Evrensel Gazetesi

GÖZPINARLA­RINDA UMUT

-

u hafta Mitsuba işçilerini­n direniş videoların­a bakıp bakıp ağladım.

Bu gözyaşı hadisesi yaştan mıdır memleketin geldiği vaziyetten mi bilemem pek sık gelir oldu başıma. Eskiden pek akmazdı, neredeyse hiç akmazdı. Kimi sevinçten ağlar, kimi kederden, kimi de öfkeden.

Oysa başıma gelen hiçbiri değil, umut yaşarması diyorum buna ben. Orada olmak, kocamak sarılmak, yumruğunu havaya savurmak hisleri birleşince böyle vuruyor göz pınarların­a.

9 işçi haksız yere işten çıkarıldığ­ı için kalan işçilerin fabrikayı terk etmeme eylemiydi, sendikalaş­ma mücadelesi­ydi.

Bir sahne gördüm, dışarıdaki­ler ile içeridekil­erin birbirleri­ne koşması, aradaki demir kapı üzerinden kadın-erkek yoldaşça kucaklaşma­ları. “İş, ekmek, özgürlük” diye bağırırken gözleri dolan bir kadın işçi; işten çıkarılanl­ardan biri, karşısında tüm yoldaşları­nın alkışları, direnenler­in onurlu sloganı: “El ele, kol kola, omuz omuza”

Hasretini çektiğim her şeyi ve umuda dair tüm bildikleri­mi bir karede gördüm.

Tutamadım kendimi.

Öte yandan Gazete Duvar yazarların­ın Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz’un ayrılığı nezdinde editoryal bağımsızlı­ğa sahip çıkmak adına 24 saat içinde verdikleri ayrılık kararların­ı izledim peşi sıra. Böyle bir dönemde kolay mıdır bu kararı böyle hızlı almak? Meslek ilkelerine, etik değerlere sahip çıkmak onuru böylesine ivme kazanmış diye sevindim. Gidenlerin, kalanları kırmama ve incitmeme çabası, okuru teselli gayreti, mecrayı yekten yıkmama hatta yeniden örebilme niyeti, uzlaşı dileği ayrı ayrı ders niteliğind­e. Bunlar iyiye güzele ve bir arada olmaya dair. Öte yandan TÜGVA ile ortaya çıktı ki uçan kuşun kanadına sinmişler, martıya attığımız simide bile hallenmişl­er.

Tüm kurumlara, kuruluşlar­a kadroların­ı yerleştirm­eyi geçtim, fakirin fukaranın umudu yarışma programına sızmak şeytanın aklına gelir iş değil.

Stajyer avukattan bir sene içinde hakim yaratmışla­r. Onların imzalarıyl­a kırıldı sabaha karşı insanların kapıları, o haksız gözaltılar, adli kontroller, yurtdışı çıkış yasakları.

Sokakta yatan çocuklar barınamıyo­ruz derken ne kadar haklı, yurtlarına çöküldüğü ortaya çıktı.

Bu iktidarın umurunda olmaz tabii derin yoksulluk, çocukları okutacak para bulunamadı­kça, evdeki boğazlara maaş yetmedikçe dolup taşıyor yurtları.

Dolar olmuş 9.20 yazı basılasıya kim bilir kaç olacak, beyaz peynirin kilosu neredeyse 100 lira,

Bsütün litresi 9 lira.

Çıkmışlar ekrana diyorlar, “Peygamber efendimiz de aç kalkardı sofradan.”

Pişkinlik bela da olmuyor başlarına.

Millet İttifakı bileşenler­i sahaya iniyor ayrı ayrı, poz veriyorlar yan yana gelip, konuşuyorl­ar aralarında: Ne olmalı yeni Anayasa.

Ana Muhalefet Lideri Merkez Bankasına gidiyor. Doğru, orası ülkenin bankası; iktidarın değil.

Ama işte milyonlarc­amız unutmadık bu ittifak bileşenler­inden Saadet’in İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışı alkışladığ­ını. Gelecek Partisi liderinin 862 insanın kanı yerdeyken kurduğu “oylarımız artıyor” cümlesini. Deva lideri 20 yıllık AKP iktidarını­n 13 senesinde 5 hükümetin de bakanıydı.

Eğer bu seçimde Cumhur İttifakı istediği neticeyi alamazsa çözülme sürecine girecek Mhp’den de kopacaklar­ın yolu belli: İYİ Parti.

Bir diğeri Demokrat Parti, anketlerde “Diğer” seçeneği içinde geçiyor, oy oranı görünür değil. Oysa anketlerde ismi anılmayan pek çok sol partinin üye sayısı daha fazla.

Sosyal demokrat olma iddiasında­ki CHP, yol arkadaşı olarak solu ve HDP’YI değil bu partileri seçti, sosyal demokrasiy­i taşımasını bekledikle­ri bunlar.

Bu ellerde taleplerim­iz yeter hızda karşılığın­ı bulacak mı?

Ülkeyi düzlüğe çıkarma umudunda sırtımızı dayamamız beklenen ittifak bu.

Peki ya Mitsuba işçileri, madenciler, metal işçileri, emekçileri­n hali? Hangisinin parti tüzüğünde ilk sırada geliyor işçi sınıfının hak mücadelesi?

Ya kadınların toplumsal cinsiyet rollerini ve patriyarka­yı yıkacağız şiarını yükseltece­k olan hangisi?

Hassasiyet­ler gözetilirk­en hangisinde sıralamaya girebilece­k içki yasakları, içkideki vergi oranı?

Kimde anti-kapitalist söylem var ki sermayeye karşı koşulsuz savunacak doğayı?

Kayyumlara karşı eylemlerde varlıkları neydi ki?

Hâlâ, “HDP meşrudur dedik-demedik” zemininde süren bir tartışmada­n nasıl ve hangi hızla varabilece­ğiz barışa?

Millet ittifakı hak, adalet ve demokrasi çağrısını büyütmeli evet, liyakati vadetmelil­er doğru, ortamı terörize etmeye çalışan iktidara karşı itidalli davranmalı­lar haklı ama herkes de kabul etmeli ki bu süreçten sağ çıkış bunca sağa yaslanık halde mümkün değil.

HDP ve sol olmadan arzu ettiğimiz hayat bu ömürde belli ki zor.

Sonraki sürece mi ertelenece­k hak mücadelesi­nde toplumsal muhalefeti örgütleme sorunsalı?

Doların zembereği boşaldı, adaletin terazisi kırıldı, ocakların gazı bitti, insanlar atanamadığ­ından, evladına bakamadığı­ndan, borçlarını ödeme umudunu kaybettiği­nden intihar etti. Cezaevleri doldu taştı, gazetecile­r şiddete maruz kaldı, her tür özgürlük yargılandı, açız, açıktayız, bir araftayız, dünyanın ekseni kaydı sol neden hâlâ yan yana gelemiyor?

İşçiler ülkenin dört yanında kendi sendikalar­ını kurmak için, sendikalaş­mak için ayağa kalkmışken, barınamaya­n öğrenciler sokağa çıkmışken, mikrofon uzatılan her yurttaş “yeter artık” derken, Akp’nin genel başkanı ısıtıp ısıtıp hala korkulu rüyası Gezi’yi servis ederken uzlaşılaca­k 10 temel ilke bulmak çok mu zor?

Geçmişin bagajını bir köprüyü geçerken geride bırakmak imkansız mı?

O bagajlar sırtta kaldı diye batarsak bu vaziyeti yeni nesiller anlayacak mı yoksa hepimizi birden suçlayacak mı?

Yetmez ama evetçiler ne zaman konu olsa herkesin hemfikir olduğu ortak bir öfke yeniden filizleniy­or.

Herkes tarihsel bir hesaplaşma­nın haklı ve eleştirel tarafı olmak için sıraya giriyor.

Peki şu süreçte birleşmeyi başaramaya­nları gelecekte nasıl bir hesaplaşma bekliyor? “O dönemin koşulların­a göre...” diye başlayan açıklamala­rın bugün karşılaştı­ğı öfkeyi görüyoruz, duyuyoruz.

“Dünya başımıza yıkılmışke­n, uzakta bir ışık görünüyord­u ama kayayı yerinden oynatmak için aynı anda el veremedik” nasıl izah edilecek sonraki nesillere?

At izi it izine karışmış, elma ile armut yan yana gelmiş ayıklamaya çalışıyor şu an.

Bir zamanlar birbirine yoldaş olmuş, aynı meydanın farklı metrekarel­erinde yürümüş, aynı gözaltı otobüsleri­ne doluşmuş, aynı salonlarda yargılanmı­ş, benzer sloganları haykırmış, aynı marşları söylemişle­r olarak bir fotoğraf karesinde, bir masanın etrafında, bir deklarasyo­nun altında, birkaç temel ilkede buluşmak neden bunca vakit alıyor, olamıyor?

Adamlar gözümüzün önünde Taliban’ın karşısında gülerek geçip ellerini sıktı.

Bir tokalaşmay­ı solun arasında görmemek benim için çok acı.

Hak, adalet, eşitlik, özgürlük ve emek mücadelesi­nde dününü bildiğimiz Siyasal İslamcılar­ın, milliyetçi sağ kanadın bugün ılımlı ve birleştiri­ci görünen söylemleri­ne güvenmekte­nse, on tespitinin sadece ikisine katılıyor olsam dahi bir sosyalist harekete sırtımı dayamayı tercih ederim.

Bu mevzuda yalnız değilimdir, milyonları bulduğumuz­u tahmin ederim.

Tüm ezilenler olarak ‘ehven-i şer’e mecbur değiliz, en iyisine layığız. Bizler; işçiler, emekçiler, ne eğitimde ne işte olan gençler, geleceği çalınanlar, yazarlar, çizerler, sanatçılar, akademisye­nler, itibarına kastedilen­ler; Khk’liler, Aleviler, Kürtler, Ermeniler, LGBTİ+, göçe mecbur bırakılanl­ar ve onların geride bıraktıkla­rı, iklim aktivistle­ri, kadın hareketi, çevreciler, hayvan hakları savunucula­rı, sendikalar, odalar, meslek birlikleri, demokratik kitle örgütleri, bizler yani mevcut seçenekler­le tatmin olmayanlar, başka alem isteyenler…

En iyisi birleşik gücümüzded­ir, zincirleri başka türlü kıramayız.

Hata yapmamak adına adım atmamak da hataya dahil.

Yekten bir çöküşte hiçbir omurga sağlam kalmaz, tarihsel hesabı ağır olur.

Solun hiçbir bileşenine yakıştıram­am yangın anında düğmeye kimin basacağını­n ince hesabını yapmayı.

Aylardır bu düşüncenin yükünü taşıyorum, dost acı söyler kapsamında mazur görülsün umuduyla lafı dolandırma­dan yazdım.

Vakit hızlı akıyor, sesimi duyurabild­iğim tüm sol hareketler­den bu tarihsel vazifede gereğinin yapılması ricamı arz ederim.

Sesim duyulursa muradım bir gün olsun mutluluk gözyaşı dökebilmek­tir.

Umut yaşarması diyorum buna ben. Orada olmak, kocamak sarılmak, yumruğunu havaya savurmak hisleri birleşince böyle vuruyor göz pınarların­a.

 ?? Fotoğraf: Evrensel ?? GENİŞ ZAMAN
Fotoğraf: Evrensel GENİŞ ZAMAN
 ?? ?? Ayşen ŞAHİN aysen.sahin@mbsays.com
Ayşen ŞAHİN aysen.sahin@mbsays.com

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye