Mutlaka geri döneceğiz…
6 yıl önce, bölge illerinde yaşanan ölümlere karşı “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiri yayımlayan akademisyenler, yayımlanan bildirinin bilim insanı olmanın bir sorumluluğu olduğunu söylerken; sonrasında yaşanan ihraçlara karşı mücadeleyi sürdüreceklerini söylüyor.
Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için 23 yıl çalıştığı Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesinden ihraç edilen Yasemin Özgün, “Biz hâlâ aynı yerdeyiz, barışı savunuyoruz” deyip ekliyor: “Gasbedilen haklarımız için mücadeleye devam ediyoruz.” Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümünde araştırma görevlisiyken ihraç edilen Aylin Çakı “Geri döneceğiz. Mutlaka…” diyor.
“UNUTMAYALIM DİYE…
‘Çözüm süreci’nin sona ermesinin ardından 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren çatışmalı süreç yeniden başladı. Kent merkezlerinde ağır silahlarla operasyonlar yapılıyordu.
Tam bu günlerde komşusundan dönerken sokak ortasında vurulan Taybet
İnan’ın cenazesi 7 gün boyunca yerde kaldı. Cenazeyi almak isteyen eşi yaralandı, eşinin kardeşi vurularak kan kaybından hayatını kaybetti.
Evinin önünde otururken vurulan 11 yaşındaki Cemile Çağırga’nın cenazesini annesi tam bir hafta evdeki derin dondurucuda bekletti, kokmasın diye.
Ölüm haberleri peşi sıra gelirken Türkiye’nin farklı illerinden 1128 akademisyen ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bir bildiriye imza attı. Akademisyenler operasyonların vahim sonuçları olabileceğine işaret ediyor, ölümlerin durdurulması ve barışın sağlanmasını talep ediliyordu. Bildirinin ardından bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “aydın müsveddeleri” diyerek akademisyenleri ‘ihanetle’ suçladı, hedef gösterdi. Yetmedi, YÖK’ÜN gereğini yapacağını duyurdu. İmzacı akademisyenler iktidara yakın medyada manşetlerden hedef alındı. İktidardan güç alan Organize Suç Örgütü Lideri Sedat Peker “Oluk oluk kan akıtacağız ve kanlarında duş alacağız” dedi. Aynı cümlelerle yazılmış karşı bildirilerin izlediği linç süreci imzacı akademisyenler için soruşturma, ihraç, sürgün ve yurt dışı yasakları ile dolu bir dönemi başlattı. İkinci imzalarla sayısı 2 bini aşan barış akademisyenlerinden 406’sı ihraç edildi, 822’si hakkında ceza davası açıldı, 204’ü 1 yıl 3 ay ile 3 yıl arasında değişen farklı sürelerde hapis cezaları aldı.
Linç kampanyası sürerken bildiriye imza attığı için Çukurova Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesindeki dersleri elinden alınan ve çalışamaz duruma getirilen Dr. Mehmet Fatih Traş intihar etti.
Ceza alan akademisyenlerin başvurusunu karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, ‘ifade özgürlüğü ihlali’ dedi, akademisyenler bir bir beraat etti. Ama yerel mahkemeler için bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi kararı Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemlerini İnceleme Komisyonu tarafından dikkate alınmıyordu. Komisyon ihraç edilen akademisyenlerden 343’ünün başvurusunu reddetti. Böylece 6 yılın sonunda -elde bir Anayasa Mahkemesi kararı ve beraatlerle- yeniden başa dönüldü… Şimdi, geçen 6 yılın ardından, idare mahkemelerinde dava süreçleri başlayacak.