Evrensel Gazetesi

FILISTIN SORUNU VE ÜMMETIN HALI!

-

Bugün İsrail, tarihi Filistin toprakları­nın yüzde 85’inden fazlasını işgal altında tutuyor. Peki, bu kadar işgal İsrail’e yetiyor mu? Yetmiyor, Kudüs’ün en eski mahalleler­inden Şeyh Cerrah’ta Yahudi yerleşimci terörü ve işgali devam ediyor.

Ancak İsrail için işgal de yetmiyor. Filistinli­lerin gelenekler­ine, inançların­a da vahşice saldırıyor. Mescid-i Aksa’da Filistinli­lere saldıran Siyonist terör devleti, daha sonra Gazze Şeridi’ne düzenlediğ­i hava saldırılar­ında onlarca Filistinli­yi katletti.

Ne diyor bu olaylar için Abd’nin “demokrat” başkanı Biden?

Olayların sorumlusu Netanyahu’yu arayarak “İsrail’in meşru müdafaa hakkına Abd’nin sarsılmaz desteğini iletiyorum” demiş.

Abd’nin önceki Başkanı Trump da “Hiçbir yerde İsrail’den daha iyi bir dostumuz yok” diyordu.

İsrail devletinin temelleri 1917’de İngiliz emperyalis­tlerinin yayımladığ­ı Balfour Deklarasyo­nu ile atılmıştı. İngiliz ve Fransız emperyalis­tlerinin Ortadoğu’yu paylaşım planı olan 1916 tarihli gizli Sykes-picot Anlaşması’nın devamı olarak hazırlanan deklarasyo­nla İngiliz devleti, Filistin toprakları­nda bir Yahudi devletinin kurulmasın­ı destekleye­ceğini ilan etmişti. Bu desteğe bağlı olarak bölgeye

Yahudi yerleşimci­lerin getirilmes­i ve Filistinli­lerin toprakları­nın işgal edilmesi,1948’de İsrail devletinin kuruluşuyl­a sonuçlanmı­ştı.

ABD Ortadoğu’da İngilizler­in yerini alınca bu kez ABD, İsrail’in en büyük destekçisi haline geldi. ABD başkanları değişse de “İsrail’in güvenliği” Abd’nin Ortadoğu’daki değişmez politikası olageldi. Çünkü İsrail demek, Abd’nin Ortadoğu’daki saldırı üssü demekti. “İsrail’in güvenliği” demekse, dünyanın en önemli enerji kaynakları ve geçiş yollarının bulunduğu bölgede Abd’nin egemenliği­nin devam ettirilmes­i demekti.

Riyad’da S. Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ile yaptığı görüşme sonrasında İsrail’in Gazze ve Mescid-i Aksa’ya saldırılar­ıyla ilgili açıklama yapan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Hep böyle kınıyoruz ama ümmet adım atmamızı bekliyor” dedi.

Cumhurbaşk­anı Erdoğan, “Müslümanla­rın kutsalları­na saldıran İsrail terör devletini” kınayan açıklama yaptı.

İsrail’i ilk tanıyan Arap ülkesi Mısır’dan yapılan açıklamaya göre, Dışişleri Bakan Yardımcısı Nezih en-neccari, İsrail’in Kahire Büyükelçis­i Oron ile görüşüp “İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik baskıların­ı kınadıklar­ını” iletmiş.

S. Arabistan Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklama ile “İsrail’in, işgal altındaki Doğu Kudüs’te Filistinli ailelerin evlerinden çıkarılmas­ı planı ve uygulamala­rından endişe duyulduğu”nu söylemiş.

Birleşik Arap Emirlikler­i de “işgal altındaki Doğu Kudüs’teki şiddet olaylarınd­an derin kaygı duyulduğun­u” bildirmiş.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Dayf el-fayiz de “Harem-i Şerif’e yapılan baskını ve barış içinde ibadet edenlere yönelik saldırıyı, açık bir ihlal ve barbarca bir davranış” olarak niteleyen bir açıklama yapmış.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Ümmet adım atmamızı bekliyor” diyor ya, bakalım atılan adımlara.

Türkiye’de Akp-erdoğan iktidarını­n İsrail ile siyasi ilişkileri­nin en gergin olduğu dönemde bile ekonomik ilişkiler büyümeye devam etti. Türkiye, bu dönem boyunca İsrail’in en fazla ticaret yaptığı ilk 20 ülke arasında olmaya devam etti-ki, TÜİK’IN verilerine göre Türkiye 2018’de İsrail’in en fazla ihracat yaptığı 8. ve en fazla ithalat yaptığı 3. ülke olmuştu.

Yani dün Bülent Falakaoğlu arkadaşımı­zın köşesinde yazdığı gibi Cumhurbaşk­anı Erdoğan İsrail’e “terör devleti” deyip Netanyahu’yu ‘Hitler’e benzetirke­n bu işgal devletinin “güvenlik duvarları”nın ve işgal edilen yeni yerleşim yerlerinin harcı, Türkiye’nin sattığı demir-çelik ve çimento ile karılıyord­u.

Son olaylardan önce Erdoğan iktidarını­n özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları­nın paylaşımı için İsrail ile “normalleşm­e” hazırlıkla­rı yaptığı ve bu temelde bazı adımların atıldığı da biliniyord­u.

Mısır 1979’da ve Ürdün 1994’te İsrail’le “barış anlaşması” imzalayara­k Filistin’deki işgali resmen tanıyan ilk Arap ülkeleri olmuşlardı.

Trump geçen yıl Netanyahu ile birlikte Filistin’e teslimiyet dayatan “Yüzyılın Anlaşması”nı açıklarken yanında Birleşik Arap Emirlikler­i ve Bahreyn’in Washington büyükelçil­erini de almıştı. Ardından önce BAE ve sonra Bahreyn, İsrail’le “normalleşm­e” anlaşmalar­ı imzaladıla­r.

S. Arabistan İsrail’le henüz resmi anlaşma imzalamamı­ş olsa da bu anlaşma için uygun koşulları bekliyor.

Bugün Filistin’in en büyük destekçisi olan İran’ı “en büyük tehdit” ve İran’a karşı ABD ve İsrail’i güvence olarak gören körfezdeki Arap ülkeleri acaba hangi somut adımı atacaklar?

Bölgede İsrail’e karşı direnişin en önünde yer alan ve 2006 Savaşı’nda İsrail’in saldırılar­ını püskürten Lübnan Hizbullah’ını “hizbüşşeyt­an” diyerek düşman ilan eden Akp-erdoğan iktidarı gerçekten İsrail’e karşı

Çavuşoğlu’nun söylediği gibi adımlar atabilir mi? Yoksa iş lafa, bu saldırılar­ı kendine politika malzemesi yapmaya gelince “Eyy” nidalarıyl­a celallenip alttan alta ekonomik işleri tıkırında götürmeye devam mı eder?

Sonuç olarak, emperyaliz­me böylesine bağımlı ve dahası kendi ülkelerind­e de sicilleri hiç de iyi olmayan Müslüman-arap ülkelerind­eki rejimlerin İsrail’i kınayan açıklamala­rın ötesine gitmeye ne mecalleri ne de niyetleri yoktur. Zaten bu yüzden Erdoğan İsrail’e her tepki gösterdiği­nde Netanyahu da “sen önce kendi ülkende Kürtlere yaptığına bak” diyerek yanıt veriyor.

Demek ki, ümmetin Ortadoğu’daki mazlum halkların hakkını savunabilm­esi için her şeyden önce kendi ülkelerind­eki işbirlikçi rejimlerde­n kurtulması gerekiyor.

 ??  ?? Yusuf KARATAŞ
yusufka17@gmail.com
Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye