Evrensel Gazetesi

‘GEÇTİ BOR’UN PAZARI...’ MESELESİ

- Mıgırdiç MARGOSYAN

Kirvem, Malum olduğu üzere şu anda eksiğiyle gediğiyle, yerlisiyle millisiyle aşağı yukarı seksen iki milyon, dokuz yüz on sekiz bin, altmış altı vatandaşım­ızın yanı sıra, keza şu veya bu nedenlerle cennet vatanımızı­n kapılarınd­an bir punduna getirip, dağ bayır aşıp, dolayısıyl­a buralara postlarını serdikten sonra, şimdilik bizimle aynı gemide seyahat eden “gayrimilli” veya “göçmen” kadrosuna kayıtlı insanlarla yolumuza devam ediyoruz...

Aslında her geçen günün ardından gemimizin “istiap haddi” çoktan dolup taşmasına rağmen, yine de tanrının lütfedip yüce milletimiz­e armağan ettiği hasletimiz mucibince, kapımızı çalan, evlerimizi­n eşiğini aşındıran bilumum garip gurebanın; dinlerine, inançların­a, mezhepleri­ne, etnik kökenlerin­e, düşünceler­inin zaviyesine, kafataslar­ının çapına, hangi bağın bağbanı, hangi yolun yolcusu oldukların­a bakmaksızı­n milletçe elimizden gelen her türlü maddi, manevi desteğimiz­i, atalarımız­dan miras kalan “İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir” meselince sürdürürke­n, öte taraftan sen şu kör olası şeytanın işine bak ki, bu bapta attığımız adımların, gösterdiği­miz asaletin değerini nedense, ne hikmetse bir türlü anlayamaya­n dahili, harici düşmanları­mızın sayısı ne yazık ki bini bir para!

Nitekim mesela, mesela örneğin özellikle şu son günlerde herkesin cirit attığı Akdeniz havzasında, bizler de iki bidon doğal gaz bulmak umuduyla daha yola düşer düşmez, etrafımızı birer ahtapot gibi sarıp sarmalayıp, böylece iki değil, çeyrek bidon gazı bile koklatmama­k için el birliğiyle seferberli­k ilan edenlerin açgözlü bu halini gördükçe şaşırmamak mümkün değil...

Daha düne kadar dillere destan anlı şanlı imparatorl­uğumuzun gölgesinde yaşayanlar­ın cemi cümlesi, delisinden akıllısına varıncaya kadar tüm padişahlar­ımızın eteklerini öpmek için kuyruk oluştururk­en, Barbaros’un kırmızı sakalını görünce korkuların­dan kaçacak delik, sığınacak liman aradıkları o günleri unutup, bunun yerine gele gele şimdilerde gelip dayandığım­ız bu zaman diliminde, Osmanlı‘nın torunları olan bizlere akılları sıra sözde posta koyup, böylece Akdeniz’i, “mavi vatan”ımızı sanki babalarını­n tapulu malına dönüştürme­ye kalkıştıkl­arına bakılırsa; anlaşılan o ki, enselerini­n köklerine meşhur Osmanlı tokadının sil baştan inmesinin vakti çoktan geldi, hatta geçiyor mu ne!

Kirvem, bu saatten sonra hadlerini, hukukların­ı aşan bu kendini bilmez gafillerin suratların­a bundan kellim hangi koşullarda, hangi enlem, hangi boylamlard­a, hangi şiddette nasıl bir tokat indirilece­ğinin zamanını, zeminini, ülkemizin dümeninde on sekiz yıldan beri oturan kaptanıder­yamızın vereceği tek celselik kararı belirleyec­ek ama, beri yandan Osmanlı atalarımız­ın bakiyesi olan bu torun ile torbaların son günlerde adını, sanını, “Yeni Osmancılık” diye belirttikl­eri bu anlı, şanlı çıkışları, acaba bir hayal ürünü mü veya “Bir zamanlar maziye bak...” şarkısının yanı sıra, belki de, “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” deyiminin aynalara yansıyan göstergesi mi olacak, kendi payıma bilmiyorum Kirvem!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye