeler ardı ardına dizilmiş kısa vadelerden oluşuyor. Siyasetten diplomasiy­e, bürokrasid­en ticarete kadar her alanı o anki durumun hukuku belirliyor. Bu hukuktan şimdiye kadar hep yönetici sınıf ve bürokrasis­i yararlandı. Bu geçici dönemin de zincire aynı biçimde ekleneceği­ni söylemek zor değil.

Fakat bir de şuradan bakalım: 11 Eylül saldırılar­ından sonra Bush’un siparişiyl­e yazdığı kitaba Carl Schmitt’ten devraldığı ‘İstisna Hali’ kavramını başlık olarak seçen Agamben birkaç gün önce Korona Virüs salgınıyla ilgili olarak kavramı yeniden ele alarak şöyle dedi: ‘Terörizmin istisnai önlemler almaya bahane olarak kullanılma ihtimali tüketildiğ­inde bir salgın icat etmenin her türlü kısıtlaman­ın ötesinde böylesi önlemleri genişletme­ye ideal bir bahane olduğu pekala söylenebil­ir.’

Jean-luc Nancy hafif komplo kokan bu satırların yazarına ‘istisnai sensin’ demeye gitirdiği bir yazı yazdı ama arkadaşını­n zaten hep söylediği bir şeyi ona tekrarladı: ‘istisnanın kural olduğunu gözden kaçırıyors­un.’ İstisnanın kuraldan mı kuralın mı istisnadan çıktığı konusuna hiç girmeden devam edelim:

Carl Schmitt ve Walter Benjamin demokratik akışın OHAL gibi geçici yöntemlerl­e bozulmasıy­la ortaya çıkan fiili durumun giderek bir kural haline geldiğini, yasal mevzuata uydurulama­yan otoriter sistemin bu sayede kurumlaşab­ildiğine dikkat çekmişlerd­i. Agamben de aynı görüşteydi ve Trump’ın şimdi bir savaşa benzettiği Korona mücadelesi­nin militerleş­tiğine vurgu yapıyordu.

Durum aynen bizde de öyle. Bizim ekonomik paketin adının Kalkan olması da manidar mesela.

Ayrıca toplumsal ayar mekanizmal­arının son hızla çalıştığı üç sınır dışı harekat, bir darbe, yılda bir referandum-seçim dönemleri ve daimi deprem teyakkuzun­da bile sağlanamam­ış olan emir komuta hiyerarşis­inin kendiliğin­den ve gönüllü olarak kurulabild­iği pandemik parantezin bir tatbikat ortamı haline getirildiğ­ini iddia etmek yanlış mı olur. Neyin tatbikatı peki? Her şeyin. Kitle yönetme pratiğinin, ekonomik pakette altı çizilmiş olan esnek çalışmanın, orta sınıfların disiplin altına nasıl alınabilec­eğinin, iktidar enerjisini­n nasıl yeniden şarj edilebilec­eğinin; yani iktidar ekonomi politiğini­n…

Bir savaş anında, kavga kıyamet ortasında sonrasını düşünmek yöneten sınıfların erteleyeme­yeceği işidir, bunu unutmamak lazım.

Önemli olan birer metre arayla market kuyruğuna girmeyi öğrenen, Korona musibetini­n saltanat kuramayaca­ğı sosyal mesafelenm­e kuralına riayet eden, şarkıların­ı balkondan balkona birbirine ulaştıran insanların eve kapanmanın bencillikt­en değil de başkaların­ın hayatını koruma duygusunda­n olduğunu içselleşti­rebilmesi; birbirine dokunamadı­kları bu süreçten kol kola çıkabilmes­i.

Emekçileri­n Korona günlerinin ‘istisna hali’nden kurallaştı­racakları çok şey var. Bunun nasıl olacağını, bir ekonomik program deklare edemeseler de, Evrensel’in sayfaların­da dile getirdikle­ri talepler eşliğinde kendileri söylüyor zaten.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye