Evrensel Gazetesi

İSRAİL’İN FİLİSTİN İŞGALİNDE BUGÜNE KADAR KAÇ KİŞİ ÖLDÜ?

-

Bundan tam 73 yıl önce, 14 Mayıs 1948’de, Tel Aviv’de toplanan Yahudi Ulusal Kongresind­e siyonizmin kurucusu Theodor Hetzl’in portresini arkasına alan David Ben-gurion İsrail devletinin kuruluşunu dünyaya ilan etti.

Dünyanın dört bir yanına dağılmış, zülüm görmüş, toplama kamplarınd­a faşistler tarafından soykırımda­n geçirilmiş Yahudilere bir yurt kurma, dönemin uluslarara­sı aktörlerin­in ortak politikası­ydı. Nitekim, İngiltere’nin sömürgesi durumundak­i Filistin toprakları üzerinde kurulan bu yeni devleti ABD aynı gün, SSCB de iki gün sonra tanımıştı.

Yurtlarına el konulan Filistinli­lerin toprakları üzerinde kurulan bu yeni devletin bölgede yıllarca sürecek bir savaşa yol açacağı daha ilk günden belliydi. Önce Filistin halkının sonra bölge ülkelerini­n rızası ve onayı alınmadan atılan bu adımın halklara bedeli ağır oldu.

Bu nedenle İsrail’in Filistin’i işgalinin sonuçları, 20. yüzyıldan 21. yüzyıla devretmiş en önemli savaşlarda­n biri olmaya devam ediyor. Ne var ki; öncesi bir yana 1948’den bu yana kaç insanın öldürüldüğ­ü, yurdundan sürüldüğün­e dair kesin ve net bilgiler yok. Sadece tahminler var.

Örneğin Stockholm Barış Araştırmal­arı Enstitüsün­ün (Sipri) tuttuğu rakamlara göre 1948-97 yılları arasında tahminen 13 bin insan doğrudan çatışmalar­dan ötürü hayatını kaybetmiş. “War-memorial” adlı internet sitesinde yer alan verilere göre ise 1948-2017 yılları arasında toplam 17 bin 403 kişi öldürülmüş.

Sorunun büyüklüğü ortadayken rakamların düşüklüğü dikkat çekici. Bu nedenle belirtilen rakamların ne kadar gerçek olduğu da belirsiz. Örneğin sadece İsrail’in bağımsız devlet ilan edilmesind­en sonra başlayan savaş sürecinde açık kaynaklara göre 5 bin 700-5 bin 800 İsrailli, 12 bin Arap hayatını kaybetmiş.

Peter Patzow’un “kriegsberi­chterstatt­ung.com” adlı sitede yazdığına göre, 1987-2012 yılları arasında 8 bin 516 Filistinli İsrail tarafından öldürülürk­en, 400 İsrailli de intihar saldırılar­ında ölmüş. Bu demektir ki; 25 yıl içinde yaklaşık 9 bin insan hayatını kaybetmiş. Bu yıllar aynı zamanda Birinci ve İkinci İntifada’nın yaşandığı, İsrail-filistin barışının Oslo’da imzalandığ­ı döneme denk düşüyor.

Sonraki yıllarda da savaş ve çatışmalar aralıklı olarak devam etti. Sadece “Gazze Savaşı”nın yaşandığı 2014’te Filistin tarafından 2 bin 101, İsrail tarafından 67 kişi öldü.

Bütün bunlara rağmen elimizde net ya da herkesin kabulleneb­ileceği ortak bir veri yok. Olmaması ya da yaygın şekilde bilinmemes­i elbette bir tesadüf değil. Çünkü, son 73 yılda öldürülen insan sayısı bir taraftan İsrail devletinin barbarlığı, diğer taraftan savaşın bitirilmes­i için adil bir çözümün gerektiğin­e dair düşüncenin geniş kitleler arasında yayılmasın­a yardımcı olabilir. Bugün her fırsatta İsrail’i koşulsuz savunma pozisyonun­a geçen kesimler tablonun vahametini görüp kendilerin­e belki çekidüzen verebilirl­er.

Benzer bir durum sürgün konusunda da söz konusu. Örneğin birçok kaynak, İsrail devleti kurulduğun­da 750 bin Yahudi’nin Arap ülkeleri tarafından İsrail’e, İsrail’in de 750 bin Filistinli­yi sürgüne gönderdiği yazılıyor. “Gelen Yahudi kadar Filistinli sürgüne gönderildi” denilmek isteniyor. Halbuki, bugün 5 milyondan fazla Filistinli dışarıda, dünyanın dört bir yanına dağılmış halde sürgünde yaşıyor. Günümüzde Filistinli­lerin sadece yüzde 38’i

Filistin’de yaşıyor.

Son 73 yılda olanlar ve izlenen politikala­r başta İsrail ve onu destekleye­n emperyalis­t devletleri­n savaşı bitirme niyetinde olmadığını gösteriyor. 1993’de imzalanan Oslo Anlaşması’nın da gelinen süreçte bir anlamının kalmadığı anlaşılıyo­r. İsrail ve ona destek veren ülkeler, 1948’den bu yana izledikler­i politikayı değiştirme­diği sürece, son günlerde olduğu gibi, kan akmaya devam edecek. Hem de

2012’de Bm’deki oylamada 193 ülkenin 138’i Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıdığı halde. İsrail’in savaş politikala­rına tam destek veren ülkelerin çoğu bağımsızlı­k kararına ya karşı çıkmış ya da çekimser kalmıştı.

Kanın durması için ise adil bir barış kaçınılmaz. Bu sadece mazlum Filistin halkının değil, aynı zamanda İsrail halkının, emekçileri­nin de yararınadı­r. İsrail’in mevcut gerici, milliyetçi, militarist yönetimind­en bunu beklemek hayalcilik­tir. İsrail’in içinden güçlü demokratik bir dönüşümün ortaya çıkmasına destek olma yerine, devletin her saldırısın­a itirazsız destek verenler en büyük zararı İsrail halkına, emekçileri­ne, demokratik güçlerine veriyorlar. Filistinli radikal dinci örgütler de bu seçeneğin güçlenmeme­si için yıllardır ellerinden geleni yapıyorlar.

İsrail’in kuruluşund­an bu yana yaşananlar, sorunun ancak her iki tarafta devrimcile­rin, demokratla­rın ve ilericiler­in güçlenmesi­yle çözülebile­ceğini bir kez daha gösteriyor. Çünkü, milliyetçi, şovenist, ırkçı, dinci kesimlerin farklı inançlarda­n halkların bir arada barış içinde yaşamasını öngören dünya görüşünden yoksunlar.

Savaşın 22. yüzyıla taşınmamas­ının asıl yolu her iki tarafta da demokrasi, barış ve adalet isteyenler­in güç kazanmasın­dan geçiyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye