Taleplerimiz sadece ISTEYEREK KARŞıLANMAZ
İlk olarak Çin’in Wuhan kentinde rastlanan koronavirüs dünyayı sarmış durumda. Ne yazık ki ülke olarak biz de virüsten nasibimizi aldık ve ülkede vaka sayısı durmadan katlanıyor. Ölü sayısı ise artmaya devam ediyor. Az çok gündemi takip eden insanlar ülkenin nasıl da sağlığa, eğitime, bilime uzak olduğunu biliyor. Bunların yanında bu ülkede hiçbir iş güvenliği alınmadan çalışan işçiler var. Ben de o işçilerden biriyim.
Çalışanlara ne maske ne eldiven veriliyor ne de ateş ölçerle test ediliyor. Genelde yurt dışından gelen gemilerle çalışıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan koronavirüs tedbirleri kapsamında 21 madde açıkladı ama 21 maddeden bir tanesi bile biz işçilerin yaşamını korumak için değil, tümü sermaye ve yandaşları korumak için. Biz işçilere reva görülen ise makine gibi çalış, hakkını isteme, üretim durmasın, kâr oranı düşmesin. Oysa biz işçiler böylesi ölümcül tehlikeli virüsten korunmak istiyoruz. Ailemizle beraber kalmak istiyoruz. Toplu alanlarda bulunmayın diyorlar. Oysa nasıl bir yerde yemek yediğimizi bilmiyorlar. Hijyen yok, musluklardan sular bile akmıyor, lavaboda sabun yok.
Çoğu işçi böylesi kötü çalışma koşullarında çalışıyor. İki ay önce Yalova Tersanesi’ndeydik. 14 tane Özbek işçi arkadaşımız aynı konteynerde kalıyor ve yer sıkışık olduğu için yatakları birbirlerine yapıştırmışlardı. Aynı zamanda o konteynerde yemeklerini ve çaylarını içiyorlardı.
Arkadaşlarla yaptığımız sohbetlerde taleplerimizin sadece isteyerek karşılanmayacağını biliyoruz. Bir arkadaşımız şunları söylüyor: “Sabah tersanenin girişinde bizim ateşimizi ölçüp içeri alıyorlar, soyunma yerlerine topluca giriyoruz, geminin ambarında ya da makine dairesinde 30-40 kişi bir arada çalışıyoruz, bir önlem var mı yok... Hele de tamir gemilerinde bu durum daha kötü. Biz kendi aramızda konuştuk taşerona söyledik, o da çalışmazsanız yevmiye vermem deyince boynumuzu büküp işbaşı yaptık. Ne yapalım, ev kirası, faturalar, evin ihtiyacı, mecburen çalışmak zorundayım. Hükümet bu durumu bilmiyor mu? Elbette biliyor ama bir yaptırım var mı yok. Burada patrona kıyak işçiye açlık reva görülüyor.”
Bir başka tersane işçisi arkadaşımız “Ben Yalova’da çalışıyorum, sabahları Topçular’da yüzlerce işçi aynı vapura binip tersaneye geliyoruz. Kadrolu taşeron en az bin beş yüz kişi çalışıyoruz. Alınan önlemler ise şunlar: Maske takmak zorunlu, yemekhanelerin girişine dezenfektan konuldu, bir de yemekhanelerde mesafeli ve çapraz oturun diyorlar. Oysa soyunma yerleri rezalet, lavabolarda sabun yok, zaten yemeğe giderken elimizi yıkamak bin bir zahmet... Kirin pasın içinde çalışmaya devam ediyoruz. Şimdiden yevmiyeci çalışanlar korkmaya başladık, işe gelmeyin derlerse ne yaparız herkesin borcu harcı var. Hükümet bir şeyler yapar dedik olmadı, patronlar izin verir diye bekliyoruz ama ücretsiz izin olmasın diye dua ediyoruz. Virüs riskli ama işsiz kalmak daha riskli. Üç çocuk beş nüfusa bir yevmiye ile bakmanın demek olduğunu ben bilirim. Tabi ki ücretli izin olmalı, hastalık küresel ise mücadele ulusal diyorlar. Tersane patronlarına her şey var ama tersane işçisine kolonya, pamuk, sabun, bir de açlık. Başka bir şey yok” diyor.
Bu ölümcül virüsün yayılmaması için işçiler ücretli izne çıkarılmalı. Maske eldiven kolonya ücretsiz verilmeli. Biz de kendi çapımızda işleri yavaşlatarak taleplerimizi haykırmalıyız diyoruz.