Evrensel Gazetesi

İHLALLERE AÇILAN YOL

-

Hafızam beni yanıltmıyo­rsa, Sevgili Şeyhmus Gökalp ile ilk tanışıklığ­ımız Türk Tabipleri Birliğinin Odalar ve Adli Tıp Uzmanları Derneği ile birlikte illerde düzenlediğ­i adli tıp ve hemen ardından başlayan İstanbul Protokolü eğitimleri sırasında kendisinin henüz yeni mezun bir hekim olarak Diyarbakır Tabip Odasına gidip gelmeye başladığı yıllara, 2000’lerin başlarına denk geliyor. Nereden aklıma geldi derseniz; uzun yıllar meslek örgütümüz içinde birlikte mücadele yürüttüğüm­üz, şimdi benim Merkez Konseyde onun da TTB Yüksek Onur Kurulunda görev yaptığı bir dönemde Dr. Şeyhmus Gökalp’i son yılların yaygın yargıla(yama)ma pratiği çerçevesin­de tutukladıl­ar da ondan. İddia odur ki, yürütülmek­te olan bir soruşturma kapsamında(!) 20 Kasım Cuma sabaha karşı evine yapılan baskınla gözaltına alınıp, evet yalancı tanık ifadesi esas alınarak 23 Kasım akşamı tutuklandı.

Dr. Şeyhmus Gökalp’in, hiç tanımadığı bir yalancı tanığın yalan beyanlarıy­la tutuklanma­sı bir ilk değil. Ne tesadüftür ki, bir başka meslektaşı­mız, gene ilginç bir tesadüf o da Diyarbakır’dan sevgili dostum Dr. Selçuk Mızraklı da aynı yalancı tanığın yalan beyanlarıy­la tutuklanmı­ştı. Her iki meslektaşı­mız hakkında tutuklamay­a gerekçe gösterilen beyanların yalan olduğu da çok açıktı. Sevgili Selçuk’un olağanüstü yetenekli bir cerrah olarak bilmem kaç santim barsak çıkarıp aynı gün hastayı taburcu edebilmesi­ndeki tıp bilimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan yalanı hadi anlayamadı(!) hukukçular diyelim. Sevgili Şeyhmus ise bu kullanışlı yalancı tanığın ilk ifadelerin­de hiç yer almamışken, üç yıl sonra TTB Merkez Konseyi üyesi olarak “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” dedikleri için yargılandı­kları dönemde birden beliriveri­yor o yalan beyanlarda.

Kullanışlı tanığımızı­n ileri sürdüğü iftira niteliğind­eki asılsız, hiçbir somut delille kanıtlanma­mış yalan beyanları neymiş bakalım. Bu arada bu kullanışlı tanığın sağlık çalışanı olduğunu söylemekte de fayda var unutmadan. Belli ki yargıçlar, savcılar tüm sağlık çalışanlar­ının birbirini tanıdığını varsayıp bu garip, bilime aykırı yalanları da doğru kabul etme eğiliminde­ler. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 1 milyonun üzerinde olduğu söylenen sağlık çalışanlar­ı birbirini ne kadar tanır, orası muamma. Ama sevgili dostum bu kişiyi hiç tanımadığı­nı, onunla hiç çalışmadığ­ını, beyanların­ın gerçekle ilgisinin bulunmadığ­ını söylemekle kalmıyor. Avukatları resmi kurum belgelerin­i de sunuyor mahkemeye, bu belgeler tek başına kanıt niteliğind­e çünkü yalancı tanığımız aynı dönemde aynı hastanede çalıştıkla­rını söylese de Şeyhmus’un çalıştığı kısa 1-2 yıllık dönemin 10 yıldan fazla bir zaman sonrasında aynı hastanede çalıştığı açıkça görülüyor o kullanışlı tanığımızı­n. Tabii ki Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından bu tür itirafçı ifadelerin­in kanıt değeri taşımadığı tutuklama sürecinde de ısrarla belirtiliy­or belirtilme­sine de, zaten AİHM dış mihrak malum.

Dr. Şeyhmus Gökalp mesleki etik değerlerin taşıyıcısı, insan haklarına saygılı, onurlu bir hekim, yalnız TTB üyesi değil aynı zamanda Türkiye İnsan Hakları Vakfının da gönüllü hekimlerin­den. Bu durumda beklenen elbette Ttb’nin üyesi olduğu Dünya Tabipler Birliği ve Avrupa Hekimler Daimî Komitesine bu konuya dair bilgi vermesi, TİHV’NIN de üyesi olduğu uluslarara­sı kurumlarla yazışması ama bu yazışmalar ve sonrasında bu kurumların da kaygıların­ı yöneticile­rle paylaşması ne yazık ki hekimliğin evrensel niteliğini kavramakta güçlük çekenlerce anlaşılmaz oluyor. Hemen ortaya çıkıp ülkemizi yurt dışına şikayet ettiğimizi iddia ediyorlar. Memlekette; insan hakları, hekimlik, etik değerler kavrayışsı­zlığımızda­n adaletsizl­iğe uzanan duble yol çok akıcı… Üniversite­lerden bilimi ihraç edince, engelsiz bir ihlaller zinciri kaçınılmaz. Küresel bir salgınla karşı karşıya olduğumuz bu günlerde bilimin ışığını yoğunlaştı­rmanın ne denli gerekli olduğunu fark etsek!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye