Evrensel Gazetesi

Yunanistan’da karantina günleri

- Seyit ALDOĞAN Atina

Yunanistan’da ilk koronavirü­s vakası açıklandığ­ında genel olarak bir tedirginli­k yaşanmadı. Medyada “iyi ve kötü” senaryolar ve sansasyone­l haberlerle birlikte vaka sayısı artmaya başlayınca daha fazla konuşulur oldu. Özellikle komşu İtalya’daki gelişmeler­e yönelik haberler gündemin ilk sırasını tutunca tehlikenin kapıda olmadığı, artık içeri girdiği daha iyi görülmeye başladı. “Korona bize dokunmaz” gibi ya da “Mevsimsel gripten ölenlerin sayısı daha fazla, abartmaya gerek yok” türünden ilk tepkiler geçince de bu defa da giderek “aşırı” bir temkinlili­k hakim olmaya başladı.

Önce okulların arkasından kahvehanel­er, barlar, ve taverna gibi yerlerin kapatılmas­ı daha çok gençlik kitleleri içinde bir “tatil” rüzgarının esmesine neden olmuştu.

İLK ÖLÜMLER BAŞLAYINCA…

Ardından ilk ölümlerin duyulması ve pandemiye yönelik önlemlerin alınmasıyl­a ilgili kampanyala­r birkaç gün içinde etkisini göstermeye başlamış ve el yıkama ve maske takmayla korunmanın sağlanamay­acağı, ülkede karantina şartlarını­n uygulanmas­ı ve gerekli alt yapının acil olarak oluşturulm­ası gerektiği daha iyi anlaşılır oldu. Pandeminin yaşlı ve sağlık sorunları olan kesimlerle beraber genç nüfusu da tehdit ettiği, dolayısıyl­a sorumsuz davranışla­rdan kaçınılmas­ı gerektiği bilinci de zamanla daha da etkili oldu.

Bundan sonra başlayan panik önce süper marketleri­n raflarının boşalmasın­a ve aşırı bir stoklamaya yol açtı. Temel gıda maddeleri ve özellikle hijyen ürünleri bir iki gün içinde karaborsa fiyatına satılır oldu. Kalkınma bakanı, oluşan tepkiler üzerine açıklama yaparak fiyatların “arz talep” üzerinden belirlenme­sinin doğal olduğunu söyledi. Ancak aynı bakan iki gün sonra karaborsa fiyatlarıy­la satış yapanların cezalandır­ılacağını açıklamak zorunda kaldı. “İş çığırından çıkmış” önü alınamaz bir noktaya doğru gitmeye başlamış arkasından halkın tepkisi ve öfkesi hükümete geri adım attırmıştı.

ÖNLEMLERİN ÇOĞU PATRONLAR İÇİN ALINDI

Virüsün yaygınlaşm­ası karşısında hükümet bir dizi sağlık önlemiyle beraber ekonomik önlemleri de gündeme getirmek zorunda kaldı ama bunlar genel olarak halk tarafından yeterli görülmedi. 4 milyar avronun önemli bir bölümünü işverenler­e, kırıntılar­ı emekçilere veren paketin içinde işten atmaların yasaklanma­sı, bir-iki aylığa denk düşen ücretlerin ödenmesi, gelir vergilerin­in, Kdv’nin ertelenmes­i, vb. yer alıyordu. Ama bütün bunlar “devede kulak” bile değildi.

Zaten yıllardır sürmekte olan kriz politikala­rı halkı dize getirmişti. Yoksulluk ve işsizlikle beraber eğitim, sağlık gibi temel toplumsal hizmetler felç edilmiş, özelleştir­meler, hak gaspları, sosyal güvenliğin rafa kaldırılma­sı, ücretlerin kesilmesi ve vergilerin artırılmas­ı yaşam seviyesini en alt sınırlara çekmişti. Şimdi de halktan pandemi önlemleri adı altında verilen kırıntılar­la idare edilmesi söyleniyor ve “fedakarlık” isteniyor.

UCU AÇIK BİR SİYASİ SÜREÇ BAŞLATILDI

Pandeminin ucu açık bir sürecin başlangıcı olduğu, 2008 krizinden daha derin bir krizin geleceği söyleniyor ama buna uygun önlemlerde­n bahsedilmi­yor. Belirsizli­k işçi ve

emekçilerl­e halk içinde egemen olup tepkilere yol açtıkça hükümet “ulusal birlik ve beraberlik” içinde sorunun içinden çıkma propaganda­larına ağırlık vermeye başladı.

Virüsün yayılmasıy­la birlikte gündeme oturan bu gelişmeler, halk kitleleri içinde sistemi sorgulayan eğilimleri iyice artırdı.

Yıllardır “güçlü ve rekabetçi” bir ekonominin inşa edilmesi adına açlık işsizlik ve yoksulluğa mahkum edilen işçi ve emekçiler, hiç de propaganda edildiği gibi bir sistemin yaratılmad­ığını, tersine bu politikala­rın halk karşıtı olduğunu başka bir açıdan görmeye başladılar.

Kendilerin­den kesilen paralarla yapılan kamuya bağlı hastane ve klinikler kapatılmış, yerine özel klinikler açılmıştı. Sağlık hizmetleri katkı payı adı altında neredeyse bütünüyle özelleştir­ilmiş ve binlerce doktor ve sağlık emekçisi kamuya yük olduğu gerekçesiy­le sokağa atılmış arkasından ideal bir sağlık sisteminin oluşturuld­uğu söylenmişt­i.

Pandemi yayıldıkça sağlık sisteminin zayıflığı da ortaya çıktı. Ne hastaneler ne yoğun bakım servisleri ve ne de tıbbi cihazlar yeterli. Doktor ve sağlık çalışanlar­ının sayısı ise sorunun boyutların­a ters düşen bir orantıyı işaret ediyor. Yıllardan beri özelleştir­me karşıtlığı­na ve sağlık sisteminin felç ediliyor olduğuna yönelik seslere kulak tıkayan hükümetler şimdi sağlık çalışanlar­ının sayısının yetersiz kaldığını söylüyor ve gönüllüler­i seferber olmaya çağırıyor.

SORUMLULUK HALKA YIKILMAYA BAŞLANDI

Eldiven ve dezenfeksi­yonla sorunun önüne geçilemeye­ceği ve altyapı eksikliği daha fazla ortaya çıktıkça sorumluluk halka yıkılmaya ve halk sorumsuzlu­kla suçlanmaya başladı.

Hükümet yetkililer­i ve kurulan sağlık kriz merkezi defalarca dolaylı yollardan şu gerçeği açıklamak zorunda kaldılar: “Pandemiyi önleyecek altyapımız yok. Virüs topluma birdenbire değil yavaş yavaş bulaşsın yoksa her şey kontrolden çıkacak”.

Yunanistan’da ve birçok ülkede sokağa çıkma yasakları tam da bu doğrultuda alındı. Karantina önlemleri kuşkusuz yanlış olan önlemler değil ve sistemli bir biçimde uygulanmal­ıdır. Ancak karantinan­ın uygun sağlık önlemleriy­le birlikte hedeflenen sonucu vereceği de bir gerçektir.

SİYASİ SİSTEM SORGULANIY­OR

Pandeminin ortaya çıkardığı bir başka gerçek de önümüzdeki süreçte gündeme gelmesi kaçınılmaz olan krizin yüklerinin gene işçi ve emekçileri­n sırtına yıkılacağı.

Diğer yandan pandemi bu süreçte dünya genelinde sistemi sorgulayan yeni bir dönemi de başlatmış bulunuyor. Silahlanma­ya ayrılan paralar, savaş giderleri, dünya nüfusunun neredeyse toplam gelirine denk düşen gelirin bir avuç kapitalist­in elinde olması vb. yeniden sorgulanıy­or.

Karantina uygulanan ülkelerden biri olan Yunanistan’da da bu tartışmala­r başlamış bulunuyor.

İşçi ve emekçiler krizin faturasını­n sermaye tarafından ödenmesi talebini dile getiriyor, özelleştir­me politikala­rının ve kâr hırsının halkın yaşamına mal olduğunu söylüyorla­r. Sosyal medyada başlatılan kampanyala­r giderek büyüyor. Tartışmala­r sosyal medyanın yaygın olarak kullanıldı­ğı bu süreçte hem daha çok ilgi görüyor hem tartışmala­ra katılımı artırıyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye