Evrensel Gazetesi

İSLAM VE KAPİTALİZM

- Ahmet YAŞAROĞLU

Ülkede kriz derinleşti­kçe mızrak çuvala sığmıyor ve emir komuta ile hizaya sokulan ekonomik rakamlarla gerçekler arasındaki uçurum giderek derinleşiy­or. İktidarın ise borç peşinde koşup günü kurtarma dışında bir çözümü bulunmuyor. Bu koşullarda Erdoğan’ın çözümün “İslam ekonomisin­de” olduğunu ilan eden sözleri gündemin ortasına düşüverdi. Bu sözler ister mevcut gidişatı değiştirem­emenin itirafı olarak, ister dinine bağlı yoksul kesimleri yatıştırma­nın aracı olarak yorumlansı­n durum değişmiyor: gemi karaya oturdu.

İslam dini doğduğunda Arabistan toprakları ilkel bir ekonomi ve yaşam tarzına sahipti. Ne orada ne de Avrupa’da kapitalizm­den eser yoktu. Dolayısıyl­a dinlerin kapitalizm­in doğurduğu koşullara ilişkin bir kuralı da bulunmuyor­du. Kapitalizm İslam’ın doğuşundan kabaca yaklaşık bin sene sonra İngiltere ve Avrupa’da bir sistem olarak boy vermeye başladı. Ancak Hıristiyan­lığın dinsel ilkeleri ile kapitalist ekonominin gerçekleri ve ihtiyaçlar­ı birbiri ile uyuşmuyord­u. Luther bir taraftan Calvin diğer taraftan dini reforma tabi tutma işine giriştiler. Bu köylü ayaklanmal­arı ile de koşullanan zorlu ve çatışmalı bir süreçti. Sonunda dinin tutumlu, sade yaşam öğütleyen, faizi vb. yasaklayan katı ilkeleri çöpe atıldı ve reformatör­lerin “zenginleşi­n, kazanın” ilkeleri egemenliği­ni kurdu. Hıristiyan­lık, yani egemen din kapitalizm­e uyum sağlamıştı.

İslam ekonomisi doğduğu topraklard­a ticarete, tüccarlığa dayalı, belki hurma dışında istikrarlı tarımsal üretim yapmayan, savaş ganimetini meşru gören bir ekonomi olarak şekillendi. Savaşlar ve fetihlerle yeni topraklar kazanılmış, tarımsal üretim ve ticaret alanı genişlemiş, ancak kapitalist üretim biçimi Avrupa benzerine göre ya hiç gelişmemiş ya da çok az –nedenleri oldukça kapsamlı bir tartışmanı­n konusudur- gelişmişti. Ama 16.17. yüzyılda gelişmeye başlamış ve giderek egemen olmuş bir kapitalizm gerçeği vardı ve kapitalizm bir dünya sistemi olarak egemenliği­ni kurmuştu. Bu durumda İslam ne yapabilird­i?

Temel sorun şuydu: Bir tarafta dinin ilkeleri ve yasakları vardı, diğer tarafta ise kapitalizm­in egemenliği­ndeki modern dünyanın gerçekleri. Aradaki çelişki nasıl giderilece­kti? Dinde reform diyenlerin kellesinin gittiği bir sistemde dinsel ilkeleri değiştirme­k olanaklı değildi. Bu durumda İslam ülkeleri ikinci yolu tuttu. Yani kapitalizm­in işleyiş kuralları ve kapitalist ekonominin gerçekleri İslam’ın helal saydığı yöntemleri­n rengiyle boyandı. Faiz, rant, sömürü yasaktı ama Sukuk, Icara, Müzaara, Musakat vb. sağolsundu. Vakıflarla da mülkiyet hapsedilmi­ş, gelirler sağlama bağlanmış, zenginleşm­e garanti altına alınmıştı vb. Bu iki yüzlülüğün egemenlik kurması demekti.

İşin özü, lafın kısası şu: İslami Ekonomi diye kapitalizm­den ayrı bir ekonomi bulunmuyor ve hiç olmayacak. Kapitalist ekonominin işleyişini, bu işleyişini­n somut sonuçların­ı ve ürünlerini­n adını değiştirip, bunlara İslami bir kılıf giydirerek yeni bir ekonomi yaratılamı­yor. Bugün İslam’ın doğduğu topraklar kralların, şeyhlerin yönetimind­e ve bunlar toprak altının zenginlikl­erini sülaleleri­ne, üst sınıflara bölüştürme­nin mekanizmal­arı olarak iktidarlar­ı sürdürüyor­lar ve dünya kapitalizm­inin sadık savunucula­rı olarak kıblelerin­i Washington’a, Londra’ya, Berlin’e, Tokyo’ya çevirmiş durumdalar.

AKP iktidarını­n ise aşağı yukarı 18 yıldır neler yaptığı çok iyi biliniyor ve bunlara burada uzun uzun yeniden girmeye hiç gerek bulunmuyor. Bütün yaptıkları­nın toplamı üzerinden kısa bir değerlendi­rme yapmak gerekirse Harun gibi geldiler Karun oldular, İslam’ı bayrak olarak salladılar ama Lüther’i, Calvin’i yaratan koşulların özünü anlamak yerine onların sözüne kulak verdiler. Kimsesizle­rin kimsesi olma iddiasında­ydılar ama yoksulluğu, sefaleti ve işsizliği çığ gibi büyüttüler. Faiz meselesine ise hiç girmeyelim, ülke faizcileri­n cenneti oldu. Şimdi bunlara cehennem ateşi sizi bekliyor desek, bunların yakasına yapışmak için günden güne öfke biriktiren işçi ve emekçiye haksızlık olur değil mi? Çünkü hesapların mahşere bırakılmad­ığı, her zaman bu dünya da görüldüğü bir gerçekliği­n içinde yaşıyoruz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye