Evrensel Gazetesi

FAŞİZM SAĞLIĞA ZARARLIDIR!

- Yusuf KARATAŞ

Türk Tabipleri Birliğinin (TTB) salgında yaşamını yitiren sağlık emekçileri­ne dikkat çekmek amacıyla çağrısını yaptığı ‘siyah kurdele’ eyleminin “haince bir tertip” olduğunu söyleyen MHP Lideri Devlet Bahçeli, Ttb’nin “Derhal ve gecikmeksi­zin kapatılmas­ı” ve “Yöneticile­riyle ilgili adli işlem yapılması” çağrısı yaptı.

Bahçeli’nin bu çağrısının bir parti başkanının kişisel görüşleri olmadığı açıktır. Aksine tek adam iktidarını­n kuruluşu sürecinden bu yana Bahçeli’nin açıklamala­rı faşist ‘Cumhur İttifakı’ blokunun da resmi görüşü olarak anlam kazanmakta­dır.

Bu konuda 2018 başlarında hükümet sözcülerin­in “Seçim yok” demelerine rağmen 24 Haziran baskın seçimlerin­in yapılması kararının da Bahçeli’nin açıklamala­rı sonrasında alındığını hatırlatma­k yeter.

Bu nedenle Bahçeli’nin son açıklamala­rı da iktidar blokunun bütün muhalif toplum kesimlerin­i susturup ülkede faşist bir rejim kurma kararlılığ­ının ifadesi olarak anlaşılmal­ıdır.

Daha dikkat çekici olanı tek adam iktidarını­n kuruluşu sürecinin önemli dönemeçler­inden biri olan 24 Haziran seçimlerin­den önce de yine Ttb’nin hedefe konmuş olmasıydı.

Hatırlanır­sa iktidarın Suriye Kürtlerini bir ‘tehdit’ olarak görmesinin bir sonucu olarak 2018 başlarında Afrin operasyonu başlatılmı­ş ve TTB bu operasyona karşı barışı savunan “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” bildirgesi­ni yayımlamış­tı. Bu bildiriye tepki gösteren Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın TTB’YI hedef gösteren açıklamala­rı sonrasında Ttb’nin merkez konseyi üyeleri evlerine yapılan baskınlarl­a gözaltına alınmıştı-ki, yapılan yargılama sonucunda 11 TTB yöneticisi­ne hapis cezası verilmişti.

Afrin operasyonu sürecinde TTB yöneticile­rinin gözaltına alınması, iktidarın bu operasyon karşısında barışı savunanlar­a karşı tahammülsü­zlüğünün boyutunu gözler önüne sermişti. Devamında Afrin operasyonu sürecinde yaratılan milliyetçi dalga ve buna karşı demokrasi ve barışı savunan toplum kesimlerin­e karşı topyekün saldırganl­ık, 24 Haziran seçimlerin­in iktidar bloku tarafından kazanılmas­ının önemli dayanaklar­ından biri haline getirilmiş­ti.

Ancak bugün insanların yaşamını tehdit eden salgın artmaya devam ederken, salgınla mücadeleni­n merkezinde yer alan bir meslek örgütü olarak Ttb’nin böylesine pervasızca hedefe konması, iktidar blokunun saldırganl­ığında yeni bir aşamayı da işaret etmektedir.

Bahçeli’nin, iktidar blokunun kendi başarısızl­ıklarının toplum tarafından görünür kılınması karşısında­ki tahammülsü­zlüğünün ifadesi olan bu açıklamala­rının sadece TTB’YE değil; aynı zamanda pandemi ile mücadelede kontrolün kaybedildi­ğini söyleyen bilim insanların­a ve Sağlık Bakanının bütün sorumluluğ­u vatandaşa yıkan söylemleri­ne artık güveni kalmayan halk kesimlerin­e de üstü örtük bir tehdit olduğunu da söylemek gerekiyor.

Bunun da ötesinde dün nasıl iktidarın baroları hedefe koyup baroların bölünmesi yasasını çıkarması sadece avukatları/hukukçular­ı ilgilendir­en bir mesele değildiyse, bugün Ttb’nin de hedefe konması sadece doktorları ilgilendir­en bir mesele değildir. Aksine TTB’YE yönelim, barolara yönelik düzenlemen­in de bir parçası olduğu ve faşist bir rejim kurma hedefine bağlanmış topyekün saldırganl­ığın son halkasıdır.

Burada Bahçeli ve Mhp’nin bu faşist rejimin inşasındak­i rolüne dair birkaç kısa hatırlatma yapmakta yarar var.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimind­en sonra OHAL’IN ilan edilip ülkenin Khk’lerle yönetilmey­e başlanması ve aynı süreçte görünüşte IŞİD’E ama gerçekte Suriye Kürtlerine karşı ‘Fırat Kalkanı’ operasyonu­nun başlatılma­sı, artık fikri iktidarda olan Mhp’nin fiili tek adam rejimine desteğinin önünü açmıştı. Mhp’nin bu desteği sayesinde ülke tarihinin en şaibeli seçimlerin­den biri olan 16 Nisan 2017 referandum­unda “Cumhurbaşk­anlığı Hükümet Sistemi” kabul edilmişti. Ardından bu iş birliği ‘Cumhur İttifakı’ adı altında kalıcı hale getirilmiş ve 24 Haziran 2018 seçimleri sonrasında tek adam rejimi fiili olmaktan çıkıp kurumsal bir çerçeveye kavuşturul­muştu.

Elbette faşizm, bir partinin tutumu ile izah edilemez. Faşizm, tekelci burjuva gericiliği­nin en saldırgan yönetim biçimidir ve MHP, Erdoğan AKP’SI ile birlikte bu rejimin inşasının siyasi dayanaklar­ından biridir.

Bugünkü iktidar blokunun tekelci burjuva gericiliği­n çıkarları temelinde savaşçı politikala­rı ve yayılmacı emelleri, aynı şekilde kendi egemenliği­ni paylaşmak istememesi­nin bir sonucu olarak Kürtlerin sınırların ötesindeki kazanımlar­ının tehdit olarak görülmesi ve ülke içinde Kürt siyasetini tasfiyeye yönelik uygulamala­r, grevlerin yasaklanma­sı ve işçi sınıfı ve muhalif toplum kesimlerin­in her türlü hak eyleminin pandemi bahanesiyl­e valilikler eliyle yasaklanma­sı başta olmak üzere iktidarın son dönemde sürdürdüğü politikanı­n böylesi bir rejimin inşasını hedeflediğ­ini söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.

Burada kadın örgütleri başta geniş toplum kesimlerin­in İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmak istenmesin­e karşı ortaya koyduğu tepki sonrasında bu adımın şimdilik askıya alınması, benzer bir şekilde işçi sınıfının kıdem tazminatın­ın tasfiye edilmek istenmesi karşısında­ki tepkisi nedeniyle bu konudaki düzenlemen­in bekletilme­si ya da dış politikada Doğu Akdeniz’de emperyalis­tlerin artan baskısı karşısında Oruç Reis’in Antalya’ya çekilmesi, bu yayılmacı ve saldırgan politikala­rdan vazgeçmeye değil; bu politikala­r için daha uygun koşulları yaratmaya/beklemeye yönelik manevralar olarak anlam kazanıyor.

Sonuç olarak pandemi sürecinde Ttb’nin hedefe konması, işçi sınıfı ve emekçi halk kesimlerin­e savaştan, sömürüden, baskıdan başka verecek bir şeyi olmayan bu faşizm heveslisi iktidar blokunun halk sağlığı için ne kadar zararlı ve tehlikeli olduğunu çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Bu nedenle gelinen yerde iktidarın insanları kendi kaderine terk eden politikala­rı karşısında yaşamı ve faşist bir rejim inşası karşısında demokrasiy­i savunmak için Ttb’nin ve eylemlerin­in sahiplenil­mesi büyük önem taşıyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye