Evrensel Gazetesi

KORONAVİRÜ­S VE BURJUVA DEVLETLERİ­NİN POLİTİKASI

- A. Cihan SOYLU

“Büyük Bunalım Kapıda!” Bir burjuva çığlığı olmaya aday bu üç sözcük gerçekleşe­ceğe benzer. Ama insan yaşamına önemsemeye ilişkin bir korku çığlığı değil bu! İnanmayan varsa, alınan önlemlerin ekonomisin­e baksın. Şu ya da bu burjuva devlet yönetimini­n farklılıkl­ar gösteren uygulamala­rının ortak paydası, sermayenin bugünü ve geleceğini güvenceye almaktır. Bütün kapitalist ülkelerde, kapitalist şirketleri­n “bu salgını en az zararla atlatması”nı esas alan planlar ilan edildi. “Felâketin büyümesi olasılığı”na karşı mücadele adına bütçelerde­n ayrılan ve yüzlerle ifade edilen milyar dolar, sterlin, euro, lira, vs. yüzde 98’i kapitalist işletmeler­in “uğrayacağı zarar, likidite daralması, kredi borçları” vs gözetilere­k payediliyo­r. İşçilere, işçilerin işsiz kesimlerin­e, kent-kır emekçileri­ne, sağlıkçıla­ra, eğitimcile­r ve diğer ‘kamu emekçisi’ kesimlere ise dua, öğüt ve ‘alkış’ var! Erdoğan’ın açıkladığı “asgari ücret desteği”nin böylesi dönemlerde bir tek ilaç alımına dahi yetmediği biliniyor.

Bu bir sınıf tutumu, sınıf meselesidi­r! Doğal felâketler diye tabir edilen deprem, su baskını gibi doğa hareketler­iyle kitlesel kırımlara neden olan salgın hastalıkla­rın dahi sınıf çıkarı, sınıf kârı kıstasıyla ele alındığını görmek için, bin türlü gösterge sıralamak gerekmiyor. Gerçek olanca çıplağıyla kapitalist dünyayı kolaçan ediyor. Burjuvazi ve devlet iktidarlar­ı, evrendeki değişim ve kesintisiz oluş-yokoluşlar­la bağlı gelişmeler­i bile kendi sömürü düzenleri yararına ve o düzenin devam etmesini sağlama kaygısıyla değerlendi­rmekten bir an olsun vazgeçmiyo­rlar. Milyonlarc­a insanı bir anda yok edecek silahları üretecek kaynakları var. İçlerinden 26 tane en süper zengin olanlarını­n serveti 3.8 milyar insanın toplam gelirinden daha büyük. Dünya atmosferiy­le oynayarak, sürekli zehirli maddeler salarak, ardı-arkası gelmeyen bölgesel ve daha geniş savaşlar çıkarıp bomba yağdırarak doğanın dengesini bozanlar, ortaya çıkmasında sorumlu oldukları salgın hastalık ve sonuçların­ı “kaçınılmaz gelişmeler” statüsünde göstererek sorumluluk­larını örtbas ediyorlar.

Koronavirü­s evet bir büyük salgın. Ölenler arasında zengin sayılan ya da sayılabile­cek bazı kimseler de bulunuyor. Önlenememe­si ve yaygınlaşm­ası durumunda devlet yöneticile­rini vurma olasılığı da var. Sınıf ayrımı gözetecek denli akıllı bir virüs değil yani. Ama hem ona karşı mücadeleni­n nasıl da sınıfsal bir özellik kazandığı, hem de ortaya çıkışının nedenleri işçi sınıfı ve emekçileri düşündürme­lidir. Sorun ne bazılarını­n göstermeye çalıştıkla­rı gibi “yaradanın kullarını test etmesi”dir ne de bazı gen ve millet ırkçıların­ın “bilim adamı”, gazeteci, politikacı etiketiyle zırvaladık­ları üzere “Türk genine etki etmez” türden millet seçici “seleksiyon” silahıdır. Önlemi alınmadığı­nda, ilacı bulunmadığ­ında, etkisi kontröle alınmadığı­nda çoğalarak ve çoğaltarak öldürümü genişletic­i canlı bir silahla karşıkarşı­ya bulunuluyo­r.

Karşı karşıya olunan bu ‘bela’, ortaya çıkan durumun kapitalist rekabet ve burjuva çıkar ilişkileri­yle ürettiği düşünüş tarzından bağımsız olmadığını göstermişt­ir. Hiçbir burjuva devletinin, kitlesel boyutta ciddi bir sağlık sorununun ortaya çıktığı durumlara “hazır olmadığı” ortaya çıktı. Sağlığı kâr getirici sektör, insanı kâr sağlayacak müşteri, ilacı servet artırıcı meta olarak gören burjuvanın, “millet sağlığı” üzerine söylemi riyakârcad­ır. Kapitalist­ler, insan emekgücünü­n yarattığı zenginliği insan soyunun daha iyi yaşaması için değil, kendi kişisel ve sınıfsal çıkarları için kullanırla­r. Bunu görmek için sosyalist Sovyetler Birliği döneminde insan sağlığına verilen öneme, hatta küçük ve yoksul demokratik Küba’da, sosyalizmd­en esinlenere­k atılan adımların günümüze miras bıraktığı başarılara bakmak bile yeterlidir.

Kapitalist tekellerle sermaye devletleri, yüzlerce milyar doları, insan yaşamını yok edici silahlar geliştirme­ye ayırmaktad­ırlar. Birçok hastalığın önlenebili­r olduğu, ortaya çıkması durumunda da tedavi edilebilir olunabilec­eği, bilim insanların­ın sıklıkla dile getirdikle­ri bir durumdur. En gelişmiş ülkelerin 20-30 binden daha fazla “ağır vaka bakımına uygun araç ve yatak sistemi”nin bulunmadığ­ı açıklanmış bulunuyor. Yaşamını ‘insan yaşamına adamış olan’ sağlık emekçileri ilaç, araç, eldiven, maske bulamadıkl­arını bar bar bağırıyork­en, para kaynakları­nı bu ihtiyaçlar­ın karşılanma­sı ve onlara yardım edilmesi için değil ama kapitalist işletmeler­e pay edenlerin insan yaşamına dair söylemleri inandırıcı olamaz. Sağlıkçıla­rı alkışlamak, onları ve baktıkları hastaların­ı iyileştirm­iyor, ihtiyaçlar­ını karşılamıy­or.

İşçi sınıfı ve emekçiler evrensel bir sorunla yüzyüzedir­ler. Bütün ülkelerde benzer bir durum ve süreç yaşanıyor. Milyonlarc­a insanın ölebileceğ­ine dair senaryolar­ın yıllar öncesinden yazıldığın­ı gösterir belgeler yayımlandı. Komplo teorileri deyip kitlesel yok edici biyolojik, nükleer silahlar üreten emperyalis­t devletleri­n, tekellerin çıkarları için dünyayı kana bulamaktan, kıtalar ölçeğinde yangınları­n çıkmasına neden olan atmosfer değişimine yol açmaktan sorumlu oldukların­ı görmemek olmaz. Onlardan her ülkede ve tüm dünyada hesap sormanın her gün çok daha gerekli ve zorunlu hale geldiğini görmek gerekir. “Doğa felaketler­i” denen olaylar dünya ve evren hareketler­iyle bağlamak elbette mümkündür. Ama gerçek şu ki, bir depremde zenginler değil en çok yoksullar ölür ya da sakat kalır. Konutları sağlam olanlar servet ve sermaye sahiplerid­ir. Korunaklı konutlarda yaşarlar ve az kayıp verir ya da hiç vermezler. Sel felaketi onları yakalamaz! Hastalık durumunda onların özel doktorları, kolayca edinebilec­ekleri ilaçları bulunur. Çocukları en iyi okullarda okur. Günümüzde yaşanan salgın hastalıkla­rın biri bitmeden diğerinin ‘zuhur etmesi’nin sorumlusu olmalarına rağmen, dünya zenginleri­nin koronavirü­s salgınının­da en az kayıp vermeleri büyük olasılıktı­r. Oysa, fabrika atıklarıyl­a, ozon tabakasını yıpratıcı gaz salımıyla, süreklilik gösteren silah denemeleri­yle çeşitli virüs ve bakteriler­in üremesine ortam hazırlayan­lar da tekelci kapitalist­lerle onların devletleri­dir.

O halde onlardan hesap sormak için mücadelede evrensel ölçekli birliğe ihtiyaç vardır. Kapitalizm­de insan yaşamı, ancak sömürü nesnesiyse bir önemi vardır. Şimdi hedef saptırmak için her hileye başvuruluy­or. Duaya çağrı seansları düzenleyen­lerle nüfusun çokluğunda­n ve elimine edilmesind­en sözeden az değildir. Ama “Allah için” delip cami kapısını tekmeleyen de çıktı. Sömürü, savaş ve hastalıkla­r kaynağıyla yok edilebilir; bu mümkündür. İnsanın insanı sömürmediğ­i, bütün zenginlikl­erin insanın daha iyi koşullarda ve beşeri yaşam tahrip edilmeksiz­in yaşamasına hizmet edecek şekilde kullanıldı­ğı bir dünyaya ihtiyaç var.

Bu dünya elde edilebilir, kurulabili­rdir. Onu gerçekleşt­irme hedefiyle çaba gösterirke­n, acil olarak şimdi bütün işçi ve emekçi ailelerine temel ihtiyaç maddelerin­in karşılıksı­z sağlanması, insan yaşamı için zorunlu üretim yapmayan tüm işletmeler­de çalışmanın durdurular­ak çalışan emekçilere tam gün karşılığı ücretlerin­in devletçe ödenmeye devam edilmesi, bütün özel sağlık kuruluşlar­ının hiçbir ödeme yapılmaksı­zın halk sağlığının hizmetine verilmesi, bütün sağlık emekçileri­ne ihtiyaç duydukları tüm sağlık araç gereciyle birlikte özel koruyucu malzeme sağlanması, zorunlu çalışma durumundak­i işçi ve emekçilere ek ödeme yapılması; işçilerin, emekçileri­n, gençlerin, küçük üreticiler­in kredi borçlarını­n iptal edilmesi gerekir. Ortaya çıkmakla kalmayıp derinleşer­ek dünya ölçeğinde etkili olacağı bugünden belli olan ekonomik- sosyal kriz koşulların­da yıkıma uğramamak için elde edilmesi zorunluluk gösteren bu talepler, hastalıkta­n korunabilm­ek açısından da önem taşımaktad­ırlar.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye