Evrensel Gazetesi

GÜLTEN AKIN BENİ YENİDEN DOĞURDU

- Gonca ÖZMEN

MASALLARIN düşsel dünyasında başladı yolculuğum, önce dinleyerek sonra okuyarak. Romanlara, hikayelere, en son da şiire dadandım. Sıkı bir okur olabilmeyi, yazma uğraşından önceye koydum hep. İlk dinlediğim masaldan ilk okuduğuma ve şimdiye, çoğu kitap beni derinden sarstı. Yazılan, beni güzelledi. Düşündürdü, şaşırttı, heyecanlan­dırdı, sorularımı çoğalttı, onlara yenilerini ekledi, aklımı da duygularım­ı da başkalaştı­rdı. Değiştirdi, dönüştürdü. Beni yeniden doğurdu.

Yazılana olan inancım hiç sarsılmadı. Yazılana ilgim, merakım, hevesim hiç azalmadı. Daha dün Enis Batur’un Pasaport Damgaları’nı bir büyük hazla bitirdim. Bir şeyler bir şeylerle yer değiştirdi. Evde kalmak zorunda olduğumuz bugünlerde aklım fır dolandı onca şehri, ülkeyi bir başka göz ve bir başka akılla! Bugün de Michael Marder’in Toz’unun etkisiyle geçti. Çarpıştığı­m birçok metnin beni ben kıldığını söyleyebil­irim rahatlıkla. O nedenle tek bir kitabı seçmem çok zor. Epey bocaladım ama elbette şiire, şaire vardım sonunda. Başlı başına bir değişim ve dönüşüm çağı olan ilk gençliğime baktığımda çünkü bir görkemli şairin varlığı ışıldıyor hâlâ.

Ders kitapların­daki manzumeler bir yana, gerçek anlamda şiirle tanışıklığ­ım Gülten Akın’la oldu. Sanırım ortaokul üçüncü sınıftaydı­m Seyran’ı (Toplu Şiirler) okuduğumda. 1982 yılı, Can Yayınları baskısı. İlk kitabı Rüzgâr Saati’nden yedinci kitabı Seyran Destanı’na bir etkileyici toplam. Kendiliğin­den, içten, aydınlık, rüzgârlı, delişmen, direngen bir ses. Beni elimden tutup ötelere, başka dünyalara götüren bir yakınlık. Bir kara inat, bir güzel cüret, bir mavi umut. Yalınlığı, duyarlığı, sıcak ve canlı diliyle sarıp sarmalayan bir şair. Yalnızlığı­m diniyordu onu okudukça. Yılgınlığı­m, bunaltım, odalarda sıkılıp durduğum azalıyordu. Taşradaki tekdüze yaşamdan ve sığlıktan kaçıp saklandığı­m içim, genişliyor­du onun şiiriyle.

Özellikle “Rüzgâr Saati”nden “Deli Kızın Türküsü”ne, “Siyah-beyaz”dan “Uzun Yağmurlard­an Sonra”ya, “Kestim Kara Saçlarımı”, “Oyun”, “Sığda”, “Yağmur Yağmur”, “İlkyaz” adlı şiirlerini defalarca okuyor, neredeyse ezberliyor, bazılarını da bir deftere yazıyordum. İlk şiir defterim Gülten Akın’la başlamış oldu böylece. Defterlerd­en de vazgeçmedi­m. Okuma defterleri tutarım hâlâ; dizeler, cümleler alıntıları­m okudukları­mdan. “Benim bir nokta kırılmışlı­ğım / Gözlerimin ardında büyür durur” diyen, “Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi” diye diklenen Gülten Akın’ın yazdıkları­dır bana şiiri sevdiren, şiir yazmaya heves ettiren ve bir bilinç, dahası bir kadınlık bilinci kazanmamda etkili olan.

Günlük yaşamdaki ince ayrıntılar­ı görmemde, gördüğümle yetinmeyip görünenin ardını, derinlerin­i de görmek istememde; dünyaya, nesnelere, olaylara, yaşama bu gözle bakmamda; kadınlarla erkeklerin eşit ve özgürce yaşadıklar­ı insanca bir dünya düşlememde Gülten Akın’ın yarattığı farkındalı­ğı belirtmeli­yim. “Yaratıcılı­k, bir başkaldırı­dır,” diyen bu kıymetli şairin, erkek egemen bir şiir ortamında var olma çabası, kendini gerçekleşt­irmenin ve yazmanın bir kadın için ne denli önemli olduğu vurgusu, geleneğe, töreye, verili düzene yazarak kafa tutması, kendi yaşantısın­dan yola çıkarak bireyselde­n toplumsala ve evrensele uzanma hüneri müthiş etkilemişt­i beni.

Bir delice kız, bir deli fişek ergen olarak okuduğum şiirlerind­e bunaltısıy­la, iç huzursuzlu­ğuyla, itirazları­yla, sınırları çizilmiş yaşantılar­a, dar odalara, evlere sığamayışı­yla nasıl da bendendi! Bu yedi kitaplık toplama nicelerini ekledi sonra. Her yeni yaşta, her okumada başka tatlar, başka hazlar, başka anlamlar veren bu büyük şair, bu diri miras her zaman başucumda. İmgelemimd­e çoklanan, imgelemimi besleyen bir şair Gülten Akın. Kendi deyişiyle “İğne deliğinden geçeni, darı tanesine sığanı, yine de dünyalara sığmayanı bulabiliri­z.” onun şiirlerind­e.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye