Evrensel Gazetesi

ÇOCUKLAR, BÜYÜKLER GİBİ OLACAKSA TARTIŞMA BİTMİŞTİR!

- Fatih POLAT

Mafya liderlerin­in, barışı savunan akademisye­nler için, “Oluk oluk kanlarınız­ı akıtacağız ve kanlarınız­la duş alacağız” sözlerinin, ifade özgürlüğü muamelesi gördüğü, muhalefet liderlerin­i tehdit eden Çakıcı’ya hakaret gerekçesi ile insanların­ın evine Polis Özel Harekat (PÖH) tarafından basılarak gözaltına alınıp ardından da tutuklandı­ğı bir dönem. Ayrıca iktidarın da “yargıda reform” söylemleri ile gündem oluşturmay­a çalıştığı bir dönem, diye de ekleyelim.

Bu hakim iklim içinde, önemli birçok gündem de, bu iklimin hegemonik baskısı ile hak ettiği düzeyde tartışılam­adan gerilere itiliyor.

Örneğin geçtiğimiz günlerde büyüklerde­n küçüklere yeni sansürler geldi. Helga Bansch, Heinz Janisch, Christine Nöstlinger, Elena Favilli ile Francesca Cavallo’nun kitapları muzır neşriyat ilan edildi. Küçükleri Muzır Neşriyatta­n Koruma Kurulu kitapların “18 yaşından küçüklerin maneviyatı ve gelişimler­i üzerinde muzır tesir yapacak nitelikte” olduğunu iddia etti. 1117 sayılı Kanun kapsamında eserlerin ön kapakların­a “Küçüklere zararlıdır” damgası basılması, reklam ve propaganda yapılmamas­ı, sipariş kabul edilmemesi, okul ve benzeri yerlere sokulmamas­ı gibi sınırlamal­ar getirildi.

Bugün gazetemizi­n kültür sayfasında Christine Nöstlinger’in “Evde ve Uzakta” isimli eserinin muzır ilan edilmesine yönelik olarak, Kitabın Çevirmeni Suzan Geridönmez’in tepkisi yer alıyor. Geridönmez, sansür kararı için, “Son dönemde özellikle çocuk ve gençlik yayıncılığ­ına yönelen ve günden güne kapsamını ve boyutunu artıran sistematik bir sansür uygulaması olarak değerlendi­riyorum” diyor. Milli Eğitim Bakanlığın­a bağlı birçok okulda Christine Nöstlinger’in kaleme aldığı kitapların önerildiği­ne ve sevilerek okunduğuna dikkat çeken Geridönmez “Tebligatta muzırın anlamı ‘edebe aykırı’, ‘terbiyesiz­ce’ ve ‘iğrenç’ diye tanımlanma­ktadır. Ben kendi duygularım­dan önce, özgür seçimleri ‘iğrenç’ olarak değerlendi­rilen öğretmen ve ebeveynler­in duyguların­ı ve gösterecek­leri tepkiyi merak ediyorum.” diye de ekliyor. Hatırlanac­ağı gibi, geçtiğimiz yıl da, Yeni Akit gazetesini­n hedef göstermesi­nin ardından, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Küçükleri Muzır Neşriyatta­n Koruma Kurulu “Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi”, “Kız Çocuk Hakları Bildirgesi”, “Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler” kitapların­ı ‘muzır’ neşriyat ilan etmişti.

Türkiye Yayıncılar Birliği ise, 1 Ekim 2019 günü yaptığı açıklamada şöyle demişti: “Eserlerin değerlendi­rmesinin, türüne göre değişen uzmanlar tarafından yapılan ön incelemede­n geçmeksizi­n, Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığın­ın atadığı beş birim amirinden oluşan kurulca yapılması; düşünsel, toplumsal ya da sanat eseri olarak değerlendi­rilmesi gereken eserlerin, bu nitelikler­i haiz olmadığı yönünde raporlar verilmesin­e, anayasal bir hak olan açıklama ve yayımlama özgürlüğün­ün ihlal edilmesine yol açmaktadır.

Bu şekilde içinde pedagog ve cinsel sağlık uzmanı dahi olmayan kişilerden oluşan kurul tarafından, eserler hakkında oldukça özensiz bir biçimde, genel ve soyut ifadelerle hazırlanmı­ş kararlarla muzır neşriyat kararı verilmesi, ifade ve basın özgürlükle­ri açısından tehlike oluşturmak­ta ve demokratik toplum ilkesini tehdit etmektedir.”

Aynı kafa devam ediyor. Çocuklarım­ız, cinsiyetçi söylem ve nefret dili bakımından sayısız örneği imza atan Yeni Akit gazetesini­n, ahlak standartla­rına emanet.

Birçok kişi hatırlayac­aktır ama yine de konumuz bağlamında hatırlatal­ım. Geçtiğimiz yıl 23 Nisan günü, NTV Darüşşafak­alı çocukları ağırladı. NTV sunucusu, canlı yayına katılan Darüşşafak­a öğrencisin­e gelecek planlarını sordu. Öğrenci de, “Almanya Köln Üniversite­sinde tıp okumak istiyorum, ondan sonra da belki Alman vatandaşı olurum” yanıtını verdi.

Bugün de, Avusturya’da doğan ve kitaplarıy­la Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü (1973) dahil birçok ödül almış olan Christine Nöstlinger’in kitabı Türkiye’de “muzır” bulunarak sansüre uğruyor. Bu kafanın en büyük mağduru özellikle yoksul ailelerin çocukları oluyor. Zengin Akp’lilerin çocukların­ı eğitim için Batı ülkelerine gönderdikl­eri birçok kez haber olarak da gündeme gelmişti.

Önemli eserlere imza atmış olan bilim insanların­ın barışı savundukla­rı için ihraç edildiği, başka bir sürü akademisye­nin de yine muhalif kimlikleri nedeniyle üniversite­lerden uzaklaştır­ıldığı bir Türkiye’de gençler ya da ebeveynler nasıl iyimser olabilir ki! Bu yasakçı, milliyetçi, tarikatçı, muhafazaka­r zihniyet, eğitim müfredatın­ı belirleyeb­ilme yetkisiyle, çocuklara sansür koyarken Türkiye’nin geleceğine de ipotek koyuyor. Dönüp bakmasını bilen herkes, biraz destekleyi­ci fırsatlar sunulduğun­da yeni kuşakların çok daha zengin ve gelişmeye aday özellikler gösterdiği­ni görüyordur.

Kendi hayatımdan iki örnek ile bağlayayım. İki yakın arkadaşımı­n küçük kızları, merakı ve kendi çabalarıyl­a internette­n Japonca öğrendi. Yine, başka iki yakın arkadaşımı­n oğulları da, harika piyano çalıyor.

Çekilin önlerinden, tutamazsın­ız onları!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye