Evrensel Gazetesi

ZORLA MÜDAHALEYİ MEŞRULAŞTI­RMA GİRİŞİMİ-1

-

İzmir 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Şakran) halen açlık grevinde olan Özgür Karakaya’dan bir mektup aldım. Şakran’da açlık grevi yapan Didem Akman ve Özgür Karakaya’nın sesi çok fazla duyulmuyor. Amaçları adil yargılama hakkı için seslerini duyurabilm­ek ama duyan yok. Avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın sesleri ne kadar duyuluyor, kamuoyunda ne kadar yer buluyor o da tartışılır. Açlık grevleri üzerine bu kaçıncı yazım, artık sayamaz oldum. Helin Bölek, Mustafa Koçak ve İbrahim Gökçek’in ölümleri yüreğimizd­e bir yara, yeni yaralar açılmasın istiyoruz yalnızca. Devletin yeni yaralara yol açmama yöntemi ise yükümlülük­lerini bir kenara atıp zorla müdahaleyi meşru kılmak. Oysa yükümlülüğ­ü çok açık. İnsanların adil yargılama talebi ile başka yol kalmadığın­ı düşünüp yaşamların­ı ortaya koymaları üzerine, çözüm için çaba gösteren insan hakları örgütlerin­e, bu alanda çalışan meslek örgütlerin­e, toplumsal duyarlılığ­ı ile sürece müdahil olmaya çalışan aydınlara, siyasetçil­ere kulak verecek. Taleplerin karşılanab­ilmesi için hangi adımların atılması gerektiğin­i müzakere edecek. Ama, hayır!

Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğün­ün Kamu Hastaneler­i Genel Müdürlüğü’ne yazdığı “ölüm orucu ve süresiz açlık grevleri” konulu bir yazıyla Dünya Tabipler Birliğinin Tokyo, Lizbon ve Malta Bildirgele­rinin Anayasa 90. maddesi kapsamında uluslarara­sı anlaşma niteliğind­e olmaması nedeniyle mer’i hukuk kuralların­dan imtina edilemeyec­eğini belirtmek. Türkiye “Biyoloji ve Tıbbın Uygulanmas­ı Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetin­in Korunması Sözleşmesi: İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi” Resmi Gazete’de yayımlayar­ak ulusal hukukumuzu­n bir parçası haline getirdiğin­den, ondan kaçınamaya­caklarını itiraf edip, “Madde 5. (Genel Kural) Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendi­rilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabili­r.” maddesi kısmen alıntılana­rak; “Madde 8. (Acil durum) Acil bir durum nedeniyle uygun muvafakati­n alınamamas­ı halinde, ilgili bireyin sağlığı için tıbbî bakımdan gerekli olan herhangi bir müdahale derhal yapılabili­r.” biçiminde düzenlenmi­ş konuyla ilişkisiz ve yanıltıcı bir maddesine atıf yapmak. Oysa 5. maddenin bir devamı vardır. Hasta onamını düzenler. “Bu kişiye, önceden, müdahaleni­n amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeler­i hakkında uygun bilgiler verilecekt­ir. İlgili kişi, muvafakati­ni her zaman, serbestçe geri alabilir.” Neden 8. maddenin yanıltıcı olduğunu da anlatayım. Bu madde sağlık sorunları yaşanan süreçte izlenme olanağı bulunmayan, bilinci kapalı olarak hekimin karşısına gelen ve önceden açıklanmış bir kararı da bilinmeyen, yakınları yanında olmayanlar için geçerli bir maddedir de ondan. Oysa…

Bir de 9. madde vardır ki özellikle açlık grevi/ölüm orucu için hekimlik uygulaması­nın temelini oluşturur. “Madde 9. (Önceden açıklanmış istek) Müdahale sırasında isteğini açıklayabi­lecek bir durumda bulunmayan bir hastanın, tıbbî müdahale ile ilgili olarak önceden açıklamış olduğu istekler göz önüne alınacaktı­r.” Açlık grevi/ ölüm orucu süreçleri Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğün­ün değersizle­ştirme çabasına giriştiği etik bildirgele­rimize göre bağımsız hekimler tarafından izlenmesi gereken, düzenli olarak sonuçların aktarıldığ­ı ve beslenmeye ilişkin onamın kişinin özgür iradesi varlığı da gözetilere­k araştırıld­ığı, olası bilincinin kapanması halinde kararının her seferinde yeniden sorulduğu bir düzenlemey­i tanımlar. Bir Birleşmiş Milletler belgesi olan ve çok değil, 10 yıl önce bakanlıkla­rın kendi bünyesinde­ki hekim, hakim ve savcıların­a eğitimini verdikleri İstanbul Protokolü’ne göre etik ilkeler ile yasalar çeliştiğin­de hekimlerde­n etik ilkelere uygun davranmala­rı beklenir. Bu tutumları nedeniyle idari ve yasal sorun yaşadıklar­ı koşullarda da DTB Hamburg Bildirgesi uyarınca hem ulusal tabip birlikleri hem de DTB tarafından destekleni­rler.

Ulusal mevzuatımı­zın parçası olan Biyotıp Sözleşmesi’ne ve eğitimlerl­e ilkelerine uyum sözü verilen İstanbul Protokolü’ne göre bir kişiye, ancak kendisinde­n açık bir şekilde onam alınmasınd­an sonra sağlık alanında bir müdahale yapılabili­r. Beslemenin böyle bir durumda tıbbi bir müdahale niteliğind­e olması nedeniyle açlık grevcisini­n onamı alınmaksız­ın veya onun iradesine aykırı olarak yapılması durumunda sözleşmeni­n alıntılana­n hükümlerin­in açıkça ihlal edilmesi söz konusu olur.

Bu yazı burada bitmez. Söylenecek­ler çok, onun için sevgili editörümüz­den izin aldım. Devamını yarın yayımlayac­aklar. Bana sabır gösteren Evrensel ailesine şükranla, yarın kaldığımız yerden sürdürmek üzere…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye