Virüs mü Kürtler mi?
Dünya hiç hesapta olmayan bir felaketle karşı karşıya: Koronavirüs. Şimdiye dek dünyada 350 binin üzerinde vaka görüldü ve 15 binin üzerinde ölüm yaşandı. Türkiye de virüsten etkilenen ülkelerden biri oldu. Hatta istatistiklere bakıldığında İtalya’nın içinde bulunduğu durumdan daha kötü bir yol izliyor. Vaka sayıları resmi kaynaklardan gelen verilere göre günden güne artıyor. Ölümler artınca vatandaşlar da normal olarak tedirgin oluyor ve devlet olarak tanımladığı, kendisini vergi karşılığı her türlü tehlikeden korumakla yükümlü olan kurumdan bir şeyler yapmasını istiyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti ise salgına karşı ciddi ve kararlı bir duruşla hareket etmiyor. Vatandaşlarına kendi Ohal’lerini ilan edip evlerinde kalmalarını söylüyor. Yine bir felaket durumu ve yine AKP hükümeti sınıfta kalıyor. Dünya ve Türkiye gündeminin tek konusu salgınla mücadeleyken hükümet yine bugün 23 Mart 2020’de akıl almaz bir olaya imza attı. Kayyum atandı. Nereye mi? Batman, Silvan, Lice ve Ergani belediyelerine yani Kürt belediyelerine. 15 Temmuz sonrası sözde demokrasi için kendilerini yırtan devlet büyükleri bugün yine demokrasiye ağır bir darbe vuruyor. Halkın seçimini, kararlarını hiçe sayan bir devlet nasıl oluyor da demokratik olduğunu savunuyor. Halkı ayrıştırarak, halkın iradelerini gasp ederek, çifte standart uygulayan bir hükümet nasıl olur da insanlara bir yaşam alanı sunacak. En acı kısmı ise kendilerini muhalefet safında gören partiler ne zaman konu Kürtler olsa hep aynı safta yer alıyor. Kürtleri o kadar tehlikeli görüyorlar ki bu virüsle mücadele ortamında bile yine Kürtlerle çatışmaktan geri kalmıyorlar. Kürtleri gördükleri kadar virüsü bu kadar tehdit olarak görmüyorlar. Onlara göre virüs geçici bir tehdit, Kürtler ise kalıcı. Hangisi daha tehlikeli? Virüs mü Kürtler mi?