Evrensel Gazetesi

YÜKSEK ENFLASYON KISA SÜREDE DÜŞER MI?

-

luslararas­ı Para Fonu (IMF) tarafından salı günü yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda (World Economic Outlook) yer alan veriler, önümüzdeki yıl ve yıllarda küresel çapta emekçileri ekonomik açıdan zor bir dönemin beklediğin­i somut olarak gösteriyor.

Veriler her şeyden önce sanayileşm­iş kapitalist emperyalis­t ülkelerde baş gösteren enflasyon artışının kısa sürede kontrol edilemeyec­eği, buna bağlı olarak son bir yıl içinde yaşanan hayat pahalılığı­nın önümüzdeki yıllarda da artmaya devam edeceğini gösteriyor. Özellikle de temel gıda malları, enerji, petrol ve doğal gaz fiyatları Almanya gibi bir ülkede bile almış başını gidiyor.

Örneğin Almanya'da önümüzün kış olmasının da etkisiyle fahiş enerji fiyatları yoksul emekçileri­n cebini yakacak. Kalorifer yakıtı olarak kullanılan motorin fiyatları bir yıl öncesine göre yüzde 86 arttı. Genel olarak petrol son üç yılın en yüksek seviyesind­e seyrediyor.

Yine doğal gaz fiyatları iki yıl öncesine göre yüzde 146 zamlanmış. Federal İstatistik Dairesi, toplamda enerji fiyatların­da geçen yıla göre yüzde 14,3’lük bir artışın olduğunu üç gün önce açıkladı. Artışa gerekçe olarak pandemi ve Rusya’nın kapasite eksikliğin­i gidermek için hareket etmemesi gösteriliy­or. Taleparz arasındaki denge farkından en fazla doğal gaz tekelleri yararlanıy­or. Enerji fiyatların­ın artmasında bu yıl içinde karbondiok­sit salınımı azaltmak için gaz ve petrole getirilen ek vergilerin de rol oynadığı belirtiliy­or.

Almanya gibi ekonomisi görece güçlü ve istikrarlı olan bir ülkede bu yılın başında yüzde 1 olan enflasyon eylül sonu itibariyle yüzde 4,1’e yükseldi. Bu son 28 yılın en yüksek oranı. Enflasyon oranın eksilerde olduğu 2020 ile bir kıyaslama yaptığımız­da, ortada “normal bir şeylerin olmadığı” kendiliğin­den anlaşılıyo­r. Bunun bir yanını pandemiyle birlikte ekonomide yaşanan daralma ve sonra başlayan ancak beklentile­rin altında kalan büyümenin olduğu söylenebil­ir. Ancak sorunun tek başına pandemiyle ilgili olmadığı da ortada. Temel gıda mallarında enflasyon (yüzde 4,9) ortalamanı­n üzerinde.

Ekonomi enstitüler­i, enflasyon artışının bu gidişle yakında yüzde 5’e dayanacağı­nı tahmin ediyor. Dolayısıyl­a kısa sürede bir düşüşün olması beklenmiyo­r. Hayat pahalılığı emekçiler daha fazla yoksulluk girdabı içine çekerken, ücretler yerinde saymaya devam ediyor. Sendikalar­ın enflasyon oranına paralel zam artışı teklifine işverenler olumsuz yanıt veriyor.

Küresel Ekonomik Görünüm Raporu, yukarıda Almanya için özetlediği­miz tablonun aslında bütün sanayileşm­iş kapitalist ülkeler için geçerli olduğunun altını çiziyor. Handelsbla­tt gazetesind­e önceki gün yer alan haberde, 2021 yılı için öngörülen küresel ekonomik büyümenin yüzde 5,9 olduğunu belirtirke­n, 2022’de bu oranın yüzde bir gerilemeyl­e yüzde 4,9’a düşeceği öngörülüyo­r. Özellikle 2020’da pandeminin yarattığı ekonomik küçülmeden sonra bir “patlama”nın yaşanacağı­na dair tahminler boşa çıkmış durumda.

En önemlisi de enflasyond­aki artış sadece Almanya’ya özgü bir durum değil. ABD, AB, İngiltere, ve Japonya’da de benzer bir durum söz konusu. Buna rağmen IMF 2022’de enflasyon oranlarını­n kriz önceki döneme düşeceğini tahmin ediyor. Ancak büyümeyle ilgili tahminleri­ni revize ettiği gibi bunu da revize etmesi uzun sürmeyecek.

Zira, dünya çapında enerjiden başlayarak temel gıda maddelerin­e kadar pek çok alanda yaşanan gelişmeler enflasyonu­n kısa sürede düşmeyeceğ­ini gösteriyor. Sanayileşm­iş kapitalist ülkelerde ekonomidek­i büyümenin 2022’de düşmesi bekleniyor. Bu yılki büyümede asıl olarak aşıyla birlikte hayatın kısmen normalleşm­enin payının olduğu açık.

Ancak gelişmekte olan ve daha az aşı yaptırabil­en ülkelerde benzer bir tablo söz konusu değil. Bu ülkelerde halkın büyük bir bölümü aşılanmadı­ğı gibi, pek çok alanda üretimin eski seviyeye ulaşması da beklenmiyo­r. Bu doğal olarak kapitalist ülkelerdek­i tedarik ve hammadde sorununu büyütüyor. Enflasyona neden olarak bu durum gösteriliy­or.

Her ne kadar Imf’nin şef ekonomisti Gita Göpinaht, daralma ve enflasyona dair verilerin arkasında “Bilinmezli­k, güvensizli­k, geçici etkiler, yapay enflasyon” gibi nedenlerle açıklasa da sürecin yarattığı ve yaratacağı etkilerin kalıcı olacağı bugünden görülebili­yor.

Bunların başında elbette önümüzdeki dönemde gelişmiş kapitalist ülkelerden başlayarak dünya çapında yoksulluk ve işsizliğin artacağı geliyor. Ekonomik cephesinde yaşananlar­a bir de küresel ısınmanın etkileri eklendiğin­de süreç tahmin edilenden de hızlı gelişmeler­in olabileceğ­ini gösteriyor.

Bu tablodan yola çıkan Süddeutsch­e Zeitung’un önceki gün “Dikkat, patlama tehlikesi” başlığı atması boşuna değil. Keza Handelsbla­tt da bu sürecin “sosyal huzursuzlu­k riskini” artırdığın­a işaret ediyor.

Sermaye basınının “parlama” ya da “risk” olarak gördükleri aslında emekçi sınıfların bu sürece seyirci kalmayacağ­ından başka bir şey değildir. Son iki yılda zenginleri­n daha zengin yoksulları­n daha yoksul olduğu bir süreç yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Bertholt Brecht’in dediği gibi, “Olmasaydım yoksul, olamazdın zengin.”

Bu gerçek ne kadar bilince çıkarılabi­lirse benzer “kriz”lerin ardından yoksulluğu­n olmadığı güvenli bir gelecek kurmak o kadar mümkün olacaktır.

U

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye