‘YENİLGİ VE HÜZÜN İNSANI TOPYEKÜN UMUTSUZLUĞA GÖTÜRMEMELİ’
SON dönemde toplumsal meselelere duyarlı şairlerin kaleme aldığı şiirlerde yenilgi, hüzün ve umutsuzluk hakim… Nesnelliği olmakla birlikte sizce bu durum tek yönlü bir yaklaşım değil mi?
Toplumsal meselelere duyarlı şairler olması bile sevindirici. Ne yazık ki çok şiir üretilse de, yaşamın ta içinden şiirlere pek az rastlıyorum, sanki şairler toplumdan ayrı varlıklarmış gibi. Yanılıyorsam
ne iyi. Diğer yazanları bilemem ama benimki çok da “umutsuzluk” diyemeyeceğim. Yenilgi, hüzün evet. Fakat bu insanı topyekün umutsuzluğa götürmemeli. Mutluluk da öyle, bireysel anlık mutluluk beni toptan mutlu edemez. Diğer büyük çoğunluk insanın da mutlu olmasıyla gerçek mutluluğuma kavuşabileceğim. Benim işim “şairlik” değil diyebilirim aslında. Uğraşılarımdan biri. Başka bir deyişle şiir yazmak için yaşamıyorum veya yaşadıklarım, hissettiklerim, üzüntülerim şiir olsun diye değil, gerçek oldukları için böyle yansıyor söze.
Son zamanlarda insanı çok yıpratmış olabilirler, özellikle de “umutlu” insanları. Tabi şair ne kadar hüzünlü, yenilgili şiirler yazsa da umutsuzluğu önermemeli. Şiirlerimde, satır aralarında çokca umut ışığına da rastlayacaksınız. Bir de, her yerin çok aydınlık olması, her şeyin apaçık, çırılçıplak görünür olması çok umutlu olunacak zamanlar olmayabilir. Yakın tarihte de bunu çokca deneyimledik. Gereksiz, yersiz umuda mesafeliyim tabi. Bu da fazlaca, insanı tembelleştirme, etkisizleştirme, eylemsizleştirme riski barındırıyor.
Yama “diktiğim el kadar fidan, döktüğüm bir bardak su” dizeleriyle bitiyor. Umutsuz da olsak yaptıklarımız bir şeylere yetemese, yetişemese de, emek harcamayı bırakmamak gerek. Onca yangına rağmen fidan dikmeye, su dökmeye devam...