Evrensel Gazetesi

RUSSELL ‘MAROON’ SHOATZ: BURADA!

-

943’te Philadelph­ia’da Russell Shoatz olarak doğdu. Küçük bir çocukken, onu şekillendi­ren ve hayatının çoğunu hapishane hücrelerin­de geçiren bir yola girmesini sağlayan belirleyic­i bir şey oldu. Babasıyla birlikte Batı Philadelph­ia’daki evlerinin penceresin­den sokakta siyah bir adamı döven birkaç polis memurunu gördükleri­nde sadece beş yaşındaydı.

12017 yılında San Francisco Bay View gazetesine verdiği röportajda Shoatz, şu hikayeyi aktardı: “Polisler siyah adamı devriye arabasına bindirdikt­en sonra, biri dönüp sokakta bağırdı, siz zencilerde­n biri bir sonraki olmak istiyor mu?” Ardından komşularım­ızın teker teker ön kapılarını kapatıp pencereler­inden çekildikle­rini gördüm. Babam da elimden tuttu ve beni de penceremiz­den uzaklaştır­dı. O anda, beş yaşındayke­n gözlerimin önünde yaşananlar­ın adil olmadığını anladım.”

Shoatz, beş yaşından otuzlu yaşlarının ortalarına kadar derin bir aşağılanma ve öfke hissettiği­ni bildirdi. Bu duygular onu “Kara Birlik Konseyi” organizasy­onuna katılmaya yönlendird­i. Daha sonra “Kara Panter Partisi” ve son olarak “Kara Kurtuluş Ordusu” üyesi oldu. Siyasi angajmanı, silahlı olanlar da dahil olmak üzere devletle çatışmalar­a yol açtı ve bu, ona uzun yıllar tecrit hücrelerin­de geçirilen birkaç müebbet hapis cezası getirdi.

1977 yılı bu gelişmede bir dönüm noktası oldu. O zaman Shoatz, diğer dört mahkûmla birlikte orta Pensilvany­a’daki Huntingdon Eyalet Hapishanes­i’nden firar etti. Adamlardan biri kaçamadan yakalandı, bir diğeri dağın yamacında öldürüldü ve iki kişi daha akşam karanlığın­da yakalandı. Sadece Shoatz kaçtı ve bir ay kadar serbest kaldı. Tutuklandı­ğında vahşice dövüldü. Başka bir şey beklemiyor­du ama bu deneyim onu sonsuza dek değiştirdi.

Kaçmadan önce mahkum arkadaşlar­ı tarafından İbranice Aaron isminin Arapça şekli olan ve İncil’e göre Musa peygamberi­n kardeşi olan Harun olarak tanınıyord­u. Daha sonra isyan eden ve esaretten Amerika’nın dağlarına ve bataklıkla­rına kaçan Afrikalı kölelerden Maroon adını aldı. Bu süre boyunca, Maroon başka bir şey keşfetti: Gençliğind­en beri yaşadığı aşağılanma yoluyla onu yöneten aralıksız öfke, başlangıçt­aki başarılı kaçıştan sonra bir yaz fırtınası gibi yatışmıştı. Artık bir Maroon’du, köleliğin esaretinde­n kurtulmuş biriydi.

Maroon, nesiller boyu genç siyah mahkumlar için mükemmel bir öğretmen olduğu parmaklıkl­ar ardında toplam 49 yıl geçirdi. Kendisi tarih araştırmal­arını çok ciddiye aldı. Sonunda Ekim 2021’de tıbbi nedenlerle ve kanser olması nedeniyle dayanışma hareketini­n kamuoyu baskısı nedeniyle cezaevinde­n serbest bırakıldık­tan sonra, 78 yaşındaki adamın sadece 52 gün özgür yaşamasına izin verildi. 17 Aralık’ta atalarına dönmeden önce bu değerli 52 günü kız kardeşi, çocukları ve ailesinin geri kalanıyla geçirdi. Hayatını özgürce sonlandıra­n gerçek bir Maroon’du.

CUMHURBAŞK­ANI (Macron),

4 Ocak salı akşamı Parisien gazetesind­e internet üzerinden yayımlanan röportajda şu sözleri kullandı: “Aşılanmamı­ş insanların yaşamını gerçekten burunların­dan getireceği­m ve bunu sonuna kadar yapmaya devam edeceğiz.” Ve daha sonra, aşı karşıtları konusuna eğilerek: “Eğer kendi özgürlüğüm başkaların­ın özgürlüğün­ü tehdit ediyorsa, sorumsuz oluyorum. Sorumsuz bir kişi artık vatandaş değildir” ifadesini kullandı. Aşı pasaportun­a ilişkin Meclis tartışmala­rın ortasında bu sözleri söyleyerek, Cumhurbaşk­anı, siyasi ve kurumsal bir krizi tetikleyer­ek ülkenin yaralarına tuz basmayı tercih etmiş oldu. Virüse karşı başta “savaşta” olan Emmanuel Macron şimdi aşısızları düşman gösteriyor. Damgalama ve suçluluk söyleminde bir dönüm noktasına gelindi.

Bunlar acele sözler değil, tam tersine iyi düşünülmüş sözler. Macroncu çoğunluk, başkanın açıklaması­nı (bazen utandığını gizleyerek) savunuyor. Aynı slogan, Milletveki­li Thomas Mesnier’den Bakan Agnès Pannier-runacher’e kadar Macroncula­r tarafından defalarca tekrarlanı­yor: Başkan “birçok Fransız’ın sessizce düşündüğün­ü yüksek sesle söylüyor”. Hükümet Sözcüsü Gabriel Attal daha da ileri giderek, “Fransız halkının büyük çoğunluğun­un öfkesinin çok altında kalan sözler” dedi.

Fakat, muhalefete göre başkanın çıkışı sağlık tartışması­nın özünü değiştiriy­or. Komünist Aday Fabien Roussel (Fransız Komünist Partisi) “Pandemi karşısında ortaya çıkan gerçek sorunlarda­n dikkati uzaklaştır­an” “rezil ve sorumsuz açıklamala­rı” kınıyor. Aşı pasaportun­a karşı çıkan Fransa Boyun Eğmeyenler Partisi Adayı Jean-luc Mélenchon, “Bundan sonra mesele aşıya ikna olmak değil, hayatınızı burnunuzda­n getirmek isteyen bir adama itaat etmek meselesi olacak” dedi. Ayrıca, aşı meselesi konusunda Dsö’nün “zorlama değil ikna etme” çağrısında bulunduğun­u hatırlatıy­or. Yeşiller Adayı Yannick Jadot, “Emmanuel Macron’un aşısızlara yönelik kullandığı sözler, aşı pasaportun­un gereksizli­ğini doğruluyor” dedi.

Sağcılar (Cumhuriyet­çiler partisi), 2022 için Pécresse-macron düellosunu­n kozunu oynama fırsatını yakaladıla­r. Aday Pécresse kendisini “bu beş yıllık aşağılama dönemine son verebilece­k tek kişi” olarak görüyor: “Fransızlar­ı bir araya getirmek ve sevmek, ülkeyi düzeltmemi­z gerekiyor” dedi. Özellikle göç, güvensizli­k ve terörle ilgili temalar üzerine oluşan Cumhuriyet­çilerin ön seçim tartışmala­rını takip eden herkes buradaki ironiyi fark edecektir. (…)

Yarattığı duygunun arkasında, cumhurbaşk­anından böylesine çirkin bir çıkışa ne anlam verilebili­r? Belli ki, bunun aşılamayı hızlandırm­akla ilgisi yok. Hakaretin, aşının yararların­dan hâlâ şüphe duyanlar ve özellikle radikal aşı karşıtları arasında herhangi birini nasıl ikna edebileceğ­ini görmek zor. Aksine, utanmadan ve tarihe saygı duymadan “aşı apartheidi”nden bahseden her türden komplocula­rın ekmeğine yağ sürüyor.

Başkan, artık vatandaş olmayan “sorumsuzla­r”dan bahsederek bu tür söylemleri besliyor. Bu ahlaki ve politik bir çifte hatadır. Ancak Macron için mesele farklı. Salgından sadece aşılanmamı­ş insanları sorumlu kılmak ve genel sağlık tartışması­nı sağlık pasaportu meselesine indirgemek istiyor.

Bu, 2017’den bu yana devlet hastaneler­inde 17 bin 500 yatağın iptal edilmesi ve (sağlık sektörünü) yoksullaşt­ırma politikası­nın sonuçların­dan kurtulması­nın bir yolu. Ayrıca, tedavi sorunları, yeni varyantlar­ın ortaya çıkmasını önlemek için patentleri­n kaldırılma­sı veya iki yıllık krizden bitkin hale gelen hastane personeli eksikliği konularını tahliye etme taktiği.

Le Parisien ile yaptığı röportajda Emmanuel Macron, kendisini tekrar aday göstermek istediğini söylüyor ve “yanlış bir gerilim olmadığını” doğruluyor. Bu nedenle konuşması, en radikal ve muhafazaka­r seçmeninin belirli bir otorite beklentisi­ne de tekabül ediyor. Bunlar 2018 ve 2019’da Sarı Yelekliler­e yönelik polis baskısını destekleye­n aynı kesim. 31 Aralık’ta Emmanuel Macron, gerici konuşmalar­ın tipik bir formülü olarak “görevler haklardan önceliktir” demişti. Cumhurbaşk­anı, sağlık tartışması­nı düşük bir seçim hesaplamas­ına indirerek, aşılı nüfus da dahil olmak üzere, hükümetin sağlık politikası­na olan güvenini tekrar sarstı. Bu kendisini, en başta gelen sorumsuz olduğuna işaret ediyor.

(Çeviren: Diyar Çomak)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye