MISIR VE ARAPLAR... VE TÜRKİYE’NİN MEYDAN OKUMASI
MISIR hareket ettiğinde, Arap dünyası dalgalanıyor. Rolü ortadan kalktığındaysa, Mısır ve Arap ulusal güvenliği birçok tehlikeye maruz kalıyor. Arap dünyası her zaman dış müdahale ve açgözlülük kavşağında olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraya kadar istikrar, bağımsızlık ve ulusal egemenliği bilmiyordu.
Arapların çoğunluğu ülkelerini vatandaşlık, eşitlik, fırsat eşitliği, ifade özgürlüğü ve seçim temelinde nasıl inşa edeceklerini bilmedikleri için; siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanda çoklu geri kalmışlık içine düştüler. Bölgesel güçler arzularını gerçekleştirmek için zayıflık ve bölünmeden yararlanmaktan çekinmediler.
Türkiye; Suriye, Irak ve Libya’daki Arap topraklarında sanki içinde yaşayan bir nüfus yokmuş gibi coğrafi genişlemenin modelidir.
Mısır Libya’daki Türk müdahalesini kınamak için ilk kez sesini yükseltmedi. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ilk kez Sirte ve Cufra’nın kırmızı çizgi olduğunu belirterek Türk ordusunu tehdit etti. Silahlı kuvvetleri, gerektiğinde Mısır sınırları dışında görevlere hazırlanmaya çağırdı.
Sisi’nin çıkışı Arap dünyasının birçok yerinde memnuniyetle karşılandı. Memnuniyetin sebebi Türkiye’nin müdahalesine bir son verebileceği için değil, çünkü bu, tüm Arap çabalarının uyumlu olduğu bir süreç gerektiriyor. Memnuniyet, Sisi’nin çıkışının Mısır’ın Arap liderliği rolüne geri dönebileceği yönündeki umudu geri getirmesi nedeniyledir. Mısır hareket ettiğinde Arap dünyası dalgalanıyor ve rolü ortadan kalktığında, Mısır ve Arap ulusal güvenliği birçok tehlikeye maruz kalıyor.
Hiç kimse Mısır’ın ekonomik olarak tükenmiş imkanlarının Libya bataklığında tükenmesini istemiyor. Ancak Libya’daki Türk hareketi neredeyse Mısır’ın batı sınırındaki hedefine ulaşmış durumda. Türkiye’nin Libya’ya müdahalesi çok tehlikelidir. Ancak yukarıda belirtildiği gibi en tehlikeli olanı, Arap ulusal güvenliğinin kalbine, Mısır’a vurmasıdır. Mısır Camp David sonrası oluşan zincirlerini kırabilir ve geri dönebilir mi? Arap dünyasına öncülük etmesi için her özgür Arap’ın isteği budur.