Koruyucu maskeyi imzayla alıyoruz
nsanlık olarak çok zor bir dönemden geçiyoruz. Yaşadığımız olaylar tıpkı distopik bir bilim kurgu filminden fırlamış gibi. Bir yanda salgın, bir yanda savaş, bir yanda çekirge istilası. Bir gün deprem oluyor, öbür gün çığ düşüyor. 2020 üç ayda bizi yordu diyebilirim.
Çalıştığım hastane pilot hastane olmakla beraber salgında tanı-tetkik merkezlerinden de biri. Hastanede alınan önlemleri görünce yahu ben mi abartıyorum yoksa diyorum kendi kendime. Öncelikle halkın bu konuya yeteri kadar duyarlı olmadığını görüyorum. Özellikle de yaşlılar. Daha geçtiğimiz gün “Benim zaten bir sürü hastalığım var, onlardan bir şey olmadıysa şimdi de olmaz” diyen, rahatlıkla 60 yaş üstü olduğunu söyleyebileceğim bir bey geldi kliniğe. Hastalar işlem için gelmeye devam etti çünkü çoğu 3-4 ay sonraya ancak randevu alabilmişler. Fakat yönetim hastalara durumun ciddi olduğu randevuların ertelenmesi gerektiği hakkında herhangi bir bilgilendirme yapmadı. Vakalar ilk görülmeye başladığında yayılımın önlenmesi için randevular iptal edilebilirdi ama bunun için bir hafta beklediler.
Her gün artan vaka sayısı ortada, dünyada yaşanan ölümler ortada. Bu durumu ciddiye almakta ülkecek neden bu kadar zorlanıyoruz anlamadım. Sen dalga geçebilirsin virüsle ama o seninle dalga geçmeyecek. Kronik hastalıkları olan devamlı ilaç kullanmak zorunda olan hastalar için bile ilaç raporları uzatıldı. Herkes “Evinde kal!” derken bu ısrar niye. Bana bir şey olmaz diyenler. Tamam sana bir şey olmasın. Peki ya çevrendekiler, sevdiklerin, çocukların, torunların, annen, baban... Bu salgından korunmanın tek yolu sosyal mesafeyi korumak ve hijyeni sağlamak unutmayalım.
KORUYUCU EKİPMAN SORUNU ÇÖZÜLMELİ
Gelecek olursak ikinci kısma. Sağlıkçılar olarak salgında en çok risk altında olan meslek grubuyuz. Ne yazık ki bakınız maskeyi imzayla alıyoruz. Aldığımız maskenin 2 saat ömrü olması, günde bir maske hakkımız olması ve kendine değil dışarıya koruyuculuk sağlaması dışında hiçbir sıkıntı yok. Hayır işin kötüsü bir süre sonra o maske koruyucu ekipman olmaktan çıkıp enfeksiyon kaynağına dönüşüyor zaten. Pandemi servisinde çalışan bir arkadaşımın söylediğine göre hasta başında kullandıkları tek kullanımlık önlüğü bile işleri bitince katlayıp poşete koyuyorlarmış. Bu gidişle enfekte olan sağlık çalışanı sayısı da gün geçtikçe artacaktır. Kişisel koruyucu ekipman sorununa acilen bir çözüm bulunması gerekmektedir. Tedirginiz, korkuyoruz ama bir yandan da bu işleri birinin yapması gerek. Evime virüs götürmek istemiyorum. Eğer virüslü bir hastayla temasta bulunduysam çalışma arkadaşlarıma ve sevdiklerime bulaştırmak istemiyorum.
YENİ ATAMA VE ŞEFFAFLIK BEKLİYORUZ
Sağlık emekçileri olarak sorumluluklarımızın farkındayız. Fakat 24 saatli sistem koşullarında çalışmak istemiyoruz. Vardiyalı sisteme dönülmesini talep ediyoruz. Bu düzenleme hem bağışıklık hem de morallerin yüksek tutulması açısından son derece önemli. Bu sistemde çalışmak için sağlık personeli sayısı yetersiz kalıyor. Çalıştığım servis kapatıldı ve destek amaçlı başka bir birime görevlendirildim. Yeni geldiğim klinikte hemşire sayısı artmasına rağmen nöbet listesi dönmüyor. O yüzden daha efektif hizmet verilmesi adına sağlık bakanlığından yeni atama bekliyoruz.
Ayrıca çalışanları veya halkı gerçekler hakkında bilgilendirmek panik yaratmak değil şeffaflıktır. Önlemimizi alalım, gerekirse biraz fazla alalım ama bu durum sonlandığında ağır kayıplar yaşanmamış olsun. Güney Kore virüsle mücadelede dünyadaki en başaralı ülke olarak gösteriliyor. Çünkü pozitif çıkan hastaların son 2 hafta içerisinde nerelere gittiği kimlerle temas halinde bulunduğu büyük titizlikle araştırıldı. Gidilen mekanlar kapatılarak dezenfekte edildi ve ilk günden beri Güney Kore devleti çok şeffaf oldu. Ne kadar test yapıldı, kaçı pozitif çıktı, kaç kişi öldü, her bir şehir için ayrı ayrı bilgileri halkla paylaştılar. Bu da bir güven ortamı yarattı insanlarda. Aynısını biz de bekliyoruz.