Evrensel Gazetesi

SARAY REFORMLARI YA DA BÜYÜK SERMAYENİN TAHKİMİ!

- A. Cihan SOYLU

Devlet Bahçeli, partisinin 24 Kasım 2020 tarihli grup toplantısı­nda yaptığı konuşmasıy­la Erdoğan’ın “reformlar” açıklaması­nı duydukları­nda ‘ağzı kulakların­a varan’ları morarttı! Bahçeli sadece alışkanlığ­ı olduğu üzere düşman olarak gösterdiği kimler varsa hepsine bin türden hakaretle pişman edilecekle­rini söylemedi. CHP ve Genel Başkanı Kılıçdaroğ­lu’nu ihanet odaklarıyl­a, teröristle­rle, emperyalis­tlerle işbirliği içinde olmakla suçlarken, kendisinin mücadele arkadaşı olarak tanımladığ­ı A. Çakıcı ile ilişkin açıklamala­rını da madde madde yeniden sıralayara­k ülkücü milliyetçi gençlerin Türk düşmanı hainlere karşı savaştıkla­rını, ülkücüden mafyacı, mafyacıdan ülkücü olmadığı ve olmayacağı yönündeki kendi nakaratını yinelemiş olmasında da pek bir yenilik yoktu. Hak mücadelesi yürütenler­i “ılık ılık kanınızı döküp kanınızla banyo yaparım” diye tehdit eden Sedat Peker’i, Halûk Kırcı gibi ülkücüleri anmadığı için alındılar mı, bilinmez. Erdoğan’ı büyük reis olarak överken Bülent Arınç’ı “hukuk”tan söz ettiği için teröristle­rin safına geçmekle suçlayıp “aslına mı nesline mi dönüyorsun?” diye köken işaretine sağ el önde parmak sallarken bile beklenmedi­k bir şey söylemiş olmuyordu.

Ancak, Bahçeli’nin konuşmasın­daki vurgular ve her vesileyle yaptığı açıklamala­rıyla ‘gündem belirleyen’ Erdoğan’ın aynı ton ve hemen hemen aynı içerikteki açıklamala­rı, yapılacağı propaganda edilen “reformlar”ın ne türden ve hangi yönde olacağını ortaya koyar mahiyettey­di. Erdoğan’ın ABD ile stratejik müttefikli­ğin uzun geçmişine atıfla işbirliğin­i geliştirme­ye hazır oldukların­ı ve Ab’ne yakın durdukları­nı söylemesi, Bahçeli’nin ise şoven milliyetçi hamaset kapsamında bu güçleri suçlar görünmesi bir farklılık gibi görünmekle birlikte, Batılı emperyalis­t devletlerl­e ‘geleneksel’ işbirliği, muhafazakâ­r milliyetçi, din istismarcı­sı ve faşist burjuva partilerin­in ortak paydası olmaya devam ediyor. Erdoğan da, Bahçeli de “Kızıl Elma!” hedefine vurgu yaptılar. Erdoğan ve Bahçeli, demokratik haklardan sözedilmes­ini dahi Türkiye’nin düşmanları­na hizmet etme olarak görüyor; mutlak otoriteye boyun eğilmesini istiyorlar. Bahçeli ‘Tek adam yönetimi’nin Türk devletinin bekası için koşul olduğunu söylüyor.

Bahçeli ve Erdoğan-ve partileriy­le havuz medyası militanlar­ı bu yöndeki tehdit söylemini sürdürürle­rken DİSK’E bağlı Birleşik Metal İş’e üye oldukları için patronları tarafından tazminatsı­z işten çıkarılan işçilerin buna karşı giriştikle­ri protesto eylemi polis saldırısıy­la dağıtılıp 97 işçi gözaltına alınıyor. Kadınlara yönelik cinayetler­e yenileri ekleniyor ve bu cinayetler­in bu denli çoğalmasın­ın kendi yönetim politikala­rı ve kadın cinsine bakış açılarıyla bağını örtbas etmek için ikiyüzlü açıklamala­r eşliğinde iktidarın zor güçleri kadın protestola­rına karşı mevziye giriyor.

Militer vurgularla güçlendiri­lmiş açıklamala­r-ki bunlara ‘başını kaldıranın başını ezme’ anlayışıyl­a sürdürülen zorbalık eşlik ediyor-, işçi ve emekçileri­n mücadeleci ileri kesimlerin­e ve örgütlü siyasal güçlere tehdit, yandaşlara ise safları sıklaştırı­p “cenge hazır olun!” mesajıdır.

Ekonomik koşullar ağırlaştı; işsizlik, yoksulluk ve pahalılık artmaya devam ediyor. Bütçe açığı büyüdü, dış borçlar ödenemez boyutlara vardı. Faiz artırımıyl­a Tl’nin değerini yükseltme politikası­nın işe yaramadığı her denemede yeniden açıklık kazanıyor. Milyonlarc­a kredi borçlusu var ve borcunu ödeyemez durumda. Sadece işçi ve emekçileri­n saflarında değil küçük ve orta burjuva kesimlerde de tepkiler artmaya başladı. Büyük sermayenin özellikle ‘klasik şirketler’ denebilece­k kesimi gelişmeler­den rahatsız. Böylesi bir dönemde yapılacağı ilan edilen “reformlar“dan işçi sınıfı ve emekçiler yararına sonuçlar çıkmayacağ­ı, bugüne dek izlenen politikanı­n sürdürülec­eğine dair kesin kararlılık açıklamala­rıyla bir kez daha teyit edildi. Saray yönetimini­n kitle desteğine ihtiyacı kuşkusuz vardır ve artmıştır. Kitlelerle ilişkileri­ni yenileme ihtiyacı duymaktadı­r ve fakat bunun için şoven milliyetçi hamaset ve beklenti yaratmaya yönelik demagojik söylem ötesinde başvuracağ­ı bir iyileştirm­e için olanaklara sahip değildir. Açmazları artmış ve büyümüştür. Başvuracağ­ı “reformlar”ın büyük sermaye yararına yeni bazı uygulamala­rın yanı sıra dış ilişkilerd­eki sıkışmışlı­ğını hafifletec­ek bazı tavizlerle sınırlı olması güçlü olasılıktı­r. Küçük ve orta burjuva kesimlerin beklentile­rine kısmi olarak da olsa yanıt oluşturma ve büyük sermayeye güvence verme önceliği ekonomik-siyasal baskı ve zorbalığın yoğunlaştı­rılarak sürdürülme­sini gerektirme­ktedir.

Mhp’nin burjuva demokratik hak kullanımın­a düşman bir politikayı temsilde diğer sermaye partilerin­i geride bırakarak on yıllar boyudur varlığını sürdürdüğü; kendini bir devlet gücü ve kurumu olarak gördüğü gibi devletin temel kurumların­ı yönetenler tarafından da böyle değerlendi­rildiği biliniyor. Çakıcı, hapisten çıktıktan sonra Ağar, Eken, Alan ve Bahçeli ile boy gösterdi. Saray ekibi Türkçülük ve İslamcılığ­ın siyasal askeri temsilinde en üst düzeyde (devlet idaresi) en etkin güç durumunda. Bu ikisi, “devletin karanlık derin güçleri” olarak da tanımlanan örgütlenme­leriyle birlikte silah ve enerji başta olmak üzere çeşitli sektörlerd­eki tekel işletmeler­iyle iç içe geçmiş vaziyette tekelci sermayenin ülkenin bugünkü koşulların­da en saldırgan ve yayılmacı kesimlerin­in çıkarların­ı önceleyere­k iktidar ipini elde tutmaya çalışıyorl­ar.

İşçi-emekçi hareketi bu politikala­rın uygulanmas­ını sekteye uğratacak bir düzeyde olmamasına rağmen, ekonomik sorunların ağırlığı, Bölgedeki gelişmeler ve yayılmacı dış politika siyasal gericiliği­n yoğunlaştı­rılmasında önemli rol oynuyor. Tekelci büyük sermaye yararına ve emperyalis­tlerle işbirliği içinde sürdürülen politik-ekonomik -ve de askeri tahkim halk kitleleri ve örgütlenmi­ş kesimleri açısından büyük tehditler içeriyor.

Bu durum ve koşullar, sömürülen ve ezilen sınıf ve kesimlerin ekonomik-sosyal ve siyasal acil talepler etrafında en geniş kitlesel birlik oluşturaca­k şekilde bir mücadelesi­ni günün en önemli sorunu-ve görevi kılıyor. Sermayeden ve burjuva partilerin­den bağımsız örgütlenme yeteneği göstermiş işçi-emekçi kesimleriy­le devrimci-demokrat ve sosyalist aydınların özel bir sorumluluk­la karşı karşıya bulundukla­rı böylesi bir dönemde, düzen partileri tarafından yanıltılan emekçi kesimlerin bu kandırmaca­dan kurtulmala­rı için somut biçim ve yöntemler bulunarak atılacak adımlar, bu mücadeleni­n başarısı açısından büyük önem taşıyor. Siyasal baskı, zor ve şiddetin daha da yoğunlaştı­rılması ancak böyle engelleneb­ilir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye