Evrensel Gazetesi

EV Mİ YUVA MI: COVID-19

- Zeki GÜL

Bu salgın rıza temelli evde kalmayı vehmetti ekseriyeti­mize: ‘ Evde kal, sağlıklı kal’ deniyor, diyoruz... Ama hangi evde? Herkesin bir yuvası vardır; ama kartondan, ama gökdelen, ama gecekondu.

Lakin herkesin bir evi yok. Ev mi, yuva mı? İlkokul kitapların­a sirayet etmiş “Güneş girmeyen eve doktor girer” sözü şimdilerde tedavülde değil...

Şairimiz Behçet Necatigil: “Bensiz olamazlar, dönerler / Çok denedim. / Ben büyüğüm, affederim / Ben evim” diyordu, haklı çıktı, cümleten evdeyiz...

Sevgili Cengiz Bektaş ağabeyimiz ‘Kendi Yuvasını Yapmak’ başlıklı yazısında “Kendi elimle yapmayı düşündüğüm evim iki başınalık...” demekte. Salyangoz misali evi “birbiri içinde akan oylumlarda­n oluşan tek oylum: Herkese açık alandan en mahreme dek küçülüp yükseliyor ev” diye tasvir ediyor. (Bir Anatomi Dersi: Ev, Cogito, Bahar 1999, YKY).

Henüz yaşıyorken bir de ona sormuş olsaydım keşke; Ettore Sottsass’ın cevap aradığı soruyu: “Boş evler kime ait?”

Hepimizde bir telaş: ‘COVID-19 illeti sadece öksürmekle değil eşyalara elle temasla da bulaşıyorm­uş. Yüzümüzde maske, ellerimizd­e eldiven... Madem eşyalar da bize hastalık bulaştırıy­or az eşya makbülümüz olmalı artık, değil mi?

Ettore Sottsass, “Dolu, eşyalarla dopdolu evler vardır. Bir de, bomboş evler ve bunların ‘hiçbir şeyi olmayan çok yoksulları­n’ evleri olduğuna dair yaygın kanı. Oysa yoksul evleri öylesine küçük ve havasızdır ki, tıka basa eşya doludur, üstelik hiçbir şeyi atamaz, istiflerle­r” demekte. Boş evler ona göre “devrimcile­rin, ütopyacıla­rın, evleridir, bir de az bir zengin grubunun hani zengin kompleks ve paranoyası­nı, zenginlik halinin alışılmış, melankolik kopyasını aşmış az bir zengin grubu.

Korona pandemisi için ‘eve kapanın’ söylemi hiç de adil değil! Hangi eve kapanalım? Bol eşyalı, dopdolu evler ile boş evler aynı riski taşımıyor. Çok küçük, tıkabasa eşya daha kolay enfeksiyon demek. Hele bir de nemli ve güneşten mahrumsa! Korona salgını halkların yaşam biçimlerin­i gelecekte de dönüştüreb­ilecek boyutta hayatımıza sirayet ediyor. Hal böyle olunca mimarlara da iş düşmekte: Gelecekte de sık sık eve kapanmak ihtimalse eğer, nasıl mimari? Bunun ipucunu sevgili Cengiz Bektaş ağabeyimiz­in kendisi için hayal ettiği evde bulmak mümkün: “Herkese açık alandan en mahreme dek küçülüp yükselen evler”. Onu ve yazılarını, şiirlerini, eserlerini çok özleyeceği­z. Bu vesile ile alıntı yaptığım yazısının yer aldığı “Bir Anatomi Dersi: Ev” Cogito dergisini okumanızı öneririm.

Anısına saygı ile...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye