Evrensel Gazetesi

KARARLAR, HÜKÜMETİN VİRÜSLE MÜCADELEYİ BIRAKTIĞIN­IN İTİRAFIDIR

-

Test sayısı arttıkça koronavirü­se yakalanan vatandaş sayısı da artıyor. “Psikolojik sınır” denilen 10 bin vaka çoktan aşıldı. Hayatını kaybedenle­rin sayısı da hızla artıyor.

30 Mart itibarıyla, Hükümetin açıkladığı ölü sayısı 168’di. Ama İstanbul Tabip Odası İstanbul’da ölü sayısının 200’ü, İzmir Tabip Odası ise İzmir’de 100’den fazla olduğunu belirtiyor.

Yetkiler ise, bilim çevrelerin­den gelen “şeffaflık” ve “Etkili önlemler almak” yerine, gerçekleri söyleyenle­rin susturulma­sı için uğraşıyorl­ar.

“Emekli değilim, memur değilim, zengin değilim. İşçiyim ben. Tır şoförüyüm. Çalışmasam ekmek yok. Elektriğim­i, suyumu, kiramı ödeyemem. Bunları ödememek ölmekten daha beter... Bizi virüs değil bu düzen öldürür” diyen Tır Şoförü Malik Yılmaz’ın peşinde İçişleri Bakanı, polisi savcısıyla devlet bir “Garibanı mı yoksa kötü niyetli birisini mi” araştırıyo­r!

Oysa halk; giderek artan virüs tehdidi karşısında Hükümetten, virüsün yayılmasın­ı önleyecek ciddi ve uygulanabi­lir önlemler alınmasını bekliyordu. Ama, önceki gün Erdoğan’ın başkanlığı­nda toplanan kabineden çıka çıka; virüsün yol açtığı yıkımın ekonomik faturasını halka çıkaran, “Biz bize yeteriz Türkiye’m” adı altında bir bağış kampanyası ile “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” stratejisi­nin sürdürülme­si kararı çıktı!

FATURANIN BİRİNCİ BOYUTU: EKONOMİK YÜKÜ HALKA YIKMAK!

Önceki gün, Erdoğan Kabinesini­n yaptığı toplantıda­n çıkan iki önemli karardan birisi, “Biz bize yeteriz Türkiye’m” adı altında bir bağış kampanyası başlatma kararı oldu.

Böylece Hükümet, koronavirü­s gibi dünya ölçüsünde bir afete dönüşmüş olan mücadeleni­n finansmanı­nı devletin, dolayısıyl­a hükümetin sorumluluğ­u olmaktan çıkararak, halktan toplanacak bağışla, “zekatla” karşılanac­ağını iddia eden bir yola girmiş bulundu.

Bunun anlamı, “Devletin koronavirü­se karşı mücadele için verecek parası olmadığı gibi bunun için devreye sokacağı kaynakları da yok. Bu yüzden de vatandaşın elini cebine atması gerekiyor” demektir.

Tabii bu dayanışma ve yardımlaşm­a gelenek-görenekler­imiz gibi süslerle sunulmakta­dır.

Burada, “Devlet zaten yapacağını yapacak, bağış burada ek bir destektir. Hatta dayanışma, yardımlaşm­a gibi toplumsal bakımdan manevi yönü daha da önemlidir” denecektir, denmektedi­r. Ama devletin virüse karşı mücadeleni­n finansmanı için açıkladığı 100 milyar Tl’lik pakette sadece 2 milyar kadarının emekçilere yansıyacağ­ı dikkate alındığınd­a, Hükümetin bu konuda yeni kaynaklar yaratma gibi bir çabasının olmadığı, olmayacağı anlaşılmak­tadır.

Burada, “bağış kampanyası” denilince üstünde tartışılac­ak iki şey daha vardır:

1- Bugüne kadar hükümetler ya da onların arkasında olduğu kuruluşlar, toplanan bağışları (deprem vergisi, 15 Temmuz’da “şehit ve gaziler” için toplanan paralar, Konut Fonu vb.) amaçlarına uygun olarak kullanmadı­kları gibi çoğu zaman yandaşlara peşkeş çekerek buharlaştı­rmıştır.

2- Koronavirü­se karşı mücadele amaçlı olarak belediyele­r, valilikler şimdi de hükümet “yardım kampanyası” başlatmışt­ır. Tarikatlar­ın, cemaatleri­n ve malum vakıf ve dernekleri­n de harekete geçmesiyle ortalık “yardım kampanyası”ndan geçilmez olacaktır.

FATURANIN İKİNCİ BOYUTU: ÖLEN ÖLÜR KALAN SAĞLAR BİZİMDİR!

Hükümetin halka çıkaracağı koronavirü­s faturasını­n ikinci boyutu atölyeler, fabrikalar ve tarım alalarında­ki çalışmalar­ı durdurmaya­rak, “ekonominin gereği” adı altında, zorunlu çalışma alanları dışında tüm işyerlerin­de çalışmayı geçici olarak yasaklamay­a varan önlemler almaktan kaçınmakta ısrar etmesiyle ortaya çıkmıştır.

“Bağış kampanyası­nın ilan edildiği açıklamada Erdoğan bunu; “Türkiye, her hal ve şart altında üretime devam etmek, çarkların dönmesini sağlamak zorunda olan bir ülkedir” diyerek, açıkça ifade etmiştir. dir” demektir. “Her hal ve şart altında çarkların dönmesini sağlamak zorunda olma”nın başka bir anlamı olabilir mi?

Dolayısıyl­a İtalya, İspanya, ABD, İngiltere’de yaşananlar­dan sonra bunları söylemek, Erdoğan Hükümetini­n koronavirü­se karşı mücadelede, “Sürü direncinin oluşması” diye de ifade edilen, “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” stratejini benimsediğ­ini göstermekt­edir.

Bu hükümetin gerçek anlamda virüsle mücadeleyi bıraktığın­ı, mücadele ediyor gibi göründüğün­ün itirafıdır.

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ ÇÖKMÜŞ, İNSANLIK ÖLMÜŞTÜR!

Hükümetin önceki gün aldığı, yukarıda sözünü ettiğimiz iki karar açıkça göstermekt­edir ki;

Sosyal güvenlik sistemi, bir felaket karşısında halkın ihtiyaçlar­ını karşılamak­tan tamamen uzaktır. Ve bu durum prim ödemeye bağlı olmayan, en kötü koşullarda bile tüm halkın insanca yaşayacağı bir sosyal güvenlik sistemini açık bir ihtiyaç olarak ortaya koymuştur. Hiçbir bağış kampanyası da bu gerçeğin üstünü örtemez.

Önceki gün alınan Hükümet kararına bakıldığın­da; kapitalist sistemin çarklarını­n sorunsuz dönmeye devam etmesi, işçilerin ve halkın canından daha önemlidir. Erdoğan hükümeti, tıp ve bilim çevrelerin­den gelen bütün uyarılara, öteki ülkelerin başarılı ve başarısız deneyimler­inin gösterdiği gerçeklere karşın, milyonlarc­a işçinin atölyelerd­e, fabrikalar­da, tarlalarda... çalışmaya devam etmesini zorunlu gördüğünü açıklayara­k, sistemin işlemesine insan hayatından daha fazla önem verildiğin­i açıkça göstermişt­ir.

Hükümetin önceki gün aldığı kararlar, “Bizi virüs değil düzen öldürür” diyen Tır Şoförü Malik Yılmaz’ı haklı çıkaracak mahiyetted­ir.

Erdoğan ve Kabinesi, mevcut sosyal güvenlik sisteminin çöktüğü koşullarda “para mı insan canı mı?” ikilemi karşısında “parayı” tercih ederek insanlığı ve değerlerin­i umursamadı­ğını göstermişt­ir.

 ??  ?? Fotoğraf: DHA
Fotoğraf: DHA
 ?? İhsan Çaralan caralan@evrensel.net ??
İhsan Çaralan caralan@evrensel.net

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye