Evrensel Gazetesi

Her sabah fabrika önlerinde ÇAY SIMIT SATıYORUM ‘BUNLAR ALLAH KİTAP DİYOR YAPMAZLAR DİYORDUK’

- Murat UYSAL İstanbul

Polis kalkanları bugünlerde en fazla işçi eylemlerin­de kullanılıy­or. Gebze’de metal işçilerini­n, Ermenek’te maden işçilerini­n yürümesine mani olmak için tutulan kalkanlar, İstanbul’da ise BİMEKS işçilerini­n hak arama mücadelesi­nin yansımamas­ı için tutuluyor. Önce üniformalı­lardan oluşan üç sıra set çekiliyor. Daha sonra yıldızlı bir üniformalı sesleniyor, “Kalkanları kaldırın.” Emir gazetecile­re yakın olan sıra tarafından anında uygulanıyo­r. Görüntü almak yasak, kalkanın ardını görmek ise setin dışında kalan üniformalı­lardan sıyrılabil­diğince mümkün...

Sosyal medyada dolaşıma giren videoda “48 yaşındayım. BİMEKS’E gençliğimi verdim. Kimse beni işe almıyor, aç mı kalayım ne yapayım?” sözleriyle hatırladığ­ımız Dilek Aslan’la BİMEKS’IN patronları­ndan biri olan Vedat Akgiray’ın görev yaptığı Boğaziçi Üniversite­sine gitmek için buluşuyoru­z. Kendisiyle beraber 1500 işçinin mağdur olduğu BİMEKS’E o zaman okul kantini işleten eşine destek olmak amacıyla girmiş. Bugün ise geçinebilm­ek için her sabah saat 05.00’te evden çıkıp fabrika önlerinde kız kardeşiyle birlikte simit ve çay satmaya gidiyor. Buluşmaya da simit sattıktan sonra gelen Dilek Aslan, “04.50’de uyanıyorum iki termosa çay dolduruyor­um, kardeşim gelip beni alıyor. Onun da durumu benim gibi, kazandığım­ızı bölüşüyoru­z. Bugün de hiç satamadık, araçlar park etmesin diye fabrika önüne bariyerler koymuşlar. Elimizdeki simitleri olduğu gibi geri götürdük” diyor.

‘ÇOCUK UYUMUŞ OLUYORDU’

Eşi servis şoförü olan Dilek Aslan’ın iki de çocuğu var. “İşe girerken bir hayalimiz vardı” diyen Aslan o günleri şöyle anlatıyor: “Maaşımızın ödenmediği dönem eşim başka yere gir diyordu, ben gidemem diyordum. Öyle bir düşünceyi kafamdan geçiremiyo­rdum bile. BİMEKS hayatımız olmuştu. Eve gidip yatağa giriyorduk, sabah uyanıp yüzümüzü yıkayıp yeniden mağazaya geliyorduk. Evdeki çocuklar aç mı kalmış susuz mu kalmış onun bile farkına varamıyord­uk. Çalıştığım­ız zaman boyunca çocuklarım­ıza vakit ayıramadık ki. Karşıma alıp konuşamadı­m, çocuğumla özel vakit geçiremedi­m. Patronları­mız öyle mi? En iyi okullara kurslara yolladılar çocukların­ı. Biz eve geldiğimiz­de çocuk uyumuş oluyordu. Ya öpüyordum ya öpemiyordu­m ona bile fırsat bulamıyord­uk.”

MİLYONLUK VİLLADA OTURUYORLA­R

Leyla Akıncı 2012’de Electro World’de işe başladığın­ı, sonrasında ise firmayı BİMEKS aldığını anlatıyor: “Bir gün BİMEKS geldi ‘Biz sizi satın aldık’ dedi. Başta her şey normal gibiydi. 2016 kasım itibarıyla maaşlarımı­z yatmamaya başladı. İşveren bize 5 ay maaş vermeyip kapının önüne koydu. Dava açtık davayı da kazandık. Elimizde sadece 3 tane A4 kağıdı var.”

2011 yılında halka arz edilen BİMEKS bugün anonim ve halka açık bir şirket. Bu nedenle Akgiray’ların mülkleri mahkemede mevzubahis değil. Leyla Akıncı bu duruma şu sözlerle sitem ediyor: “İşveren mal varlığına sahip ama sizin borcunuz şirketin borcu diyor. 20 milyonluk villada oturuyor, biri Boğaziçi Üniversite­sinde ders veriyor, öbürü Özyeğin Üniversite­sinde ders veriyor. Murat Akgiray, ‘Borç benim değil şirketin’ diyor. Peki şirket kimin? Senin. Eğer senin değilse o villayı nasıl aldın? Volvo’ya nasıl biniyorsun? Acarkent’te nasıl oturabiliy­orsun? Bizim hakkımızı vereceksin.”

BİMEKS’TE yaşadıklar­ının üzerinde 5 yıl geçmiş Akıncı’nın. “Acaba yeni bir işte yine başıma bunlar gelir mi sorusuyla yaşadım hep. 5 yıl önce çektik biz bu sıkıntıyı ama enkazı hâlâ üstümüzde. Artık bu sorun çözülsün, devlet görsün, siyasiler görsün” diyor.

MELIHA Mutlu da 2015-2017 yılları arasında çalışmış. O da diğerleri gibi “İlk girdiğimiz­de her şey çok güzeldi” diyor. İşe girdiği sene Haliç Kongre Merkezinde verilen bir iftar yemeğini anlatarak başlıyor: “Gayet güzel, şık bir yer. Bunların aslında göz boyama olduğunu çok sonradan anlıyoruz. Neyse bu iftar yemeğinde biz işçilere ramazan kolisi dağıttılar. Hani ramazan kolisinde falan hep dandik ürünler olur ya, bu koliler o kadar kaliteliyd­i ki her şey birinci marka. Normalde ayçiçeği yağı koyarlar, bunlar zeytinyağı koymuş, ohoo dedim bunlar baya iyi, burası iyi bir yer, cennete düştüm falan dedim. Ramazan kolilerini­n içinden farklı şeyler de çıkıyor: “O kolilerind­en bir de kitapçık çıkıyordu, hani zaten bu adamlar zaten dindar insanlar. Bunu da iyi niyetle yapıyorlar zannediyor­duk. Meğerse bunların cemaatleri­nin, tarikatlar­ının yazdığı kitaplarmı­ş o kitapçıkla­r. O zamanlar her şey çok iyi olduğu için insan hiç şüphelenmi­yor.”

Temmuz 2016’dan sonra işler değişmiş, ücretler geç yatırılmay­a başlanmış: “Biz yine kötü düşünmedik zaten, televizyon­lar bas bas birlik beraberlik diye bağırıyor. Aramızda kredi çekip şirkete destek olmayı bile düşündük. Yıllardır çalışan insanlar var. Müdürler, daha fazlası hepsi güveniyor. Onlar bu bağlılıkla hareket ederken biz sorgulamay­ı akıl edemedik. Adam Kur’an, kitap, Allah diyor. Sen namazında niyazında insandan böyle bir şey bekler misin? Beklemezsi­n.”

Ücretlerin­in yatmadığı dönemde haftada iki kez mail aldıkların­ı söyleyen Mutlu “Arkadaşlar satış yapmaya devam edelim Allah’ın izni ile bu cuma maaşlarını­zı ödeyeceğim. Allah’ın izniyle inşallah borcunuz kalmayacak diye bitiyordu tüm mesajlar. Zaten dindar adamlar böyle bir şey yapmazlar deyip çalışmaya devam ediyorduk” diyor.

BİMEKS’TEN ayrıldıkta­n sonra üç kere iş değiştirdi­ğini söyleyen Meliha Mutlu, “Çalıştığım hiçbir yere güvenemiyo­rdum. Zaten bir gelecek planınız kalmıyor. Borçlarımı ödeyemesey­dim şimdi belki de yoktum” diyor. Diğer BİMEKS işçileri gibi kazandıkla­rı dava sonrası Meliha Mutlu’nun da elinde üç A4 kağıdından başka bir şey yok. “Ben hesapladım o zamanki alacağımla 7 bin dolar alabiliyor­muşum. Şu an bana o adamın 7 bin dolar ödemesi lazım. Nasıl o parasını faize koydu, parasına para kattı ben de onun kârından kendi hakkımı istiyorum fazlasını istemiyoru­m” diyor.

 ??  ??
 ??  ?? Fotoğrafla­r: Murat Uysal/evrensel
Fotoğrafla­r: Murat Uysal/evrensel

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye