‘HEM VERGİDEN DÜŞER, HEM HAYIRSEVER OLUR’
net döviz rezervlerin bu durumu da maskelenmiş oldu. Böylece, döviz rezervlerindeki bu azalma korona sonrası ortaya çıkabilecek bir finansal krizle mücadelede ekonominin çok korumasız kalmasına neden oluyor.
‘DEVREYE YARDIMSEVERLİK SOKULUYOR’
Ve ‘yardımseverlik’ devreye sokulmuş oldu… AKP Hükümeti de bu salgın karşısında yetersiz kalınca dikkatleri yardımseverlere çekmeye çalışıyor. Kaynaklar lüks hastane inşaatları yapanlara, Kamu Özel İşbirliği ile yürütülen projelere ve güvenlik harcamalarına ayrıldığında geriye başvurulacak bir tek yardımseverlik kalıyor. Çünkü zengin vergilendirmek istemiyorlar. Oysa Almanya bu amaçla bir dayanışma vergisi çıkarttı, zenginlerden yüzde 5.5 oranında vergi alacak. Ancak böyle
BİR de bağışın görülmeyen yüzü olarak, bağışçı şirketlere sağlanan vergi avantajı var…
Hayırseverler yapacakları bağışları Gelir Vergisi Kanunu 89/4 ve Kurumlar Vergisi Kanunu 10/C’ye göre geçen yılki gelirlerinin yüzde 5-10’u arasında bir kısmı vergi matrahından indirebiliyorlar. Bu uygulamayla ticari kazanç adı altında faiz geliri elde eden bir faizci dahi bağış yaptığında, hem bunu vergiden düşer, hem de hayırsever olur.
bir pandemi ile ne denli güçlü yardımseverlik söz konusu olursa olsun baş edebilmek mümkün değil.
‘HAYIRSEVERLİK BİR TEHDİT’
Halk sağlığının ‘bağış’ ve ‘heves’e bırakılmış olması ne anlama gelir?
Halk sağlığı zenginlerin yardımseverlerin bağışlarıyla korunamaz. Çünkü halk sağlığı kolektif sağlığımız ve iyiliğimiz açısından paradigmatik bir kamusal hizmettir. Paradigmalara bağlı, onlardan etkilenen bir olgudur. Zengin bağışçıların heveslerine ve inayetlerine bırakılamaz. Hayırseverlik söz konusu olduğunda bu kesimler gündemi belirlerler.
Zira hayırseverlik, sosyal devlet olgusunu dışlarken, hem sosyal sorunların belirlenmesi, hem de bunlarla nasıl baş edileceği gibi konuları bir avuç zenginin ve seçkinin iradesine bırakıyor. Bu
Peki bugün için ne yapılması gerekir? Koronavirüs insanlığın geleceği için ciddi bir uyarı. İklim krizi ve ekolojik felaketlerle birlikte yeni biyolojik krizlerle karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz. Bu nedenle de bugünden başlayarak tepki vermemiz gerekiyor.
Bu amaçla, merkezi bütçeden salgınla mücadeleye daha fazla kaynak ayrılmalı. Bunun için öncelikle KÖİ adı altında bu yıl müteaahhitlere ödenecek 18 milyar Tl’yi aşkın ödeme durdurulmalı. Güvenlik harcamaları için ayrılan kaynaklar azaltılmalı ve korona ile mücadele için kullanılmalı. Diyanetin ödenekleri azaltılmalı salgınla mücadele için kullanılmalı. Yedek ödenek ve ödenek üstü harcama gibi konular devreye sokulmalı.
Sonuç olarak bu saydıklarıma ilave olarak uzun vadede çare toplumsal dayanışmanın örülmesi, ilacımız ise eşitlik ve adaletin sağlanmasıdır.