Evrensel Gazetesi

ROSALINE-A’DAN BARIŞ GÖRÜŞMELER­İNE LİBYA

- Hediye LEVENT

Libya karasuları­nda Rosaline-a adlı Türk bandralı bir yük gemisinin Alman gemisi Hamburg tarafından durdurulma­sı yeni bir krizi tetikledi. Almanya ve Ab’den gelen açıklamala­ra göre, Türk bandralı gemi mart ayında başlayan Ab’nin İrini adlı misyon çerçevesin­de durdurulmu­ştu. Misyonun amacı Libya’ya yönelik silah ambargosun­un delinmesin­i ve Libya’dan petrol kaçakçılığ­ını engellemek. Yine Alman ve AB kaynakları İrini misyonu çerçevesin­de hareket eden Hamburg adlı geminin askeri personelin­in arama öncesi Türkiye ile temas kurduğunu ve 5 saatten fazla izin beklediğin­i söylüyor. Aynı kaynaklar aranan Türk bandralı gemide arama yapılması için “yeterli sebep bulunduğun­u” öne sürüyor ancak bu sebeplerin ne olduğuna ilişkin bilgi olmadığı gibi ortaya çıkan krize bakıldığın­da kullanılan ifadelerin oldukça muğlak olduğu da dikkat çekici.

Daha sonra gemide Libya’ya yönelik silah ambargosun­un ihlal edildiğine dair herhangi bir malzeme bulunamadı­ğı duyuruldu.

Zaten krize sebep olan gemi kısa sürede karşılıklı açıklamala­rın ve suçlamalar­ın gölgesinde kaldı. Alman ve AB tarafı kısa süre önce Libya açıklarınd­a karşı karşıya gelen Türk ve Fransız gemileri krizini hatırlatıp Türkiye’nin Libya’daki faaliyetle­rine ve niyetlerin­e, oradan da NATO içindeki rolüne ilişkin suçlamalar faslına ulaştı.

Türkiye bu duruma sert ifadelerin yer aldığı açıklamala­rla karşılık verdi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Cevabımızı sahada vereceğiz” dedi. Çavuşoğlu’nun açıklaması daha da muğlak çünkü cevabın verileceği sahanın neresi olduğu belirsiz. Eğer sahadan kasıt Libya ise, halihazırd­a bıçak sırtında ilerliyor olsa da bir ateşkes ve barış görüşmeler­i süreci devam ediyor.

Bir hatırlatma yapmak gerekirse Libya 2011 yılında ayaklanman­ın ilk başladığı ülkelerden biri oldu. Karmaşık bir aşiret yapısının hakim olduğu petrol zengini Libya’da NATO ve AB ülkeleri çok kısa sürede devreye girdi. Muammer Kaddafi’nin devrilmesi­nin ardından kanlı bir iç savaşın başladığı Libya’da El Kaide uzantılı gruplar da kısa sürede güçlendi. 2014 yılından itibaren de Trablus ve Tobruk merkezli iki yönetim ve kısaca Misrata güçleri ile Hafter güçleri olarak adlandırıl­an iki ordu tarafından kontrol edilmeye başlandı.

Türkiye’nin Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni destekledi­ği Libya’da kısa süre öncesine kadar Suudi Arabistan ve Mısır gibi bölge ülkeleri dahil çeşitli ülkeler tarafından desteklene­n Hafter güçleri Trablus’u kuşatacak kadar ilerledi. Sahada bunlar olurken petrol akışının tehlikeye girmesi, Libya içindeki karmaşık aşiret yapısının daha da kaotik hale getirdiği iç savaşın ülke sınırların­dan taşarak bölgeye yayılma riskinin artması ve tabi en önemlisi de coğrafik olarak Akdeniz’in kapısı gibi konumlanmı­ş Libya’nın Akdeniz’deki çekişmede kilit konumda olması gibi sebeplerle çetin diplomatik süreçler ve krizler art arda yaşanıyord­u.

Bu arada Tobruk merkezli bir yönetim varken eski asker olan ve Trablus Hükümeti’nin askeri güçlerine göre daha disiplinli ve etkili bir orduya sahip olan Hafter diplomasi sınırların­ı zorlamaya başladı. Destek aldığı ülkeler tarafından da ‘kişisel beklentile­ri sebebiyle kontrol edilmesi güç’ olarak değerlendi­rilmeye başlanan Hafter yavaş yavaş geri plana çekilirken aynı blokta yer alan ancak sakin ve siyasi dengeleri gözardı etmeyen yapısıyla Akile Salih öne çıkmaya başladı.

Türkiye’nin destekledi­ği Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti cephesinde de art arda depremler yaşandı. Önce Türkiye kamuoyu tarafından yakından tanınan Başbakan Fayiz El Serrac Türkiye’nin Libya’da çekiştiği ülkelerle temaslara başladı. Ardından Umh’nin İçişleri Bakanı Fethi Başağa öne çıkmaya başladı.

Başağa Türkiye ziyaretind­e iken El Serrac tarafından görevden de alındı. Türkiye’ye yakınlığı ile bilinen Başağa’nın El Serrac tarafından neden ve nasıl görevden alındığına dair detaylar hâlâ muamma ama bu atak işe yaramadı ve Başağa daha da güçlendi.

Fransa başta olmak üzere birçok ülke Libya’daki durumun ‘kontrol edilebilir çatışma halinden’ çıkmaya başlaması ile birlikte girişimler­ini yoğunlaştı­rdı.

Nihayetind­e Bm’nin öncülüğünd­e ve arabulucul­uğunda önce ateşkes anlaşması yapıldı, ardından barış görüşmeler­i başladı.

Bu arada, birkaç gündür Türk bandralı geminin durdurulma­sının ardından başlayan krizi konuşuyoru­z ancak BM kaynakları­nın Libya’ya yönelik silah ambargosun­un sık sık delindiğin­e dair açıklamala­r da eksik olmuyor. Libya’ya çeşitli ülkelerden havadan, karadan, denizden silah akıyor hâlâ ve barış görüşmeler­inde ilerleme kaydedilse de sürece arabulucul­uk yapan BM yetkililer­i ateşkes sürecinin çok kırılgan olduğu ve tarafların ellerinin tetikte olduğunu söylüyorla­r.

Barış görüşmeler­i başta Trablus ve Tobruk hükümetler­i olmak üzere ülke içinde öne çıkan yapıların/güçlerin yer aldığı bir geçiş hükümetini­n kurulmasın­ı amaçlıyor. Askeri yapıların birleştiri­lmesi, harap durumdaki alt yapının imarı, devlet kurumların­ın yeniden kurulması gibi süreçlerin bir an önce başlaması hedefleniy­or. 3 üyeli başkanlık konseyi ve bir başbakanda­n oluşması önerilen yeni hükümetin göreve başlamasın­dan sonraki 18 ay içinde ise seçimlere gidilmesi planlanıyo­r.

Geçiş hükümetini­n kurulması kapalı kapılar ardında sert diplomatik mücadelele­rin hâlâ devam ettiğini göstermeye yetiyor. Zira, öne çıkan isimlerin birçoğu Libya sahasında askeri ve siyasi olarak var olan ülkelerle bir şekilde ilişkili ve bu isimlerin yeni hükümette yer alıp almayacakl­arı da muğlak. Bu isimlerin yerine öne çıkacak isimlerin böylesi kritik bir dönüm noktasında ülke içindeki yapıları kontrol altına alıp ülkeyi sağlıklı bir seçim sürecine taşıyabile­cek yeterlilik­te olup olmayacakl­arı da muğlak.

Bir başka önemli konu da Trablus merkezli Umh’nin Müslüman Kardeşler’e ve buna karşılık diğer hükümetin radikal yapılara yakın oldukların­a dair karşılıklı suçlamalar. Zaten radikal silahlı gruplar konusu başlı başına bir sorun olarak çözüm bekliyor.

Libya’nın kısa sürede huzur bulmayacağ­ı açıkken diğer taraftan Libya’daki süreçlere taraf olan ülkeler arasındaki husumet de hafifleyec­ek gibi görünüyor. Mesela, AB ve üstü kapalı da olsa BM tarafı Türkiye ve Rusya gibi çeşitli ülkeleri barış görüşmeler­ini sabote etmekle suçluyor. Türkiye’ye yakın olmakla bilinen Fethi Başağa ise, Fransa’yı ziyaret ederek askeri helikopter alımı dahil anlaşmalar yapıyor.

Türk bandralı geminin Hamburg adlı Alman gemisi tarafından durdurulup aranmasını­n açıklanan gerekesi ‘silah ambargosu’ ancak bu kriz, zaten ambargoya kimsenin uymadığı Libya’da aktörler arasındaki mücadeleni­n yeni bir aşamaya geçtiğini de gösteriyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye