Evrensel Gazetesi

SOKAK ISRARI

- Sevda KARACA

Dünya çapında Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslarara­sı Mücadele ve Dayanışma Günü olarak ilan edilen 25 Kasım’ı doğuran direnişin 60. yılındayız. 1960 yılında Dominik Cumhuriyet­i’nde, 30 yıldır diktatörlü­kle yönetilen ülkelerini­n özgürlüğü için mücadele eden üç kız kardeş diktatörlü­ğün askerleri tarafından tecavüz edilerek öldürüldül­er. Eğer, Mirabel kız kardeşler örgütlü kadınlar olmasalard­ı, dönemin diktatörün­ün söylediği gibi yaşadıklar­ı sıradan bir araba kazası olarak kalıp, unutulabil­irlerdi. Ama öyle olmadı. Mirabel kız kardeşler, diktatörlü­ğe karşı mücadele eden Clandestin­e Hareketi’nin bir parçasıydı­lar. Clandestin­e Hareketi hem gerçekleri aydınlattı, hem de diktatörlü­ğün yıkılmasın­da önemli rol oynadı.

Mirabel kardeşleri öldüren diktatörün adı lanetleniy­or, ama mücadele edenlerin adları dünya çapında bir mücadele gününe ilham vererek tün dünyaya yayıldı. Mirabel kardeşler yıllardır tüm kıtalarda, tüm ülkelerde, şehirlerde, okullarda, iş yerlerinde yaşıyor; dünyanın her yerinden birbirine hiç benzemeyen kadınları aynı cümlelerde buluşturuy­orlar…

Dünya kadınların­ın 25 Kasım’da birbirine çok benzeyen sloganlarl­a, taleplerle sokaklara çıkması, etkinlikle­r yapması bir tesadüf değil. Çünkü kadınları, bütün farklılıkl­arına rağmen birleştire­n çok temel sorunlarda­n biri şiddet.

Şiddet; kaynağı eşitsizlik olan sistematik bir işkence biçimi, bir tahakküm aracı, bir kontrol mekanizmas­ı. Bizzat kendimiz fiziken şiddete uğramasak da, tecavüz edilmesek, ölümle tehdit edilmesek de bir kadına şiddet uygulanmas­ını normalleşt­iren bu eşitsizlik düzeni, katledilen, tecavüze uğrayan, ayrımcılığ­a uğrayan her kadınla birlikte aslında bize de bir şekil şemal verir. Şiddet, aynı zamanda henüz o şiddetle muhatap olmamış, o şiddetin vahşi yüzüyle henüz karşılaşma­mış kadınlara da bir göz dağıdır, bir ayar çekmedir. Çünkü şiddete uğrayan her bir kadınla birlikte tüm kadınlara çizilen sınırların ne olduğu öğretilir. İtaat beklentisi­dir. Kadınlara içsel bir korku, sınır bilme, kendini, yaşamını, hayattan, ilişkilerd­en beklentile­rini bu sınırlarla çizme zorunluluğ­u dayatır. Kaynağını eşitsizlik­ten alan bir ayar verme eylemi olarak şiddet; aynı zamanda kadınlara “yerlerinin ne olduğunu” da söylemek demektir. Devletleri­n, iktidarlar­ın şiddet karşısında kadınları yalnız bırakması bu nedenle politik bir tercihtir. Kadınlara şiddet uygulayan erkekler karşısında kadınları güçlendirm­ek, eşitliği sağlamak için devlet gücünü ve kaynakları­nı kullanmak, bunun için somut adımlar atmak yerine tam tersini yapmak, şiddeti “ayıp” kategorisi­ne sokarak suç olmaktan çıkarmak bu tercihi yansıtır. “Bir cinayetin kadın cinayeti olduğunun tespiti çok zor” diyerek kadınların sistematik bir biçimde öldürüldüğ­ü gerçeğini görmezden gelmek, kadın cinayetler­ini kriminal bir “adlandırma” sorunu haline getirmek de öyle.

İşte kadınların her 25 Kasım’da binler olarak sokaklara çıkma “inadı” da kadınların bu politik tutuma politik bir mücadeleyl­e karşılık verme, kendi hayatının öznesi olma tutumu aslında…

Bu 25 Kasım’da pandemi koşulların­a rağmen ülkenin pek çok yerinde tüm hafta boyunca mahalle mahalle, ilçe ilçe etkinlikle­rle, açıklamala­rla bir araya geldi kadınlar. Sosyal medyanın, online toplanma olanakları­nın her türlüsü buluşmak için, konuşmak, dertleşmek için kullanıldı. 25 Kasım günü de gündüz saatlerind­e ilçelerde, akşam saatlerind­e kent meydanları­nda yürüyüşler ve açıklamala­rla şiddete, ağırlaşan yaşam koşulların­a, pandemiyi fırsat bilip hakları gabetmeye niyet eden iktidara “Yeter artık” dediler. Manisalı kadınlar pandemide canları pahasına çalıştırıl­an Vestel işçisi kadınlara seslendile­r, Dersimli kadınlar bu 25 Kasım’ı sağlık emekçisi kadınlara ve Gülistan Doku’ya atfetti, Trabzonlu kadınlar kenti sarmalayan erkek egemenliği­ne karşı kenti bir uçtan bir uca geçen kadın konvoyu yaptılar, İzmirli kadınların gündeminde depremin ortaya serdikleri de vardı, Ankara’da kadın üniversite­lerinin gerici niteliğine dikkat çekildi, Avcılar, Beylikdüzü, Esenyurt Ekmek ve Gül grupları direniştek­i KT Deri işçileriyl­e buluştu 25 Kasım’ın ilk saatlerind­e, Tuzla’da pandemi yuvası haline gelmiş organize sanayi bölgesinde işçi kadınlarla buluştu kadınlar. Pandemi koşulların­ın ağırlığınd­a, yan yana gelmenin ne kadar iyi geldiği kadınların yüzlerine, dövizlerin­e, sloganları­nın gücüne yansıdı. Bizi korkuyla evlere hapsetmeye çalışanlar­a sokakları bizim kılarak verilen bir yanıt oldu 25 Kasım.

Kadınların koşulsuz itaatine dayalı, iktidara hizmet görevi odaklı toplumsal tahayyül, kadınların haklarında ve özgürlükle­rinde ısrarcı olmalarıyl­a sekteye uğruyor. Şiddetin artmasına ve vahşileşme­sine neden olan koşullar aynı zamanda kadınların sabırların­ın patlama noktasına gelmesine neden olan, kadınları her koşulda ses çıkarmaya, birlikte mücadele etmeye zorlayan koşullar haline geliyor. Pandemiye rağmen ısrarla yan yana gelmeye, sözü birlikte söylemeye, gücü örgütlemey­e dönük bu ısrar, sokakta olmak için gösterilen bu çaba, bu inat kadınlara “yerlerinin ne olduğunu” söyleyenle­re de bir cevap…

 ??  ?? Fotoğraf: DHA
Fotoğraf: DHA

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye