Eşimi de beni de işten çıkardılar
boş gözlerle bakınca kendisi anlatmaya devam ediyor kaldığı yerden: “Amcamlardan, babamgilden hikayeler dinleyerek büyüdüm ben. Hepsinin ‘Ah onu şöyle yapsaydım, o an orda olsaydım’ dediği bir durum var. Ben insanlara hayatta bir kere büyük bir şans doğacağını düşünüyorum. O yüzden de iddia da yüksek ganyanlı kuponlar yapmayı, sayısal oynamayı severim, sanki bana hayat buradan el verecekmiş gibi gelir. Bu salgın sürecinde aha bugün Prens Charles bile şifayı kapmış. Sarayında milletten uzak bu adamın korona olduğu yerde bizim gibi hayata normal devam eden yüz kişiyle sıkış tepiş çalışan insanların virüsü kapmamaları bildiğin mucize olur. Eğer ben hayattaki mucize hakkımı da burada yiyeceksem ondan sonra niye oynayayım ki. En azından cebimizde üç kuruş para kalır.”
PATRON BAHÇESİNE PREFABRİK CAMİ YAPTIRDI
Plastik fabrikasında bir işçiyle de yine korkup korkmadığını, hayatında bu süreçte önemli değişiklikler olup olmadığını sorarak başladığımız bir sohbete giriştik. Plastik işçisi de korktuğunu ama ne yapacağını bilmez bir hale gelmediğini önceki işçilere benzer sebeplerle açıklıyor. Bu salgın sürecinde hayatında değişen başka bir şey olup olmadığını sorduğumuzda ise patronuyla olan Cuma namazı ilişkisini şöyle anlatıyor: “Ben beş vakit olmasa da cumaları kaçırmayan bir adamım. Bu salgından sonra cumayı bıraktık. Geçen çarşamba patron aradı bizi bir yere yolladı. Gittiğimiz yer prefabrik cami yapan bir yermiş, oradan modülleri sırtladık. Adam bir haftada yetmiş tane minyatür prefabrik cami yapmış. Neyse biz patronun Gölbaşı’ndaki villasının bahçesine gidip bahçeye minyatür beş kişilik cami kurduk. Bu şantiyeler için yapılan geçici camilerin küçük halinden. Bir de içerdeki havayı dışarı atan klima taktık. Patron sırf dört kişilik cemaatle Cuma namazı kılabilmek için bahçesine seyyar cami yaptırdı. O kadar zahmet çektik bizi de cemaate katar dedik. O gitti diğer patronlarla cuma kıldı. Günahımızı sevabımızı her şey bitince öğreneceğiz ama eskiden radyodan maç verilirken, arada bağlanılır dakika skor verirlerdi ya işte bir imkan olsa da şu cumalarda patrona sevap bize günah yazdı mı bir öğrenebilsem. Valla eğe öyleyse ben istemem böyle din. Bak hiç cuma kaçırmayan birisi olarak söylüyorum bunu.”
Yıllarca çok çektik yoksulluktan. Yine açlık yoksulluk kapımızda. Eşim hastalandı çalışamadı. Ben çocuklarım küçüktü diye çalışamadım. Kiralar, faturalar birikti. Çocuklara yedirecek yemek bulamadım. Yeri geldi tek öğün yedirdim. Soğuk havalarda doğal gazsız, elektriksiz, susuz kaldık.
Eşimin çalıştığı yerde çalışmaya başlayalı 20 gün olmuştu. Umutluyduk. Hayaller kurmaya bile başlamıştık. Ama hepsi yalan oldu. Bir hafta oldu eşimi de beni de işten çıkardılar. Eşimin hatası olmamasına rağmen eşimin hatası gibi gösterilen bir problem karşısında eşim müdürüne itiraz ettiği için, hakkını savunduğu için işten çıkarıldı. Gerekçe olarak da “müdürü ile tartışmasını” gösterdiler. İki üç gün geçmedi benim de işime son verdiler. Hadi eşim müdürü ile tartıştığı için işten çıkarıldı, ya ben neden çıkartıldım? Gerekçe yok. Cumhurbaşkanı ekran karşısında 100 milyarlık bütçe ayrıldığını söylüyor. Bu para bizim cebimize girecek mi? Ben kara kara düşünüyorum. Ben işsiz, eşim işsiz. Çok korkuyorum. Hastalıktan değil yine aynı şeyleri yaşamaktan. Çocuklarımın karnını nasıl doyuracağım? Faturalarımı, kiramı nasıl ödeyeceğim bilmiyorum...