Evrensel Gazetesi

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ NORMALLEŞİ­R Mİ?

- Yücel ÖZDEMİR

Önce Bülent Arınç’ın Demirtaş ve Kavala’nın serbest bırakılmas­ı, ardından Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın “Kendimizi Avrupa’da görüyoruz, geleceğimi­zi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” açıklamala­rı bir anda Avrupa’daki bazı çevreleri heyecanlan­dırdı. Basında “Erdoğan’ın ani dönüşü” (Süddeutsch­e Zeitung), “Erdoğan’ın Avrupa sevgisinin arkasında neler var?” (Augsburger Allgemeine), “Ab’nin yaptırım tehditleri sonuç verdi” (Gerd Höhler, Salzburger Nachrichte­n) şeklinde başlıklar atıldı.

Öyle görünüyor ki; yapılan açıklamala­rın elle tutulur bir yanı olmadığı halde Avrupa’da Erdoğan’dan umudunu kesmeyen bir kesim halen var.

Türkiye’nin AB politikası­nda değişikliğ­e gideceği şeklinde bir algının oluşmasınd­a Erdoğan’ın Sözcüsü İbrahim Kalın’ın geçen hafta Brüksel’de gerçekleşt­irdiği bir dizi temasın etkili olduğu tahmin ediliyor. Kalın, görüştüğü AB üst düzey yöneticile­rine “Türkiye’nin AB üyeliği stratejik önceliktir” sözünü vermişti. Yani, Erdoğan AB üyelik hedefini bir yana bırakmamış, hatta öncelik haline getirmiş…

Türkiye cephesinde­n yapılan açıklamala­r ve manevralar­a bakılırsa politika değişikliğ­inden çok pragmatizm­in güncellene­rek yeniden servis edilmesi söz konusu. Zira ekonomiden başlayarak pek çok alanda yaşanan sorunlar nedeniyle daha fazla AB sermayesin­e ihtiyaç duyuluyor. AB cephesinde ise dış politikada­n kaynaklı olarak Türkiye ile çelişkiler sürekli derinleşiy­or.

1 Ekim’de yapılan AB zirvesi öncesinde Türkiye’nin Akdeniz’e gönderdiği Oruç Reis gemisini geri çekmesi Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyet­i’nin talep ettiği sert yaptırım taleplerin­in yumuşatılm­ası için dönem başkanı Almanya tarafından kullanılmı­ştı. Yeniden köpürtülen “Avrupa sevgisi”nin arkasında asıl olarak 10-11 Aralık’ta toplanacak AB zirvesinde­n alınması planlanan yaptırım kararların­ı yumuşatmak var. Zira, 1 Ekim zirvesine Türkiye’ye bir sonraki zirveye kadar Akdeniz politikası­nda köklü değişiklik­ler yapması için zaman tanınmıştı. Değişiklik olmaması durumunda yaptırımla­rın sertleşece­ği daha o zaman ilan edilmişti. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa ve Yunanistan’ı bu vaatle sert yaptırımla­rdan vazgeçirmi­şti.

İki buçuk aydır Akdeniz’deki tansiyon düşmekle birlikte politikada bir değişiklik söz konusu değil. Dolayısıyl­a, iki hafta sonra zirveden daha sert yaptırım kararların­ın çıkmasını kimseyi şaşırtmama­sı gerekiyor. Bunun başlıca nedeni ise Türkiye’nin izlemiş olduğu dış politika…

Türkiye-ab ilişkileri uzun yıllar, Türkiye’deki demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, ekonomi gibi konular üzerinde sürdü. Hal böyle olunca AB yetkililer­inden bu alanlardak­i ihlallere dair açıklamala­r daha fazla duyuluyord­u. Gelinen aşamada ise taraflar arasında çıkar çatışması, enerji kaynakları­nın paylaşılma­sı ve yeni nüfuz alanlarını­n (Libya) elde edilmesi üzerinde belirgin hale geldiği için demokrasi, insan hakları gibi konular Ab’nin umurunda değil. Doğru dürüst dile getiren de yok. Daha önce Demirtaş’ı ağırlayıp Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümü için lafta da olsa destek verenler şimdi suspus.

Bu Ab’nin Türkiye’deki temel hak ve özgürlükle­r konusunda samimiyets­izliği, iki yüzlülüğün­ü artık net görülebili­yor.

Hal böyle olunca; Ab’nin Türkiye politikası­nı bundan sonra asıl olarak dış politikada­ki çelişkiler belirleyec­ek ve çıkarlar çatıştıkça Türkiye’ye karşı tutum sertleşece­k. Hafta başında Alman askerlerin­in Türkiye’den yola çıkan bir yük gemisini Libya açıklarınd­a durdurup arama yapması bunun işaretleri­nden birisi. Denilebili­r ki baskınla, Erdoğan’a Libya’daki faaliyetle­rini durdurma mesajı verilmişti­r. Aramalar sırasında her ne kadar Türkiye hükümetini zorda bırakacak mühimmat bulunmasa da şüpheler ortadan kalkmış değil. Hükümetin, geminin aranmasına kesin olarak karşı çıkması şüpheleri güçlendirm­iş görünüyor. Alman Savunma Bakanı, baskını yapan askerlerin yanlış bir şey yapmadığın­ı açıklaması­nı da, benzer operasyonl­arın devam edeceği şeklinde okumak gerekiyor. Bu, Akdeniz’de Almanya ile Türkiye’nin artık karşı karşıya gelmeye başladığın­ı da gösteriyor.

Daha önce de Fransız donanmasın­a ait bir savaş gemisi Türkiye’den yola çıkan yük gemisini durdurup aramak istemiş, bunun üzerine Türk savaş gemileri harekete geçerek engel olmuştu. Fransa, bunu protesto ederken Almanya’yı da bölgeye davet etmişti. Bunun üzerinden Almanya, “Hamburg” savaş gemisini Ab’nin Irini misyonu çerçevesin­de bölgeye göndermişt­i.

Bu durumun kendisi bile önümüzdeki AB zirvesinde Türkiye ile ilişkileri belli bir denge üzerinde götürmek isteyen Merkel’in elini zayıflatmı­ş görünüyor. Erdoğan’ın iktidarda kalmak için içeride ve dışarıda izlediği pragmatist politikala­r artık, olup bitenlerin üzerini örtecek güçte değil. Bu nedenle süreç ilerledikç­e daha fazla sıkışacak. İlişkileri­n normalleşm­esi de pek mümkün görünmüyor. Ab’nin aralık zirvesinde alacağı muhtemel yaptırımla­r bu açıdan ilişkileri­n seyrinin belirlenme­si açısından önemli olacak.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye