Akşam eve geliyorum çocuklarımı sevemiyorum
Türkiye’de koronavirüsle mücadelede öne çıkan slogan “Hayat eve sığar.” Fakat işçiler için eve sığabilmenin koşulları var mı? Kimi evinin kirasını verebilmek için, kimi faturaları ödeyebilmek için, kimi ailesinin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için... Yani yaşamını idame ettirebilmek için çalışmak zorunda. Geçim derdi çoğu insan için koronavirüs riskinden önce geliyor. Ama bu riskle çalışmak zorunda kalmak aile yaşamlarını da olumsuz etkiliyor. Biz de Haramidere sanayi durağında, kendilerini yüzlerce insanın çalıştığı işyerlerine, fabrikalara götürecek olan servislerin gelmesini bekleyen işçilerle yaşadıklarını konuştuk.
Tekstil firmasında çalışan Banu Öz ile konuşuyoruz. Önlem için olduğu muhtemel, atkısıyla ağzını kapatarak derdini anlatmaya çalışıyor. “Kendimizce önlem almaya çalışıyoruz, sık sık ellerimizi yıkıyoruz, her yere dokunmamaya çalışıyoruz kalabalığa girmemeye dikkat ediyoruz tabii ama işyerleri kalabalık” diye sıralıyor almaya çalıştığı önlemleri. Tedbirlerin arttırılması gerektiği ve bu kararın bakanlık tarafından verilmesi gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Patronun da umurunda değiliz aslında ‘Ben ilaçlamamı yaparım, dezenfektemi yaparım gerisi beni ilgilendirmez’ diyor. Sokağa çıkma yasağı ilan edilirse hepimiz memnun oluruz ama bu koşullarda çalışmak zorundayız.” Eve döndüğünde çocuğuna eskisi gibi sarılamadığını söyleyen Banu Öz “Tedirginiz sonuçta dışarıdan geliyorum küçük çocuğum var, çocuk sarılmak istiyor ben sarılamıyorum” diyor.
‘EVDE SANKİ VEBALI VAR’
İsmini vermek istemeyen bir başka tekstil işçisi de Banu Öz gibi evde çocuklarıyla ilişkisinin bozulduğundan dert yanıyor: “Sabah işe gidiyorum çocuklar uyanmadan akşam eve geliyorum, çocuklar benden kaçıyor, çocuklarım bana sarılmıyor. Sanki evin içinde bir vebalı yabancı varmış gibi davranıyorlar. Çocuğumu sevemiyorum, ne demek ya! Haklılar tabii.” Gerekli önlemlerin alınmamasına öfkeli “Tedbir yok demeyle olmuyor bu iş sahaya inip sahada görmek lazım eksikleri” diyor.
‘ANNEM BABAM EVDEN ÇIKMIYOR AMA BİR ANLAMI YOK’
Durakta bekleyenlerin arasında gıda fabrikasında çalışan bir mühen
dis de var. Evde yaşlı anne babasıyla kalıyor. Her gün işe gidip geldiği için onları da riske attığını söylüyor. Kendi bölümünde çalışan sayısının az olduğundan, önlemlerin yeterli sayılabileceğini dile getiren mühendis, üretimde çalışanların durumunun ise kötü olduğunu dile getiriyor: “Ben çok fazla insanla muhatap olmuyorum fakat herkes benim kadar şanslı değil. Üretim tarafında yüzlerce insan çalışıyor. Ne kadar maske ve eldiven gibi önlemler alınsa da bunlar yeterli değil. Baktığınız zaman duraklar hâlâ dolu minibüsler tıklım tıklım. İnsanlara da bir şey diyemiyorsunuz, onlar da işlerine yetişmeye çalışıyorlar.” Kendisi için olmasa bile ailesi için tedirgin olduğunu ifade eden mühendis, “Annem ve babam evdeler çıkmıyorlar ama ben ve kız kardeşim sürekli işe gidip geldiğimiz için evden çıkmamalarının bir anlamı kalmıyor pek.” diyor.
BİR firmada aşçılık yapan işçi ile konuşuyoruz. İsmini vermekten çekiniyor. O da önlemlerin yetersizliğinden söz ediyor: “Yüzlerce insana yemek yapıyorum, bir maske, bir çift de eldiven önlem bu kadar.” Kiracı olduğunu ve kirasını bir ay geciktirse kendisini sokakta bulacağını söyleyen işçi devam ediyor: “Benim elektrik, doğal gaz, su paramı kim ödeyecek? Devlet bunları garanti ederse tamam çıkmayayım, çalışmayayım. Çok da hevesli değilim yani çalışmaya ama başka alternatifim yok. İşten çıkarılmadığım sürece mecburum çalışmaya.” Esnek çalışmadan bahsedildiğini hatırlatan işçi, “Adam diyor ki ‘İşe gelmezsen çık kapı dışarı.’ Esnek çalışma da patronun yararına, destekler de” diyor.