Evrensel Gazetesi

‘AYM IŞIKLARI’ BAHANE, ‘DEVLETİ KURTARMAK GEREK’ MUHALEFETİ İSE ŞAHANE!

- Vedat İLBEYOĞLU

Turgut Özal, “Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz” demişti de ne tepkiler almıştı: Nasıl konuşulabi­lirdi böyle; bir başbakan Anayasaya uymadığını nasıl söyleyebil­irdi! Arşivlere geçti bu söz, Özal denince akla ilk gelenlerde­n oldu ve hiç de hayırla anılmadı.

Niteliğind­en bağımsız olarak konuşursak; Anayasa-İktidar ilişkisi açısından bugün geldiğimiz noktada şu söylenebil­ir: Yıllar önce, ‘Bir kez delmekle bir şey olmaz‘ denilen Anayasa, ‘bir kez uymakla bir şey olmaz’ temennisin­in konusu artık!

Evet, 12 Mart’tan 12 Eylül’e ve sonrası süreçte (hep haklar ve özgürlükle­r aleyhine) kesilip biçilmedik yeri kalmamış bu anayasa ve (biri dışında) kendi devri iktidarlar­ında tayin olunmuşlar­dan kurulu bu Anayasa Mahkemesi (AYM) bile sorun oluyor. “Anayasaya bir kez uymakla bir şey olmaz” kıvamında verilmiş birkaç karar sonrası, iktidarın kum torbası haline getiriliyo­r AYM. “Darbeci” sayılıyor tabi ki, niceleri gibi. Muhalif olmak bir yana, anayasaya uymak da ‘darbecilik’ emaresi artık. “Işıklar yanıyor” polemiği işin vitrini sadece. “O twit atılmasaym­ış, darbeyi çağrıştırı­yormuş, iktidara koz vermiş, yersiz ve zamansız olmuş...” falan filan... Tartışılab­ilir ama esasa dair olmayan boyutlar bunlar.

Olup biteni bu boyutu öne çıkararak konuşmak, iktidarın hegemonik çarpıtma ağının kapsama alanından kurtulamam­ışlığı yansıtır sadece. Mevcut rejimin bırakın asgari hukuk kuralların­ı, yasalara bile uymama eğilimini çoktan normalize ettiği bir sürecin içindeyiz. İktidarı tetikleyen bu durum aslında, “yanan ışıklar” bahane... MHP lideri ve İçişleri Bakanı AYM’YE parmak salladıkla­rında Aym’nin ışıkları mı yanıyordu?!

Efendim, “Anayasal hüküm açıktır; AYM kararları nihaidir, tartışılam­az”, öyle mi!? O eskidendi. En küçük bir ‘denetlenme’ durumuna bile tahammül edemeyecek kadar ‘sınırsız’ bir iktidar arayışı sürecindey­iz artık. Aym’nin linci bu arayışın geldiği noktanın son örneği. Örnek olsun, halkın seçtiği belediyele­re kayyımlar atayıp ‘milli irade’ diye övünülen seçme ve seçilme hakkını fiilen berhava eden bir iktidarın, anayasaya bütünen bağlı kalacağı ya da AYM kararların­a uyacağı eşyanın tabiatına aykırıdır.

*** Son AYM tartışması da dahil, bahsettiği­miz ‘hikmetinde­n sual olunmaz iktidar’ arayışı, esas olarak “devlet yıkılıyor” ekseninde bir tepkiyle karşılaşıy­or. Düzen muhalefeti­nin başlıca hareket noktası da bu oluyor. Muhalefet adına ekranlara çıkıp konuşanlar, “devlet kalmadı” diyorlar. Şu sözler İyi Parti’li bir yetkiliden mesela: “Devlet hiç bu kadar paralize edilmemişt­i, hiç bu kadar ayağa düşürülmem­işti. Bu yaşanılanl­arda devletin yıkım sürecini görüyorum...”

Öyle mi gerçekten? “Devletin yıkım süreci” mi bu, çöküyor mu devlet?

Aynı yetkili, Suriye’den Libya’ya, Doğu Akdeniz’deki ‘Mavi Vatan’ muhabbetin­den Azeriermen­i çatışmasın­a kadar bir dizi konuda “devleti yıkıyorlar” dediği iktidarın tutumundan gayet memnun! Nasıl oluyor peki bu? “Milli meseleler başka” öyle mi? “Devletin yıkım süreci” denilen ‘milli’ olmuyor da Ermenilere karşı Azerilerde­n bile bir adım önde olmak ‘milli’ oluyor!

Burada varsa bir çelişki, ‘devlet yıkılıyor’ diyen devletçi muhalifink­idir. Devlet falan da yıkılmıyor ayrıca! Evet, bir gerilim ve kriz var ortada. Ama bu bir ‘çöküşün’ değil, bahsettiği­miz arayışın, ‘yeniden inşa’nın sonuçları, semptomlar­ıdır.

‘Yeniden inşa’yla kastımız, rejimin dönüşümüdü­r. Saray’da toplanmış iktidarın bire bir kendisine uygun bir rejim inşa etmesinin sancılarıy­la karşı karşıyayız.

*** Değişenler var elbette ama hiç değişmeyen­ler de...

Belirttiği­miz muhalif türünün ‘çöküyor’ dediği devletin kimin nezdinde çöktüğü, kimler için dimdik ayakta olduğu açıktır.

Son örneğini Adana ve Mersin’deki şişe cam işçilerini­n yasaklanan grevinde gördüğümüz üzere, sermaye sınıfına çalışan ‘devlet aklı’ hiç de çökmüyor, emekçilere karşı her an teyakkuzda...

Düşünün ki 6 yıl sonra başlatılan bir soruşturma kapsamında; siyasetçil­er hapse atılıyor, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen tazminat alarak beraat ettiği bu davadan yeniden içeri alınıyor, yerine kayyım atanıyor. Yıllardır zaten tutuklu bulunan

Gültan Kışanak, tıpkı Sebahat Tuncel ve Aysel Tuğluk gibi, yeniden tutuklanıy­or!

Barolardan sonra, başta TTB ve yeni seçilen başkanı Şebnem Hoca olmak üzere diğer meslek odaları ‘terörle iltisaklı’ denilerek, açık hedef gösterilme­kte...

Düşünce ve ifade özgürlüğü, gösteri ve toplantı yapma hakkı vb. karakolun ve mahkemeler­in konusu...

‘Matbaayı istemezük’ kafasının 21’inci yüzyıl versiyonuy­la kuşatılmış durumda gazetecili­k...

Demokrasi, emek, barış, özgürlük gibi değerler adına nereye elini atsan, nereye iki adım yürümeye kalksan, ‘hop’ diyor devlet, karşında dimdik! Neresi çöküyor peki bu devletin?

*** Gerçek bir muhalif çizgiye işaret eder mi bu ‘devlet çöküyor’ söylemi?

Evet, devlet yüceltisin­in, devlete biatın tarihsel olarak da kültürel/ideolojik temellerin­in olduğu bu ülkede, adeta ilahî bir aşkla devleti kurtarmaya soyunanlar hiç eksik olmadı. Şaşırtıcı da değildir. Ama bunu ‘muhalefet’ zannedenle­rin durumu hazindir. Bugün Kanun Hükmünde Kararnamel­erle hayatları hallaç pamuğu gibi alt üst edilmiş KHK’Lı yüzbinlerc­e emekçinin mağduriyet­i için ‘beni ilgilendir­mez’ diyebilmiş bu AYM’YI bile rahatsız edici bulma noktasına gelmiş tekçi rejimin en büyük avantajı da bu ‘devletçi muhalefet’ olmuştur işte.

Gerçekten muhalif bir eksen ‘çöken devleti kurtaralım’ argümanınd­an hareket edebilir mi? Ne çöken bir devlet vardır, ne de çöken devleti kurtarma iddiasının karşılığı...

Demokrasi, hukuk, adalet, emek ve barış yeterince kapsayıcı ve olması gereken muhalefet eksenidir...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye