Onca yangına rağmen fidan dikmeye, su dökmeye devam
Şair A. Corduk, son dönemde “Peş” ve “Yama” kitaplarını okurla buluşturdu. Toplumsal sorunlara uzak durmayan Corduk’un şiirlerinde yoğun bir acı hakim… Ama saf bir acı ile karşımıza çıkmıyor, şiirlerinde bireyi ve toplumu yüzleşmeye çağırıyor. Corduk, “Yüzleşmemek, tekrar ve tekrar yaşamak demek. Yapılan her haksızlık, her adaletsizlik, her eziyet bana yapılmıştır. Banane deme şansım yok. İnsan olarak yok, hele de şiir yazan olarak hiç yok.” diyor.
İki kitabı birden sormak istiyorum. Neden “Peş” ve “Yama”…
İki kitabımın ismi de içindeki şiirlerin birer dizesinde geçiyor. Herkes yaşamında bir şeylerin peş’inden gider. Bu kimi zaman iştir, yaratıdır; kimi zaman sevdadır; kimi zaman tüm insanlığa dair bir özlemdir, umuttur, kimi zaman da ömrünün geri kalanını adamak zorunda bırakıldığın kayıp bir delildir. Şiir de peş’inden beni sürükleyen, peş’ine takıldığım yaşamımdaki değerlerden bir tanesi.
Yama’nın bir yerinde “yamayarak ilerlemek”ten bahsetmiştim. Yamamak, onarmak, tekrar tekrar kullanmak. Bu, önemli bir kısım insanın yabancısı olmadığı bir durum. Bir de yaşamda karşına dikilen her haksızlık, her eziyet, belki her yokoluş ve tekrar tekrar tekrar doğrulma, devam etme...yani aslında “umut” bu, inatla umut.
“Peş” kitabının ardından “Yama” okurlarla buluştu… “Yama”, “Peş”in devamı mı?
Mutlaka bir şeyler bir şeylerin devamı. Hayat devam ediyor, şiir de yazılmaya devam ediyor. Ben ağır ağır değişiyorum, o da ağır ağır değişiyor. Daha detaya inersem, Peş’teki şiirlerin çoğu oluştukları zaman bakımından uzun bir döneme yayılıyor. Fakat özellikle son bölümlerinde, son altı yedi senede ortaya çıkan şiirlere yer verdim. Bu vakitler yazılmış şiirlerin bir kısmı da Yama’da yer aldı. Bu bakımdan içinde Peş’teki şiirlere devam denebilecek şiirler yer alıyor. Yama’da ayrıca çok yeni şiirler de var. Bunlarda şekil ve içerik yönünden biraz değişiklik seziyorum. Bu hoşuma giden bir değişim. Tabi bu değerlendirmeyi en iyi okuyucu yapacaktır, ben objektif olamayabilirim. Ancak yine de örneğin Yama’da kimi konulardaki eleştirel yaklaşımın daha belirgin olduğunu söyleyebilirim. Dili oldukça sade kullanmaya özen gösteriyorum, bir okuyan gözüyle baktığımda Yama’da daha da sadeleşmiş olduğunu hissettim.
Şiirleriniz geniş bir coğrafyada geçiyor. Şiiriniz nasıl bir coğrafyanın ürünü? Yaşanılan, gidip görülen yer diye bakmazsak, acısını sevincini duyumsadığımız her coğrafya şiirin konusu. Yani güzel ve sancılı bir coğrafyanın ürünü. Güzel herkese güzel değil, sancı da herkese sancı değil elbet. Ötelerdeki insanı, olduğunuz yerde duymuyorsanız, dünyanın neresini dolaştığınızın, neresinde yaşadığınızın bir anlamı yok. Ötelerdeki insanı duyup da dibinizdekini duymuyor, görmüyorsanız bunun da bir anlamı yok. Kimse değilse bile yazanlar görmeli, anlatmalı; güzelliği de acıyı da umudu da.
Toplumsal meselelere uzak durmayan bir şiiriniz var. Bu şiirlerde yoğun bir hüzün hakim. Şiirleriniz aynı zamanda okuru yüzleşmeye davet ediyor. Ne dersiniz?
İnsan şiir yazmak için yaşamaz herhalde, yaşar sonrasında bundan şiir çıkar, resim çıkar, heykel çıkar. Ne yaşıyorsa onu yazar sanırım. Ben hayal edip de şiir yazamıyorum. Yani şiir yazmak için şiir yaz(a)mıyorum.
Şiirlerimde hüzün de var ama daha ziyade acı var. Yüzleşme ve yüzleştirme evet. Güzel tariflemişssiniz. Acıyı anlatmalıyız, belki daha da çok anlatmalıyız. Hüzün sezildiyse eğer o, her acıyı bedenime aldığım ve taşıdığım için sezilmiştir. Herhangi bir acıya başkasının acısı diye bakmadığım içindir.
Yüzleşmemek, tekrar ve tekrar yaşamak demek. Banane deme şansım yok. İnsan olarak yok, hele de şiir yazan olarak hiç yok.